VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 246. VE 247. AYETLER

Peygamber Samuel İle Kral Talufun Kıssası Ve İsrailoğullartnın Cihadı Terk Etmeleri
246- Musa’dan sonra İsrailoğulları’nm ileri gelenlerini görmedin mi? Hani onlar kendi peygamberlerine: “Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım” demişlerdi. O da: “Şayet savaş üzerinize farz kılınır da savaşma-yıverirseniz?” demişti. Onlar: “Hem yurdumuzdan çıkarılmış, hem de evlâtlarımızdan edilmişken Allah yolunda niye savaşmayalım?” demişlerdi. Fakat onlara savaş yazılınca içlerinden pek azı müstesna yüz çevirdiler. Allah zalimleri çok iyi bilendir.
247- Peygamberleri onlara: “Muhakkak Allah size Tâlût’u bir hükümdar olarak göndermiştir” dedi. Onlar da: “Biz hükümdarlığa ondan daha lâyık iken üstelik ona maldan da bir bolluk verilmemişken nasıl olur da bizim başımıza hükümdar olur?” dediler. “Muhakkak Allah onu sizin üzerinize seçmiştir. Ona ilimce de, vücutça da bir üstünlük vermiştir” dedi. Allah mülkünü dilediğine verir, Allah Vâsi’dir, Alîm’dir. [1][96]
Açıklaması
Hz. Musa’dan sonra Hz. Davud döneminde vuku bulan İsrailoğullan’ndan bir topluluğun kıssasına dair bilgi sana ulaşmadı mı? Onlar peygamberlerine -ki bunun Samuel olduğu söylenmiştir-: Savaşmak ve söz etrafında birleşmek üzere bize bir kumandan seç, demişlerdi. Çünkü bizler düşmanlarımızı kovmak ve gasbedilmiş haklarımızı geri almak üzere karar vermiş bulunuyoruz. Şüphesiz düşmanların ülkeden kovulması Allah yolunda bir savaştır. Nitekim Yüce Allah: “Allah yolunda savaş.” (Nisa, 4/84); “Münafıklık yapanları açığa çıkarsın diye idi. Onlara: Gelin, Allah yolunda savaşın yahut savunma yapın, denildiği vakit…” (Al-i İmran, 3/167) diye buyurmaktadır.
Fakat peygamberleri onları tanıdığı, onları daha önce denediği için şöyle demişti: Üzerinize farz kılındığı takdirde savaştan uzak kalacağınızı zannediyorum. Ancak onlar kendisine: Savaşı terketmemize ne sebep olabilir ki? Bizler yurtlarımızdan, vatanlarımızdan edilmiş, çocuklarımız elimizden alınmış ve onlardan ayrı kalmış bulunuyoruz.
İstedikleri şekilde savaş kendilerine farz kılınınca, Tâlût ile birlikte nehri aşan pek azı dışında, cihaddan geri kaldılar, korktular, yüz çevirdiler, türlü mazeretler ileri sürdüler. Fakat Yüce Allah ümmetlerini, vatanlarını savunmak, gasbedilmiş haklarını geri almak üzere Allah yolunda cihadı terkettikleri için kendi kendilerine kötülük eden ve böylelikle de dünyada zelil olup ahirette de azaba uğratılacak kimseleri çok iyi bilir.
Daha sonra KuVan-ı Kerim İsrailoğulları’nın yaşlı ve akıllı kimseleriyle peygamberleri Samuel arasındaki tartışmayı açıklamaktadır. İsrailoğulları peygamberlerinden kendilerine bir hükümdar seçmesini istemişlerdi. Çünkü Filistinliler kendilerine baskı kurmuş onlardan çok sayıda kimseleri öldürmüş, Rabbin ahdi olan Tabût’u almışlardı. Halbuki önceden bu Tabut sayesinde düşmanlarına karşı zafer ve fetih talebinde bulunuyorlardı.
Peygamberleri onlara hükümdarların zulümlerinden sakınmalarını söyledi ve bu hususta onları uyardı Onlar ise ısrar ettiler. O bakımdan Tâlût (Saul)’u onlara hem hükümdar hem de ter savaş komutanı olarak seçti.
Ona şöyle dediler: Nasıl o h-se hukumdar olabilir? O böyle bir hükümdarlığa lâyık değildir. Çünkü Tâlût ne rıuk-jindarlar ne de peygamberler soyundan-dır. Hükümdarlık Hz. Yakubun caeîu Yehuza (Yehuda) kolunda idi. Davud ve Süleyman (ikisine de selâm cfeir da onlardandı. Peygamberlik ise Hz. Ya-kub’un oğlu Lâvî’nin soyunda ıdı szz.. Musa ve Harun’da onlardandı. İşte ortada hükümdarlığa ondan daha lâyık c—r.,seler de vardır. Talut ise malı bulunmayan fakir bir kimsedir. Yönetme r^rune sahip değildir. Ancak böyle bir iddia hükümdarlığa dair vehme dayai: rcr şart ve hükümdarlığın miras alınan bir hak olduğu şeklindeki yanlış kasaa-ijerden ileri gelmekteydi. Onlara göre hükümdarlık, hükümdarların yahut scyl^lann çocuklarından başkasına ait olamazdı. Ancak bu şekilde olursa, 7nsa;-.’,=- hükümdara boyun eğerdi. Onların: “Nasıl olur da bizim başımıza hiJa^ndz’ olur…” şeklindeki sözleri, Allah’ın emrine karşı bir çeşit inatlaşma ve -asmien uzaklaşmadır. Aslında İsraüoğul-ları bunu hep yaparlardı. [2][97]
Peygamberleri onlara şöyle denişti Allah onu size hükümdar olarak seçmiştir. Allah ancak sizin için hayırlı raLa~- seçer. Size yalnızca itaat ve O’nun bu tercihine boyun eğmek düşer. Hüktacuâarlığın asıl esasları onda bulunmaktadır ki: Fıtrî istidad ve işleri çekip çevirme ûe ılgiı geniş bilgi ve marifet ile güçlü kuvvetli bir beden, sağlıklı bir fikir, occncasını kabul ettirmek için gerekli olan kabiliyetler, bu işe uygunluğu dolayısıyla Y-jee Allah’ın kendisine ihsan edeceği başarı. İşte Yüce Allah’ın, “Allah mzû.iz.r.^ işediğine verir.” buyruğu ile kastedilen de budur. Yani mülk esasen Onîziıijzr. bu konuda kimse O’nunla tartışamaz. O mülkü dilediği kimseye ve ticirjiîrlığa elverişli olanlara verir. Allah’ın hükmüne itiraz olmaz. Kullanın •: :nlara uygun düşeni Allah sizden daha iyi bilir, neye layık olduklarını daha ~ “rılır. Allah Vasî’dir, Alîm’dir. Yani tasarruf ve kudreti geniş olandır. Ohzzl kudret ve tasarrufunun genişliğine sınır olmaz. Lütuf ve bağışı da geniş olandır Dilediğine genişlik verir, fakir olanı zengin kılar. Hikmet ve maslahatın ne :1e gerçekleşeceğini çok iyi bilendir. Neyin kurtuluşa, zafere götürdüğünü ve hujr_~âarlığa kimi seçeceğini en iyi bilendir. [3][98]