sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 69. VE 74. AYETLER

VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 69. VE 74. AYETLER
20.04.2025
5
A+
A-

Kitap Ehli’nden Bazılarının Müslümanları Saptırmak İstemesi, Dini Oyuncak Edinme Ve Dinî Taassup

 

69- Kitap Ehli’nden bir zümre, sizi keş­ke saptırsalar diye arzu ettiler. Onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar da, hâlâ farkında değiller.

70- Ey Kitap Ehli! Kendiniz görüp du­rurken niçin Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz?

71- Ey Kitap Ehli! Siz bilip dururken niçin hfffcfcı batılla karıştırı­yor ve hakkı gizliyorsunuz?

72- Kitap Ehli’nden bir zümre dedi ki: “İman edenlere indirilenlere günün er­ken saatlerinde iman edin, akşamleyin inkâr edin. Olur ki dönerler.”

73- “Ve dininize tabi olandan başkası­na inanmayın.” De ki: “Gerçek hidayet Allah’ın hidayetidir. Size verilenin benzerinin başkasına verilmiş olduğu­na yahut onların Rabbiniz nezdinde si­ze karşı deliller getireceklerine de (inanmayın).” De ki: “Muhakkak lütuf Allah’ın elindedir. Onu dilediğine ve­rir. Allah Vâsi’dir, Alîm’dir.”

74- O dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah en büyük lütuf sahibidir.

 

Nüzul Sebebi

 

  1. ayet-i kerime Yahudilerin Muaz b. Cebel, Ammar b. Yasir ve Huzeyfe b. el-Yeman’ı kendi dinlerine davet etmeleri üzerine nazil olmuştur.
  2. ayet-i kerimenin nüzulü ile ilgili olarak da İbni İshâk, İbni Abbas’tan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Abdullah b. es-Sayf, Adiyy b. Zeyd ve el-Ha-ris b. Avf birbirlerine şöyle dediler: “Gelin Allah’ın Muhammed’e ve ashabına indirdiklerine sabahleyin iman edelim, akşamleyin de onu inkâr edelim. Böy­lelikle onlar dinleri hususunda şüpheye düşsünler. Belki onlar da bizim yaptı­ğımız gibi yapar da dinlerinden dönerler. “Bunun üzerine Yüce Allah, “Ey Ki­tap Ehli, siz bilip dururken niçin hakkı batılla karıştırıyorsunuz Allah Vâsi’dir, Alîm’dir” buyruklarını indirdi.

İbni Ebî Hatim de es-Süddî’den, o da İbni Malik’ten şöyle dediğini rivayet etmektedir: Yahudilerin hahamları daha aşağı mertebede olanlara “Dininize uyanlardan başkasına inanmayınız” diyorlardı. Bunun üzerine Yüce Allah “Gerçek hidayet Allah’ın hidayetidir.” ayetini indirdi. [1][53]

 

Açıklaması

 

Kitap Ehli alimlerinden ve başkanlardan bir kesim şüphe tohumlarını ek­mek, bazı Müslümanları da dinlerine sokmak suretiyle kazanmak için Müslü­manlar arasında sapıklığı yerleştirmeyi arzu ettiler. Fakat bunlar arzularını elde edemeyeceklerdir. Bunlar ancak kendilerini saptırırlar. Bu saptırmanın vebali yalnız onlara ait olacaktır. Çünkü onlar kendilerini faydasız, hatta za­rarlı bir işle meşgul etmektedirler. Kendilerini günah ve masiyete düşüren bir işle uğraşıyorlar. Onlar bunun farkında değildirler. Kötü hallerini anlayamı­yorlar. Bu ise onlara yapılan en ileri derecedeki bir yergi ve küçümsemedir. Ayet-i kerime Yüce Allah’ın şu buyruğunu andırmaktadır: “Kitap Ehli’nden bir çoğu hak kendilerine besbelli olmuşken ruhlarında yerleşmiş olan kıskançlıktan dolayı sizi imanınızdan sonra kâfirler olarak geriye döndürmek isterler.” (Baka­ra, 2/109).

Ey Kitap Ehli (Yahudiler ve Hıristiyanlar)! Muhammed (s.a.)’in doğruluğu­na delâlet eden ayetleri (kesin belgeleri) ne diye inkâr ediyorsunuz. Halbuki siz, kitaplarınızda bulunan o ayetlerin onun niteliklerine ve onu müjdeleyen ifadelere dayanarak doğruluklarına şahitlik edip durmaktasınız.

Ey Kitap Ehli! Peygamberlerin size getirdikleri hakkı alimlerinizin, baş­kanlarınızın fasit tevillerle, tahrif ve tebdil ederek uydurdukları batıla ne diye karıştırıyorsunuz? Muhammed’in durumunu niçin gizliyorsunuz. Halbuki ona dair açıklamalar sizin yanınızda Tevrat’ta ve İncil’de yazılı bulunmaktadır. Eli­nizdeki kitaplarda İsmailoğullarından bir peygamberin geleceğine, insanlara Kitabı ve hikmeti öğreteceğine dair bir müjde vardır. Sizler yanlışlık yaptığını­zı, batıl üzere olduğunuzu bilmektesiniz. Siz bunu kıskançlığınız dolayısıyla ve inat ederek yapmaktasınız.

