VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 174. VE 176. AYETLER

Kitap Ehli’nin Allah’ın İndirdiklerini Gizlemeleri
174- Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip de onu az bir pahaya değişenler var ya, işte onlar karınlarında ateşten başka bir şey yemezler. Kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaz. Onları temize de çıkarmaz. Onlar için acıklı bir azab vardır.
175- Onlar hidayete karşılık sapıklığı, mağfirete karşılık azabı satın aldılar. Onları ateşe sabrettiren nedir?
176- Bunun sebebi; Allah’ın Kitab’ı hakla indirmesidir. Muhakkak Ki-tab’da ihtilâfa düşenler, elbette uzak bir ayrılık içindedirler.
Nüzul Sebebi
- ayet-i kerime ile ilgili olarak Taberî, İkrime’den, o İbni Abbas’tan Yüce Allah’ın, “Allah’ın indirdiği Kitap’tan bir şeyi gizleyip de…” buyruğu ile Âl-i İmran suresinde yer alan, “Muhakkak Allah’a olan ahidlerini… az bir pahaya değiştirenler…” (Âl-i İmran, 3/77) ayeti birlikte Yahudiler hakkında nazil olduğunu rivayet eder. İbni Abbas ayrıca der ki: Bu ayet-i kerime Yahudilerin başkanları ve ilim adamları hakkında inmiştir. Bunlar ayak takımlarından bir takım hediye ve lütuflara nail oluyor, bunları elde ediyorlardı. Gönderilecek son peygamberin de kendilerinden olmasını umuyorlardı. Allah, Muhammed (s.a.)’i başka bir milletten gönderince menfaatlerine halel gelmesinden, başkanlıklarının son bulmasından korktular. O bakımdan Muhammed (s.a.)’in Kitaplarında açıklanan gerçek niteliklerini gizlediler ve bunların yerine kendileri başka özellikler uydurdular. İşte ahir zamanda ortaya çıkacak olan peygamberin niteliği budur. Bu nitelikler bu peygamberinkine benzememektedir. Bunun üzerine Yüce Allah, “Allah’ın indirdiği Kitaptan bir şeyi gizleyip de…” ayetini indirdi.[1][21]
Açıklaması
Kur”an-ı Kerim, Kitap Ehli’nin Kur’an-ı Kerim’e ve Resulullah (s.a.)’a karşı takındıkları tavırlarını açıklamaya devam etmektedir. Bundan önceki ayetlerde yüce Allah onların bazı helâl olan şeyleri haram kıldıklarını ve dinde ruhbanlığı, yiyecek ve içeceklerde bir takım zahidlik ve kanaatkârlıkları bid’at olarak uydurduklarını açıklamaktadır. Burada da Yüce Allah onların kitaplarında yer alan Resulullah (s.a.)’ın niteliklerini gizlediklerini veya bu nitelikleri tahrif edip değiştirdiklerini beyan etmektedir. Sahih olanı gizlediler, yalan olanı da açıkladılar. Dini bir ticaret metaı haline getirdiler, onu rızıklarını kazanmanın, geçimlerini sağlamanın bir aracı haline getirdiler. Nitekim Yüce Allah bir başka yerde: “Siz onu parça parça kağıtlar haline koyup kimini açık-. ‘.ar, çoğunu da gizlersiniz.” (En’âm, 6/91) diye buyurmaktadır. Allah’ın son peygamberin niteliklerine dair indirdiklerini, onun geleceği zamana dair beyanı, kavmini ve buna benzer peygamberliğinin doğruluğuna ve risaletinin mükemmelliğine tanıklık eden hususları gizleyenler ya da bunları fetvalarına karşılık olarak aldıkları az miktardaki ücretler mukabilinde yanlış tevil edip tahrif edenler, aslında sonunda cehenneme götüren haram olan bir şeyi yemektedirler. Aldıkları bedel “az” olmakla nitelendirilmiştir. Çünkü hakka karşılık verilen her türlü bedel dünya ve ahiret mutluluğunu kaybetmenin yanında azdır, önemsizdir: “Fakat dünya hayatının faydası ahirete göre ancak pek azdır.” Tevbe, 9/38).
Allah’ın Kitabını gizleyen, onu ticaret aracı haine getiren, sapıklıkta oldukça uzaklara gitmiş bulunan bu kimseler ancak cehenneme girmelerine sebep teşkil eden şeyleri yiyorlar. Yüce Allah’ın onlardan yüz çevirmesi, onlara ileri derecede gazap etmesi, mağfiret ve affetmek suretiyle günahların pisliklerinden onları temizlememesi sonucunu doğuracaktır ve onlar için dünyada da ahirette de oldukça çetin bir azab vardır. Şanı Yüce Allah’ın kendilerinden övgü ile söz edeceği, kendilerini bağışlayıp merhamet edeceği, onlardan razı olacağı ve sevgi ve rıza ile kendilerine karşılık vereceği Cennet ehli ise bunlardan tamamıyla farklıdır. Şanı Yüce Allah’ın, “Allah onlarla konuşmaz” buyruğu onlara gazap edeceğini ve onlardan razı olunmayacağını ifade eder. “Onları temize çıkarmaz” yani onların kötü ve pis olan amellerini ıslah ederek onları temizlemez, arındırmaz demektir.
Diğer taraftan Allah’ın dinini bir ticaret aracı haline getiren bu kimseler, hidayet karşılığında delaleti almışlar, Allah’ın hidayetini terketmiş, dinde insanların hevalarına uymuş ve mağfiret yerine azabı hak etmişlerdir. Buna sebep ise fani olan malı, ebedî ve kalıcı sevaba tercih etmek suretiyle kendilerine karşı işledikleri cinayettir. Onların bu durumlarına gerçekten hayret edilir! Onlar cehennemi gerektiren şeylere ve dalâletten ibaret olan amellere hiç aldırış etmeksizin nasıl da sabredebiliyor, katlanabiliyorlar! Yüce Allah’ın, “Onları ateşe sabrettiren nedir?” buyruğu bu konuda gösterilmek zorunda kalınan sabra hayreti ifade ediyor. Yani onlar öyle bir azab halindedirler ki, onları gören “Ne kadar sabırlıdırlar?” diye hayretini ifade eder.
Bu türden bir ifade, hakimin veya yöneticinin gazabını gerektiren işlere kalkışan kimselere söylenir: Sen kelepçeye, hapse ne kadar da dayanıklı imişsin! Yani bu gibi şeylere ancak azaba karşı oldukça sabırlı olan kimseler kalkışabilir.
Onları bekleyen bu oldukça şiddetli azab, adaletin nihaî şeklidir. Şüphesiz Allah’ın gönderdiği kitap asla sapılmaması gereken ve asla mağlup edilemeyecek olan apaçık ve göz kamaştırıcı hakkın kendisidir. Allah’ın kitapları hakkında anlaşmazlığa ve ayrılığa düşenlere gelince; bunlar bu kitapların kimisi haktır, kimisi batıldır, dediler. Bu gibi kimseler haktan oldukça uzak bir ayrılık ve bir anlaşmazlık içerisindedirler. Hiç bir zaman müşterek bir nokta etrafında birleşmezler. Aralarındaki bu anlaşmazlık yahut ayrılık devam edip gidecektir ve bu ayrılıkları haktan, doğruluktan, sahih hidayetten alabildiğine uzak kalmaya da devam edecektir. [2][22]