sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

VAROLUŞSAL AMACI KORUMAK

A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

VAROLUŞSAL AMACI KORUMAK

Hamd âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim, din gününün sahibi ALLAH Azze ve Celle’ye olsun. Salât ve Selam örneğimiz, önderimiz, liderimiz kendisine uyulmadığı ve izinden gidilmediği müddetçe kurtuluşun mümkün olmadığı Hz. Muhammed(sav)’e âline ve ashabına olsun İnşaAllah…

Kur’an eşsiz bir güçtür. Bir Müslümanın kendine güç kazandırabileceği en sağlam kaynaktır. Bu öyle bir güçtür ki Asrı Saadeti onca işkenceye rağmen Saadet Devri yapan çok kapsamlı bir mucizedir. Bu öyle bir mucizedir ki görünüşte bir kitap ancak içeriği bir hayat, içeriği bir kılavuzdur. Bu kılavuzu hayatına rehber edinip öncü kabul edenler çok şey öğrenir. Çok şeyi tanır.

İlk İslam düşmanlarını ve onların hilelerini öğrenir. Sonrada mucizevî kelam sebebiyle aslında değişen şeyin sadece şekiller, isimler olduğunu bilir. Daha sonra savunma yapmayı, korunmayı öğrenir.

Mümin Kuran’ın inmiş olduğu hareketle yaşamına devam eder. Evinde mealler okuyarak bu hareketi vicdanına hapsetmez. Çünkü Kuran’ın anlaşılmasının ancak sahada olabileceğini bilir.

Kısaca Kuran yaşanması ve yaşatılması için indirilen bir hayat kitabıdır. İlahi bir yaşantının ise elbette bedelleri olacaktır. İşte buda imtihandır.

Şüphesiz İslam ümmeti önderlik için var olmuştur. Önderlik edebilmek ise beraberliği ve doğru kaynakları gerektirir. Allah ve Rasulü’nün önderliğinden sapan İslam Ümmetinden de sapmış olur. Beşeriyete hükmedecek konumdayken mahkûm durumuna düşer. (Allah Muhafaza)

Allah (c.c)’ın hayat nizamı yeryüzünde uygulanması için varsa bu yönetimin kâfirlere veya kitap ehlinden olan müşriklere verilmesi hatta Müslümanların bunu kendi eliyle teslim etmesi Allah’ın hakkını hiçe saymaktır. İslam ümmetinin görevi insanlığı yönetmek iken geçmişte ve günümüzde bu Ümmet koyun gibi yönetilen konuma düşmüştür. Bunun temel sebeplerinde biride akılların kâinatla ve onun sırlarıyla tanışmayıp onun servetlerinden yararlanmamasıdır.

Biz Müslümanların elinde eşsiz hazineler, yönetim şekli, kılavuz, önderler ve daha fazlası varken neden o veya bu şahsın neticede bir yaratılmışın sözde modern sözde adaletli yönetim şekline özeniyoruz. Bir yaratılmış nasıl başka bir yaratılmışı yönetebilir ki bir de kalkıp üzerinde kanun çıkarabilir. Daha da kötüsü kendine Müslüman diyen bir şahıs nasıl olurda bu aşağılamayı kabul edip üzerine birde ‘çağa ayak uydurmak’ adlı yalanı söyleyebilir. Hayat nizamını ancak hayatı yaratan Rab verebilecekken bizler Batı’dan almaya ne meraklıymışız. İnançlarımızla oynanmasına, akidelerimizin zayıflatılmasına ne hevesliymişiz.

Bilgi ve öğrenme kaynağı, bir tek Allah’ın kitabı olmadığı sürece, bu Ümmetin varoluş ispatını yapıp dosdoğru yolda yürümesi ve dünya yüzeyine söz konusu eşsiz ve biricik aydınlık dolu hayat tarzını inşa etmesi mümkün değildir. Şu halde beşeri kaynakların hiç birinden bilgi almak yoktur. Beşere uymak yoktur. Ve hiçbir beşere itaat yoktur. Yol, sadece budur. Bunun ötesi küfür, dalalet ve sapmadır.

