sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

YALNIZ ALLAH’A BAĞLAN,BUDUR HİLKATTE GAYEN! – 2

A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim, din gününün sahibi ALLAH Azze ve Celle’ye olsun. Salât ve Selam örneğimiz, önderimiz, liderimiz kendisine uyulmadığı ve izinden gidilmediği müddetçe kurtuluşun mümkün olmadığı Hz. Muhammed(sav)’e âline ve ashabına olsun İnşaAllah…

Allah ile bağlılığı artırmak için vesileler:

İnsanların bu yolu seçmeleri ve takip etmeleri kolay bir şey değildir. Bu yoldan geçebilmek için normalin üstünde bir kuvvete ihtiyaç vardır. Bu kuvveti hazırlayabilmek için yardımcılar şunlardır.

Namaz

Yalnız farz olanlar değil, farzların yanında, imkan ölçüsünde nafile namazlar. Burada bilinmesi gereken bir husus vardır. Allah’a olan bağlılığın kuvvetlenmesi, kalbinizde ihlasın doğması için, gücünüz yettiği kadar, fakat gizli olmak şartıyla, nafile namazlara devam etmeniz gerekir.

Nafile namazları, bilhassa gece namazlarını açıkta kılmak, mü’minin kalbini öldürecek ve bütün amellerini boşa çıkaracak riya ve kibir kapısını açmaya sebep olduğundan, bundan sakınılması gerekir. Açıkça verilen sadakalarda da böyle tehlikeler söz konusudur.

Allah’ı zikir

İnsanın içinde bulunduğu hal ne olursa olsun, bir anlık nefesinin bile Allah’ın zikrinden gafil olmaması gerekir. Yalnız son zamanlarda bazı mutasavvıflar tarafından icat edilen, hint fakirlerinden veya hristiyan rahiplerinden etkilenen tarikatlara girmek caiz değildir. Böyle tarikatlar İslam’a aykırıdır. Allah’ın Resul’ü ve sahabeleri tarafından okunan dua ve zikirleri hatırlayıp okuyunuz. Bu dua ve zikirlerin manasını anlamadan ezberlemek ve okumakla yetinmeyiniz. Manalarını, gayelerini anlamak ve hatırda tutmak suretiyle ezberlemeniz gerekir. En iyi tesir meydana getiren zikir ve dua şekli budur.

Oruç

Yalnız farz olan oruç değil, nafile oruçlar da tutmak için gayret edilmelidir. Nafile oruçlarının en iyisi ve en güzeli, her ay içinde üç gün tutulanıdır. Kur’an-ı Kerim’in açıkladığı, orucun hikmeti olan takva şuurunu, bu üç günde kendinizde bulundurmak için gayret sarfetmelisiniz.

Allah yolunda infak

 

Yalnız zekat, öşür gibi mecburi olanlar değil, nafile sadakalar da unutulmamalıdır. Bu hususta Allah için yapılan infakın miktarına değil, Allah’ın rızasını kazanmak için insanı tasadduka yönelten ruh haline ve hislere önem verilir. Fakat, bir kimsenin ihtiyacına rağmen verdiği bir tek kuruşun, bir zenginin vereceği bin liradan daha hayırlı ve değerli olduğu unutulmamalıdır.

Allah ve onun Resul’ü, sadakayı nefsi temizlemek için bir vesile olarak vaaz etmiştir. Sadakanın insanı ne büyük etki altında bıraktığını bu husus size açıkça izah edebilir. Ayağınızın kaydığı bir günaha girdiğiniz anlarda bir sefer tevbe ve pişmanlık ile yetininiz. Bu hadise ikinci defa tekrar ederse tevbe ve pişmanlık ile birlikte bir de infak yapınız. Aradaki farkı kendiniz göreceksiniz. Tasaddukun insanın nefsini temizlediğini, kötü yollara ve İslam dışı şeylere düşmemek için insanın elinden tuttuğunu kesin olarak bileceksiniz.

Kur’an-ı Kerim’in açıkladığı ve Allah’ın Resul’ünün gösterdiği yol işte budur. Bu yolu takip edecek olursanız, çocuklarınızla beraber bulunduğunuz sosyal hayatın çeşitli sorunlarıyla uğraştığınız halde, hint fakirlerinden veya hristiyan rahiplerinden etkilenmiş mutasavvıfların çilelerini çekmeden, murakabelerini yapmadan, Allah’a yaklaşırsınız.

