VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 138. VE 141. AYETLER

İman Boyası, İmanın Nepislerdeki Etkisi Ve Yalnızca Yüce Allah’a Kulluk
138- Allah’ın boyası! Kimin boyası Allah’tan daha güzel olabilir? Biz O’na ibadet edenleriz.
139- De ki: “Siz bizimle Allah hakkında mı çekişiyorsunuz? Halbuki o bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız sizedir. Biz ona ihlâsla bağlanmışızdır.”
140- Yoksa siz: “Muhakkak ibrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Esbât Yahudi yahut Hıristiyan idi” mi diyorsunuz? De ki: “Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Yanında Allah’tan gelen bir şahitliği saklayandan daha zalim kim olabilir? Allah işlediğinizden gafil değildir.”
141- Onlar birer ümmetti, gelip geçtiler. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandığınız da sizindir ve siz onların işlediklerinden sorumlu olacak da değilsiniz.
Nüzul Sebebi
İbni Abbas’ın açıklamasına göre 138. ayetin nüzul sebebi şöyledir: Hıristiyanların oğullan olduğu vakit yedi günlük iken onu götürür ve vaftiz suyu denilen özel bir suyla yıkarlardı. Bununla onu temizleme amacını güdüyorlar ve bu bir temizliktir, diyorlardı. Bunu da sünnet etme yerine yapıyorlardı. İnançlarına göre çocuk ancak bu şekilde gerçek bir Hıristiyan olurdu. İşte Yüce Allah bunun üzerine bu ayet-i kerimeyi indirdi. [1][117]
Açıklaması
- ayet-i kerimede Yüce Allah müminlere şöyle demelerini öğretip emretmiştir: Biz Allah’a, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettik. O’nun peygamber ve kitapları arasında bir fark gözetmeyiz. Bu ayet-i kerimede de Yüce Allah onlara şöyle demelerini emretmektedir: Yüce Allah bizleri peygamberlerin getirdikleri vasıtasıyla hakka ve imana istidatlı olarak yaratmış ve bu boya ile bizleri boyamıştır. Peki, hikmeti sonsuz, her şeyden haberdar olan Allah’ın boyasından boyası daha güzel olan kimdir? İslâm boyasından daha güzel boya olabilir mi? Kullarını iman ile boyayan Allah’tır. Bununla şirkin pisliklerinden onları arındıran O’dur. O bakımdan bizler önder ve hahamlardan herhangi bir kimsenin boyasına uymayız. Çünkü bu, tek olan bir dini fırkalara bölen, ümmeti birbirinden nefret eden kesimlere ayırmakta olan uydurma ve beşerî bir boyadır.
Bizler, bize ihsan etmiş olduğu oldukça üstün ve değerli nimetler arasında İslâm ve hidayet nimetlerini de bağışlamış bulunan Allah’a ibadet edenleriz, O’ndan başkasına ibadet etmeyiz, O’na ihlâsla bağlıyız, O’na itaatle boyun eğeriz. O bakımdan bizler dine bir şeyler ekleyen, ondan bir şeyler eksilten, helâl ve haramlar koyan, ruhlardan İslam boyasını silen ve Allah’a şirk koşma boyasını oraya yerleştiren hahamları, rahipleri Rabler edinmeyiz.
Daha sonra Yüce Allah Peygamberine, Kitap Ehli’ne şunları söylemelerini emretmektedir: Allah’ın dini hakkında bizimle tartışıyor ve hak dinin Yahudilik ve Hıristiyanlık olduğunu iddia ediyor, bu dinleri izlemekle cennete gireceğinizi umuyor ve: “Yahudi veya Hıristiyan olandan başkası asla cennete giremez.” (Bakara: 2/111) “Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayet bulaşınız.” (Bakara: 2/135) mı diyorsunuz?
Sizler bu iddiaları neye dayanarak ileri sürüyorsunuz? Neye dayanarak hidayete ve Allah’a bizden daha yakın olduğunuzu söyleyebiliyorsunuz? Halbuki Allah bizim de sizin de Rabbidir. Allah’a kul olma açısından bizim ile sizin aranızda fark yoktur. Bizim de sizin de malikiniz O’dur. İyi ya da kötü olsun, bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir. Allah her insana kendi amelinin karşılığını verecektir. İnsanlar arasında takva ve salih amel dışında hiçbir bakımdan üstünlük yoktur. Sizler ise geçmişteki salihlerinize güvendiniz. Onların size şefaat edeceklerini zannettiniz. Bize gelince; biz kendi amelimize güveniriz, Allah’a ihlâsla yöneliriz, O’nun rızasından başka bir kastımız yoktur. Peki nasıl olur da cennet ve hidayetin size münhasır olduğu iddiasında bulunabilirsiniz?
