sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 78. VE 80. AYETLER

VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 78. VE 80. AYETLER
22.04.2025
12
A+
A-

Yahudilerin Yalanları

 

78- Onlardan gerçekten öyle bir zümre de vardır ki, siz onu Kitap’tan sanasınız diye dillerini Kitab’a eğip bükerler. Halbuki o Kitap’tan değfldir. “Bu Allah nezdindedir” derler. Halbuki o Allah katında değfldir ve onlar Allah’a karşı büe bile yalan söylerler.

 

Nüzul Sebebi

 

Rivayet edildiğine göre, İbni Abbas, Allah’ın söylemediğini Allah’a isnat edip iftira eden Kitap Ehli’nden olan bu üçüncü kesim hakkında şöyle demek­tedir: Bunlar Peygamber (s.a.)’in en amansız düşmanlarından birisi olan Ka’b b. el-Eşrefe gelip Tevrat’ı değiştiren ve Allah’ın rasulü Muhammed’in nitelikle­rini değiştirdikleri bir kitap yazan kimselerdir. Daha sonra Kurayzahlar onla­rın bu yazdıklarını aldılar ve yanlarında bulunan kitaba dahil ettiler.[1][61]

 

Açıklaması

 

Kitap Ehli’nin haham, alim ve önderlerinden -bunlar Ka’b b. el-Eşref, Ma­lik b. es-Sayf, Huyey b. el-Ahtab ve benzerleridir- bazıları, kendilerine indirilen Kitab’ı okurken doğruyu tahrif etmek için dillerini eğip bükerler ve Allah’ın ke­lâmına ya bir şeyler ekler ya bir şeyler eksiltir ya da anlamını değiştirirlerdi. Yahut da Tevraf tanmış vehmini insanlara verecek ve bunu tahrif edilen sözle­rin Allah’ın sözünü olduğunu zannettirecek nağmelerle okurlardı. Halbuki o Allah tarafından gelmiş değildir. Bunlar söylediklerini yalan söylüyorlar. Bu­nun Allah’tan geldiğini iddia ederler. Bu ise Yüce Allah’ın, “Halbuki o kitaptan değildir” buyruğunu da tekit etmektedir.

Onlar üstü kapalı ifadelerle yetinmeyip yalanlarını Allah’a açıktan açığa nispet ederler. Bu ise Allah’a karşı aşın cüretkârlıklarından, kalplerinin katı­lıklarından, ahiretten de ümitlerini kesmiş olmalarından dolayıdır. Bu bakım­dan Yüce Allah onlar hakkında asla onlardan ayrı düşünülemeyen daimî ya­lancılık niteliğini tescil etmektedir. Bu ise hata yoluyla değil da kasten Allah’a yalan iftirada bulunmalarıdır. Çünkü onlar bu söylediklerinin yalan ve katık­sız iftira olduğunu tam anlamıyla bilmektedirler. Bu cümle ayrıca onların işle­dikleri yalanın ne kadar çirkin olduğunu da ifade etmektedir.

Dillerini eğip bükmelerine örneklerden bir tanesi de Peygamber (s.a.)’e selâm verirken “es-selâmu aleyküm” diyecek yerde “es-samu aleyküm” demeleridir. Es-sam’ ölüm demektir. Onların bu türden söylediklerine diğer bir örnek de, riayet kö­künden değil de ahmaklık ve saflık anlamından “raina” demeleridir. Nitekim şu ayet-i kerime bunu ifade etmektedir: “Yahudilerden bir kesim kelimelerin yerlerini tahrif ederler, dillerini eğerek bükerek dine de saldırarak ‘İşittik ve isyan ettik. İşit işitmez olası. Raina’ derlerdi. Eğer onlar, ‘Dinledik ve itaat ettik. İşit ve bize bak’ de­selerdi elbette haklarında daha hayırlı ve daha dürüst olurdu.” (Nisa, 4/46). [2][62]

 

Tahrif ve Tebdil:

 

