VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 99. VE 101. AYETLER
Yahudilerin Kur’an’ı İnkar Etmeleri Ve Ahitlerini Bozmaları
99- Andolsun ki biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fasıklardan başkası inkâr etmez.
100’Onlar ne zaman bir ahitle bağlandılarsa içlerinden bir grup bozup atı- vermedi mi? Hayır, onların çoğu iman etmezler.
101- Onlara Allah tarafından yanların- dakini doğrulayıcı bir peygamber gel- diği her seferinde kendilerine kitap verilenlerden bir kesim sanki bilmi- yorlarmış gibi Allah’ın Kitab’ım arka- larına atmışlardır.
Nüzul Sebebi
- ayetin nüzul sebebiyle ilgili olarak, İbni Ebi Hatim, İbni Abbas’tan şunu rivayet etmektedir: Abdullah b. Sûriyâ, Resulullah (s.a.)’a şöyle demiş: “Ya Muhammed, sen bize bildiğimiz bir şey getirmedin. Allah da senin üzerine apaçık bir ayet (delil ve belge) de indirmemiştir.” Buna dair Yüce Allah: “Andolsun biz sana apaçık ayetler indirdik.” buyruğunu indirdi.
- ayet-i kerimenin nüzul sebebi ile ilgili olarak da şu rivayet kaydedilmektedir: Muhammed (s.a.) peygamber olarak gönderilip de onlardan alınan ahitler ve Muhammed (s.a.) hakkında kendilerine verilen emirler söz konusu edilince, Mâlik b. es-Sayf şöyle der: “Allah’a yemin ederiz, Muhammed hakkında bize herhangi bir emir verilmiş değildir ve bizden bu konuda söz de alınmış değildir.” Bunun üzerine Yüce Allah: “Onlar ne zaman bir ahitle bağlandılar-sa..” buyruğunu indirdi. [1][81]
Açıklaması
Allah’a andolsun ki, sana -Ey Muhammed!- peygamberliğinin doğruluğunu gösteren apaçık deliller indirmiş bulunuyoruz. Bunun itikadı esasları ile birlikte kesin belge ve delilleri de gelmiştir. Amelî hükümleri, bir çok fayda ve maslahatı gözeten amaçlarını da bir arada ihtiva etmektedir. O bakımdan bunların kendilerine açıklık getirecek başka bir delile ihtiyaçları yoktur. Bizim sana indirdiğimiz bu apaçık belgeler, eşyayı ortaya çıkartan, görülmesini sağlayan ve bizatihi kendisi de açık ve görünür olan bir ışık gibidir. Bu apaçık delillerin ayetlerine ve hükümlerine ancak oldukça inatçı, isyankâr, körlüğü hidayete tercih eden kimseler ve kendisi vasıtasıyla hakkın ortaya çıktığı kimseyi kıskanan ve hakka karşı bile bile inat edip reddeden inatçı kâfirler uymaz, karşı çıkarlar.
İşte bu gibi kişiler kâfir olmuşlardır. Allah’a yahut Allah’ın resulüne bir söz verdikleri her seferinde mutlaka onlardan bir kesim verilen bu sözü bozar:
“Kendilerinden bir takım kimselerle antlaşma yaptıktan sonra, her seferinde antlaşmalarını bozarlar.” (Enfâl: 8/56). Yahudiler kendilerine güvenen kimselere karşı hainlik ederler, emanete de hainlik ederler. Allah’a karşısında söz verdikleri halde bozdukları ahit ne kadar da çoktur! Çoğunlukla onlar Tevrat’a iman etmezler, dinle bir alâkalan yoktur. Ahitleri bozmayı bir günah saymaz ve buna aldırış etmezler. Aynı şekilde Peygambere ve Kur”an-ı Kerim’e de iman etmezler. Sanki onlar herhangi bir şüphe söz konusu olmaksızın sağlam bir bilgi ile kitabı bilmiyormuş gibi davranıyorlar. Ancak onlar hakka karşı bile bile inat ettiler, reddettiler ve onu arkalarına attılar.
Muhammed (s.a.) Yüce Allah’ın tevhid edilmesi, öldükten sonra dirilişin ispat ve kabulü, peygamberlerin tasdik edilmesi gibi genel dini esaslarda Tevrat’ı doğrulayan bir kitap ile gelince, Yahudilerden bir kesim Allah’ın Kitab’mı sırtlarının arkasına atıp terk ettiler. Bu onların kitaplarını terkedişlerini, ondan yüz çevirişlerini, anlatan temsili bir ifadedir. Yani Tevrat’a karşı tutumları, insanın ihtiyaç duymayarak, önemsemeyerek arkasına atıverdiği bir şeye benzetilmektedir. Çünkü Tevrat’ta bulunan bir takım hükümleri uygulamadılar. Tevrat’a ve Kur’an-ı Kerim’e uygun iman etmeyen kimsenin, hiçbirine iman etmeyen bir kimse olacağını bilmiyorlarmış gibi, Tevrat’a gerçek anlamıyla iman etmediler. Bu ise Tevrat’tan tamamıyla yüz çevirişlerini anlatan kinayeli bir anlatımdır. [2][82]