Kendinizin özel olarak Allah’a yakınlığınızın yine Allah tarafından tespit edildiğini nasıl söyleyebilirsiniz? Ya da dinleriniz Yahudilik ya da Hiristiyanlı-ğın size ayrıcalık kazandırma sebebinin önceden gelmiş peygamberler olan İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Esbât’ın Yahudi ya da Hıristiyan olmalarından kaynaklandığını neye dayanarak söylemektesiniz? Siz onların izinden mi gitmektesiniz? Böyle bir iddia yalandır. Çünkü bu iki isim (Yahudilik ve Hıristiyanlık) sonradan ortaya çıkmıştır. Yahudilik adı ancak Hz. Musa’dan sonra, Hıristiyanlık adı da ancak Hz. İsa’dan sonra ortaya çıkmıştır.
Burada maksat, her iki tarafın da iddialarını reddetmek ve bu iddiaları sebebiyle her iki tarafı da şiddetle azarlamaktır. Peki, Allah katında neyin kendi rızasına uygun olduğunu sizler mi daha iyi biliyorsunuz yoksa Allah mı? Şüphesiz ki bunu daha iyi bilen siz değil, Allah’tır. Allah insanlar için İbrahim dinini seçip beğenmiştir. Siz bunu itiraf ediyorsunuz? Kitaplarınız da Yahudilik ve Hıristiyanlık gelmezden önce onu tasdik etmektedir. Peki, siz neden bu dini beğenmiyorsunuz?
Yanında Allah’tan gelmiş bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir? Bu ise Yüce Allah’ın Hz. İbrahim ile Hz. Yakub’un Hanif ve müslüman olduklarına, Yahudilik ve Hıristiyanlıktan uzak olduklarına dair şahitliğidir. İnsanlar arasında kardeşlerinin çocukları olan İsmail’in oğulları Araplardan bir peygamber göndereceğini müjdeleyen Allah’ın şahitliği O’nun kitabında tespit edilmiştir.
Zemahşerî der ki: Bunun iki anlama gelme ihtimali vardır:
- a) Kitap Ehli’nden daha zalim hiçbir kimse yoktur. Çünkü onlar bile bile bu şahitliği gizlediler.
- b) Eğer bizler bu şahitliği gizleyecek olursak, hiçbir kimse bizden daha zalim olamaz. Böyle bir açıklama halinde ise, onların Yüce Allah’ın Muhamed (s.a.)’in lehine kitaplarında yapmış olduğu peygamberlik şehadetini ve diğer şehadetleri gizlemelerine de bir tariz vardır. [2][118]
Allah amellerinizden gafil değildir. Tek tek onları sayıp tespit eder, amellerinize karşılık sizi cezalandırır. Bu ise azar ve sitemin akabinde gelen bir tehdittir.
O peygamberler topluluğunun kazandıkları güzel ameller kendilerinindir. Sizin de kazandığınız güzel ameller sizindir. Kimse başkasının amelinden sorumlu olmayacaktır. Aksine herkes kendi yaptığından sorumlu tutulur. Kendisinden başka kişiye ne zarar veren bulunur ne de fayda sağlayan. Sizlere geçmişlerin yaptıklarından sorulmayacaktır. Onlar da bizim yaptıklarımızdan sorumlu olmayacaklardır. İşte bu, akılların da kabul ettiği hak dinlerin temel bir kaidesidir. Bu da kişisel veya ferdî sorumluluktur. Nitekim Yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: “Hiçbir (günah) yük (ünü) yüklenen, başka birisinin yükünü yüklenmez ve insan için çalıştığından başkası yoktur.” (Necm: 53/38-39). Şanı yüce Allah bu kaideyi ve bu ayet-i kerimeyi pek çok münasebetle tekrarlamıştır. Bundan önceki 134. ayet-i kerimede bu durum, onların övündükleri atalarının amelleri ile geçmişe bel bağlama huyları dolayısıyla söz konusu edilmişti. İşte geçmişe bakıp geleceğe karşı tembellik gösteren, uyuşuk ve güçsüzlerin yaptıkları hep bu türden işlerdir.
Yüce Allah yine: “Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.” sözünü değişik yerlerde amellerinin karşılığını görmeyi, hesabı ve amellerin tespit edildiğini tekit etmek için tekrarlamaktadır. İşte insanlar arasındaki mutlak adalet budur. Ebu Hayyan der ki: Bu cümle ancak bir masiyetin işlenmesi akabinde gelmektedir. Dolayısıyla bir tehdit ihtiva etmekte ve Yüce Allah’ın onların işlerini başıboş bırakmayacağını haber veren bir üslupla gelmektedir.[3][119]