Kur”an-ı Kerim’de Tevrat ve İncil’in tahrifine dair pek çok ayet-i kerime varit olmuştur. Bunlardan bir tanesi açıklamakta olduğumuz Al-i İmran süresindeki bu ayettir. Diğerleri ise az önce Nisa suresinden kaydettiğimiz ayet-i kerime ile Bakara suresinde yer alan, “Onu anladıktan sonra bile bile tahrif ederlerdi.” (Ba­kara, 2/75) ayet ve Maide süresindeki şu ayet-i kerimedir: “Ey Kitap ehli! Size Ki-tap’tan gizlediğiniz şeylerin çoğunu açıklayıp bir çoğunu da bırakıveren peygam­berimiz gelmiştir. ” (Maide, 5/15). Bir diğer ayet-i kerime: “Onlar kelimeleri konul­dukları yerlerden değiştirirler.” (Maide, 5/13). İsra süresindeki şu ayet-i kerime­ler: “Biz Kitapta İsrailoğulları’na şu haberi verdik… Üstün gelsinler ve istilâ ettik­lerini darmadağın etsinler diye.” (İsra, 17/4-7). İbrahim süresindeki, “Sizden ön­cekilerin… haberleri size gelmedi mi? Ellerini ağızlarına götürüp… ” (İbrahim, 14/9) ile En’am suresinde yer alan, “De ki: İnsanlar için bir nur ve hidayet olarak Musa’nın getirdiği Kitab’ı kim indirdi. Siz onu parça parça kağıtlar haline koyu­yor, kimini açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz.” (En’am, 6/91) buyruklardır. [3][63]

 

Kitap Ehlfnin Peygamberlere İftirası

 

79- Allah kendisine Kitab’ı, hükmü ve peygamberliği verdikten sonra onun insanlara) “Allah’ı bırakın da bana kul olun.” demesi hiç bir beşere yakışmaz. Fakat o, “Öğretmekte ve okuyup okut­makta olduğunuz Kitap sayesinde Rab­baniler olun.” (der.)

80- Ve o size melekleri ve peygamberle­ri Rabler edinmenizi de emretmez. Hiç Müslüman olduktan sonra size küfrü emreder mi?

 

Nüzul Sebebi

 

İbni İshak ve Beyhakî, İbni Abbas’tan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Yahudilerin hahamları ile Necran halkı Hristiyanları Resulullah (s.a.)’ın huzu­runda toplanıp onları İslâm’a davet ettiği sırada Ebu Râfi’ el-Kurazî Peygam­ber (s.a.)’e şöyle demişti: Ya Muhammed, Hristiyanlann İsa’ya tapındığı gibi bizim de sana ibadet etmemizi mi istersin? Peygamber (s.a.)’in “Böyle bir şeyden Allah’a sığınırım” demesi üzerine buna dair Yüce Allah’ın, “Allah kendisi­ne KLtab’ı… hiç Müslüman olduktan sonra size küfrü emreder mi?” buyrukları­nı indirdi.

Abdurrezzak da Tefsir’inde Hasan-ı Basrî’den şöyle dediğini rivayet et­mektedir: Bana ulaştığına göre adamın birisi, “Ey Allah’ın rasulü, biz sana bi­rimiz diğerimize selâm verdiği gibi, selâm veriyoruz, sana secde niye etmiyo­ruz?” Hz. Peygamber, “Hayır, fakat peygamberinize ikramda bulununuz ve hak sahiplerine hakkı itiraf ediniz. Allah’tan başka herhangi bir kimseye de secde etmek gerekmez” dedi. Bunun üzerine Yüce Allah, “Allah kendisine Kitab’ı … hiç Müslüman olduktan sonra size küfrü emreder mi?” buyruğunu indirdi. Ayet-i kerimeden kasıt ise Hz. İsa ile Üzeyr’i ibadete varan şekilde tazim eden Kitap Ehli’ni yalanlamaktır. [4][64]

 

Açıklaması

 

Allah bir insanın üzerine Kitab’ı indirip hikmeti yani dinin inceliklerini, şeriatın sırlarını öğrenmeyi nasip edip kendisine peygamberlik ve risaleti ver­dikten sonra insanlara kalkıp “Allah’ı bırakıp bana ibadet ediniz.” demesi hiç bir insana yakışmaz ve gerekmez. Yani ibadeti yalnızca Allah’a yapmanız gere-kiyorken, bu haddi aşarak “Bana ibadet ediniz” diyemez. Çünkü böyle bir şey bizatihi şirktir. Oysa ibadetin ihlâsla yalnızca Allah’a yapılması gerekir. Nite­kim Yüce Allah şöyle buyurur: “De ki: Dinimi yalnızca O’na halis kılarak Al­lah’a ibadet ederim…” (Zümer, 39/14).