Daha sonra Yüce Allah, onların hile ve tuzaklarından bir başka çeşidi söz konusu etmektedir; o da şudur: Az önce açıkladığımız nüzul sebebinden de gö­rüldüğü gibi onlardan bir kesim, günün erken saatlerinde İslâm’a girdiklerini açıkladılar. Müslümanlarla birlikte sabah namazını kıldılar. Akşam olunca da dinlerinden döndüler. Bundan kasıtları ise din hususunda insanlar arasında zayıf ve bilgisiz olanları karışıklığa düşürmek ve onların, “Bunların eski dinle­rine girmeleri, gördükleri bir eksiklik, Müslümanların dinindeki bir kusur dolayısıyladır” demelerini sağlamaktı. İşte bundan dolayı, “Olur ki” dinlerinden “dönerler” demişlerdir. Halbuki hakkı bilenin ondan geri dönmeyeceğini bilmi­yorlardı. Heraklius Ebu Süfyan’a Muhammed (s.a.)’in durumlarına dair sordu­ğu soruların arasında şöyle demişti: “Onun dinine giren hiç ondan geri dönüyor mu?” Ebu Süfyan ise “Hayır” demişti.[2][54]

Yahudiler, sözlerinin geri kalan kısmında, peygamberliğin ancak kendileri arasında olacağını iddia ederek, şöyle derler[3][55]: Müslümanlara size verildiği gi­bi Allah’ın kitaplarından bir kitap verilmiş olduğunu doğruladığınızı gizleyiniz ve bunu açıklamayınız. Bu açıklamayı yalnızca sizin dininize uyanlara yapınız, Müslümanlara yapmayınız. Böylelikle sizin yapacağınız bu açıklamanın onla­rın dinlerine sebatlarını arttırması önlenmiş olur. Müşriklere de açıklamayınız ki, Müslümanlar onları İslâm’a çağırmasın. Yani Kitap Ehli gibi Müslümanla­rın da Allah’tan gelmiş bir kitapları olduğunu doğruladığınızı ööğrenmesinler, bu bilgiyi onlardan gizleyiniz. İbni Kesir der ki: Dininize uyanlardan başkasına güvenmeyiniz veya sırrınızı ve sahip olduğunuz bilgileri onlardan başkalarına açıklamayınız. Elinizde bulunanları Müslümanlara göstermeyiniz. O vakit ona iman eder ve onu aleyhinize delil gösterirler. O halde bunun anlamı, sırlarını Müslümanlara açıklamamalarıdır.

Kıyamet gününde Müslümanların hakkı size karşı delil göstereceklerine, Allah’ın huzurunda getirecekleri delillerle sizleri yenik düşüreceklerine dair hususlarda size uyanlardan başkasına inanmayınız. İbni Kesir bunu açıklar­ken şöyle demektedir: Yani sizde bulunan bilgileri Müslümanlara açıklamayı­nız. O vakit onlar o bilgiyi sizden öğrenir ve bu hususta size eşit olurlar. Hatta ona olan ileri derecedeki imanları sebebiyle sizden üstün olurlar veya elleriniz­de bulunanları size karşı delil edinirler. O vakit sizin aleyhinize delil ortaya ko­nulmuş, dünya ve ahirette bu delil sizi bağlamış olur.

Bu buyruklar arasında bir ara cümlesi yer almaktadır. O da, gerçek hi­dayetin Allah’ın hidayeti olduğudur. Allah kimi imana iletmek isterse, o kim­se kulu ve rasulü Muhammed’in üzerine indirdiği apaçık ayetlere, kat’î delil­lere, açık belgelere iman eder. Sizin hileleriniz, tuzaklarınız, desiseleriniz, hakkı gizlemenizin herhangi bir etkisi olmaz. Kitaplarınızda ümmî peygam­ber Muhammed’e dair bildiklerinizi ister gizleyiniz, ister hakkı açıklayınız, fark etmez ey Yahudiler! Bu, Allah’ın hidayet nimetini hiçbir şekilde değişti­remez.

Daha sonra Yahudilerin peygamberliğin yalnız kendilerinden olanlara ve­rileceği şeklindeki iddialarım kesin bir şekilde reddetmekte ve şöyle buyur­maktadır: Bütün işler ve bu arada peygamberlik de Allah’ın tasarrufu altında­dır, size ait değildir. Bunlar yalnız Allah’ın elindedir, veren de O’dur, vermeyen de. O dilediğine iman ve ilim ile lütufta bulunur, dilediğini de saptırır, basireti­ni köreltir. Gözünü kör eder, kalbini, kulağını mühürler. Mutlak lütuf sahibi O’dur. Hayır bütünüyle onun elindedir, kullarından dilediğine verir. Rahmetini yani peygamberliği dilediğine tahsis eder. Müminleri de sınırsız ve nitelendiril­meyecek kadar büyük lütuflarla mümtaz kılar. Onun lütfü geniştir, büyüktür. Rahmeti her şeyi kuşatmıştır, sınırsızdır. Rahmetinin etkilerini sınırlandırma­ya imkân yoktur. Onların iddiaları gibi peygamberliğin yalnızca İsrailoğulları’na hasredilmesine yahut muayyen bir nesep veya belli bir şerefli zümreye hasredilmesi mümkün değildir. [4][56]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.