Kuran’ı Kerim’in değişik yerlerde ve değişik münasebetlerle üzerinde durup tekrarladığı şey budur. İslam toplumunun duygusal, fikri ve ahlaki dayanağı budur. Her fırsatta göz önünde tutulması gereken nokta budur. Bu Ümmetten her kuşağın dinlemek zorunda olduğu daimi buyruk budur. Çünkü söz konusu olan, onun hayati kaidesidir. Hatta varoluşunun temel dayanağı budur.

Önderlik işlevini yitiren bir İslam Ümmetinin varlığı ne olur ki? Bu gayesiz varlığın ne anlamı olur ki? İslam Ümmeti, hiç şüphesiz önderlik için var olmuştur. Sağlıklı bir dünya görüşü ve sağlıklı bir itikatta önderlik… Sağlıklı bir şuur ve sağlıklı bir ahlaki yapıda önderlik… Sağlıklı bir hayat sistemi ve düzeninde önderlik…

İşte akılların kemale erip açılması bu kâinatla ve kâinatın sırlarıyla tanışması, kâinatın güç, enerji ve hazinelerinden yararlanması, böylesine sağlıklı şartların ortamında yaşamakla mümkündür.

Kitap ehli ve diğer kâfirlere itaat edip bilgilerine başvurmak, metot ve yönetimlerinden iktibas (alıntı) yapmak peşin bir hezimet demektir. Ruhen bozguna uğrayıp ümmetin varlık nedeni olan önderlik görevinden uzaklaşmaktır. Bunun bir diğer anlamı ise ilahi hayat sisteminden, İlahi hayat sistemiyle yükselme ve kalkınma yolunda yürümenin yetkinliğinden şüphelenmek olur ki, bu da küfrün gönülde debelenmesi demektir. İlk başta farkına varılmadığı ve tehlikenin hemen o anda sezilmediği bir debelenme…

Gerek ehli kitap ve gerekse müşrikler, Müslümanları itikatlarından saptırmaya özen gösterdikleri kadar, hiçbir konuda özen göstermezler. Çünkü bu akide, önlerinde bulunan amansız bir duvar ve aşılmaz bir savunma hattıdır. İslam Ümmetinin tükenmez bir güç kaynağıdır. Düşman, bunu gayet iyi biliyor. Bunu, eskiden biliyordu şimdi de bilmektedir. Müslümanları bu akideden uzaklaştırmak için ellerinden gelen tüm gayreti göstermelerinin, bu amaç için hile, desise, güç ve çeşitli araçlara başvurmalarının asıl nedeni budur. Açık savaşlarla başaramayacaklarını anlar anlamaz oyunlara başvurdular. Kendileri bizzat savaşamayacaklarını anlayınca, Müslüman olduklarını iddia eden münafıkları öne sürdüler. İslam akidesini evin içinden kemirmek üzere İslam dışı hayat sistemlerini, beşeri yönetim ve önderlikleri süslü göstermeye çalışarak insanları İslam’dan önleyen uşaklarını öne sürdüler. İşte rabbani önderlikten gelen uyarının nedeni buydu.

Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar.

-Ali İmran 100-

Şurası kesin ki Müslümanı en çok ürküten şey, imandan sonra küfre dönüştür. Cennete girmek üzereyken cehenneme dönüştür. Bu özellik, her zaman ve her yerdeki gerçek Müslümanın özelliğidir. Bundan dolayı ayetteki uyarı, vicdanı uyarıp şiddetle sarsan bir kamçı gibi etkiler Müslümanı. Dünkü Müslümanlar Kuran’ı Kerim’e nasıl muhatap idilerse biz de bugün öylece muhatabız. Yol, budur. Müslümanlar, bunu iyice bilmelidirler.