Müslim ve başkaları Peygamber (s.a.)’den şöyle bir hadis rivayet etmekte­dirler. (Yüce Allah buyuruyor ki:) “Ben ortaklar arasında ortaklığa en ihtiyacı olmayanım. Her kim bir amelde bulunup da ona benden başkasını ortak koşar­sa onu ortak koştuğuyla başbaşa bırakırım.” Bir diğer rivayette ise şöyle denil­mektedir: “Ben o amelden uzağım. O ameli kimin için yaptıysa onundur.” İmam Ahmed de Hz. Peygamberden şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir. “Allah Kıyamet gününde insanları bir araya topladığında bir münadi şöyle seslenecek­tir: Her kim Allah için işlediği bir amelde herhangi birisini ortak koştu ise git­sin onun sevabını Allah’tan başkasının yanında alsın. Şüphesiz Yüce Allah or­taklar arasında ortaklığa en muhtaç olmayandır.”

Fakat Rasul insanlara şöyle der: Sizler Rabbani olunuz. Yani Allah’ın emirleri gereğince amel eden fukaha (dinde derin bilgi sahibi) ve alimler, Al­lah’a tam anlamıyla itaat eden itaatkârlar olunuz. Çünkü insanı amele yönel­ten doğru ilimdir. İlâhî kitabın öğrenilmesi, öğretilmesi ise ona itaat etmeyi ge­rektirir ve Rabbani olma niteliğine sahip kılar. Rasulün ise Allah’tan başka bir ilâh veya bir rab edinmeyi emretmesini yahut Allah’tan başkasına ibadet etme­yi emretmesini akü kabul edemez. Allah tarafından gönderilmiş herhangi bir peygamber veya mukarreb bir melek de böyle bir çağrıda bulunamaz. Arap müşrikleri ise meleklere ibadet ederlerdi. Kur’an-ı Kerim bize şunu anlatmak­tadır: “Yahudiler, “Üzeyr Allah’ın oğludur” dediler, Hristiyanlar da “Mesih Allah’ın oğludur* dediler…” (Tevbe, 9/30). Bütün bunlar ise yalnızca Allah’a iba­det etmeyi emreden peygamberlerin getirdikleri mesaja aykırıdır. Bu peygam­ber, siz İslâm’a girdikten sonra hiç size kâfir olmayı emreder mi? Bu, peygam­berler lehine Müslüman olduklarına dair bir şahitliktir. Yani böyle bir emri an­cak Allah’tan başkasına ibadete çağıran kimseler yapablir. Allah’tan başkasına ibadete çağıran bir kimse ise küfür ve inkâra çağırmış olur. Peygamberler ise ancak imanı emrederler. Bu ise hiç bir ortak koşmaksızın yalnızca Yüce Allah’a ibadet etmektir. Nitekim Yüce Allah başka ayet-i kerimelerde şöyle buyurmak­tadır: “Senden önce gönderdiğimiz her bir peygambere ancak “Benden başka ilâh yoktur, o halde yalnız bana ibadet edin” diye vahyederdik.” (Enbiya, 21/25); “Andolsun ki biz her ümmete, “Allah’a ibadet edin, tağuttan sakının” di­ye bir peygamber gönderdik.” (Nahl, 16/36); “Senden önce gönderdiğimiz pey­gamberlerimize sor, Rahman olandan başka ibadet edilecek tanrılar kılmış mı­yız?” (Zuhruf, 43/45). Melekler hakkında haber verirken de şöyle buyurmakta­dır: “Onlardan her kim “Ben ondan gayrı ilâhım” derse biz onu cehennemle ce­zalandırırız. Zalimleri biz böyle cezalandırırız.” (Enbiya, 21/29). [5][65]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.