…Kim Allah’a sımsıkı tutunursa, artık elbette o, dosdoğru olan bir yola iletilmiştir.

-Ali İmran 101-

Demek ki Müslümanın görevi, sadece Allah (c.c)’ya sarılmaktır. Hayy ve Kayyum olan Allah’a…

İlahi hayat sisteminden başka, insanlığı kurtaracak hiçbir kurtarıcı yoktur. Öyleyse bu sistemin beklenen görevini yapıp insanlığı bir daha kurtarması için özgün niteliklerini koruması gerekir. İnsanlık, dünya hazinelerinden yararlanma alanında pek çok zaferler kazanmıştır. Sanayi ve tıp alanlarında geçmişle kıyaslandığında olağanüstü denilebilecek bir ilerleme kaydetmiştir. Zafer yolunda başarılarına başarılar katarak ilerleyip durmaktadır. Ama tüm bu zaferlerinin hayatındaki etkisi ne olmuştur?

Kişisel hayatındaki etkisi ne olmuştur? Acaba mutlu olabilmiş mi? Huzur ve selamet bulabilmiş mi? ASLA! Mutsuzluk, bedbahtlık ve korkudan başka hiçbir şey! Cinsel sapıklık ve yaygın cinayetlerden başka hiç bir şey!

İşte durum bundan ibaret iken ortaya çıkan bazı kimseler, bu hasta insanlığı Allah (c.c)’ın dosdoğru hayat sisteminden mahrum etmek için çabalamaktadırlar. İlahi hayat sistemine ‘gerici’ diyenler bu kimselerdir. Bu sistemin, geçmişin tarih dönemlerinde kalan bir hatıra olduğunu sananlar bunlardır. Ve bu cehaletleriyle veya bu kötü niyetleriyle tüm insanlığın, biricik İlahi nizamla tanışmasını önleyen kimseler de bunlardır. Gerçek şu ki insanlığı gerek huzur ve selamete eriştirecek, gerekse gelişme ve kalkınma yoluna koyacak sistem, İlahi hayat sistemidir.

Biz bu sisteme inanmış kimseler, neye davet ettiğimizi biliyoruz. Çünkü biz, mutsuzluk dolu bir beşeri olgu görüp insanlığın içine saplandığı pislik dolu bataklığın kokusundan rahatsız oluyoruz. Gene biz, yakıcı bir çölün sıcağında kavrulan insanlığın üzerinde dalgalanacak zafer sancağını görüyoruz. Bataklığa batmışları gölgesine çağıran, aydınlık berraklık dolu ufukları görüyoruz. Ve diyoruz ki eğer insanlığın önderliği İslam hayat sistemine teslim edilmezse beşer tarihini tümüyle karartan ve insanca olan her şeyi kasıp kavuran çöküş devam edecektir.

İslami hayat yolunda atılacak ilk adım, ilahi sistemin eşsizlik ve özgün yapısını korumaktır. Müslümanların, etraflarını kuşatan cahiliyyenin kaynaklarından bilgi almamasıdır. Sistemin duru, arık ve sağlıklı kalmasının vazgeçilmez gereği budur. Allah (c.c) insanlığı fiilen yönetmeye izin verinceye kadar korunması zorunlu olan bir tavırdır bu… Allah (c.c) kullarına çok acıyandır. Onları, şuradan ve buradan cahiliyyeye çağıran insanlık düşmanlarına bırakmayacak kadar merhametlidir. Allah(c.c)’ın Aziz kitabında gerek ilk İslam toplumuna, gerekse her zaman ve her yerdeki diğer İslam toplumlarına bildirmek istediği şey budur.

Rabbim İslam Ümmetinin önderlik yapacağı güne kadar yani varoluş amacını gerçekleştirinceye kadar o uğurda çalışanlardan olmayı nasip etsin.

Selam ve Dua ile…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
01.11.2024
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.