Allah’a bağlılığın ölçüsü; Allah ile olan bağınızın kuvvetli olup olmadığını, bu husustaki konumunuzu öğrenmeniz için, keşif ve keramete ihtiyacınız yoktur. Allah her insanın kalbine bir alet bırakmıştır. Uyanık halde iken, istediğiniz saatte, bu vasıtayla Allah’la olan bağınızın derecesini ölçebilirsiniz. Hayatınızı, işlerinizi, kalbinizi duygularınızı ve hislerinizi gözden geçiriniz. Kendinizi dinleyiniz. Sonra, buna göre nefsinizi hesaba çekiniz. Bu şekilde nefsinizi hesaba çektikten sonra, Allah’a ve O’nun kitabına, peygamberine, hakkıyla iman edip etmediğinizi, Allah ile olan alışverişinizde ne dereceye kadar doğru hareket ettiğinizi, size verdiği emanetlere sadık kalıp kalmadığınızı iyice anlayacaksınız. Bundan başka, zaman, servet ve fikir gibi size sunduğu ihsanda, O’nun rızası yolunda ne kadar harcadığınızı ve bu nimetlerden ne kadarının dünyaya ayırmış olduğunuzu tespit edeceksiniz.

İşinizin yolunda gitmemesi, umduklarınızın gerçekleşmemesi halinde, acı ve kederinizin derecesini düşününüz. Bir de insanların açıkça Allah’a isyan ettiklerini, Allah’ın kanunlarını çiğnediklerini gördüğünüz zaman, hissettiğiniz acıyı, kederi mukayese ediniz. Bu gözlemi gece ve gündüz, hayatınızın her anında yapabilir ve mutlaka bir sonuç alabilirsiniz. Bu geçici ve aldatıcı dünya hayatında, tevhidin hakikatine ermekten, daha büyük bir keşif, şeytan ve onun uşaklarının hile ve oyunlarına karşı doğru yolu tutmaktan, daha büyük keramet, başımıza çökmüş küfür, sapıklık ve isyan karanlıklarında hakkın nuruna kavuşmaktan, daha büyük bir ışık düşünülebilir mi? Mü’mini sevindiren ve kalbini huzurla dolduran en büyük müjde “Rabbim Allah’dır” demek ve doğru yolu tutmaktır.

Ahireti Dünyadan Üstün Tutmak

Bundan sonra her işinizde ahireti dünyadan üstün tutmanızı, ahiretin sonsuz saadetini kazamanın yaşantınızın tek gayesi olmasını tavsiye ederim.

Kur’an-ı Kerim’in birçok yerlerde açıkladığı gibi, huzurun ve gerçek yaşantının yeri ahirettir. Yani ahiret insan hayat için sonu olmayan bir karargahtır.

Allah’ın nimetlerine varis ve layık olduğunu kim ispat edebilir? Bu dünyada fırsatları kim Allah yolunda kullanabilir? Bu dünyadaki imtihanın aslı, sanat, ticaret, ziraat ve iktidarları korumak hususunda hüner göstermek olmadığı gibi, güzel apartmanlar, geniş caddeler, parlak medeniyetler meydana getirmekten de ibaret değildir. Bu imtihan ancak Allah’ın halifesi olarak yeryüzüne gönderilen insanın, kendisine verilmiş bulunan emanetleri ve hilafetin hakkını fiilen yerine getirmekle mümkün olabilir.

Allah’ın emirlerine karşı mı geliyoruz? Yoksa bu dünya hayatınıAllah’ın koymuş olduğu kanunlara itaat etmek suretiyle mi yaşıyoruz? Allah’ın rızasını kazanmak için mi çalışıyoruz? Yoksa bütün gayretlerimizi yeryüzünde fitne ve fesat çıkarmaya, nesil bozmaya mı ayırıyoruz? Şeytanın kuvvetleriyle mücadele etmek suretiyle, onun gücünü kırmaya, ona karşı koymaya mı çalışıyoruz? Yoksa şeytanın hilelerine itaat mı ediyoruz? Adem’in (a.s.) cennetteki imtihanı bu hususta idi. Bizim imtihanı kazanıp kazanamadığımıza dair hakiki ölçü nedir. Bazılarımız makam sandalyesi üzerinde bağdaştırmak suretiyle imtihan vermektedir. Bir kısmınız da idam sehpasında asılmak suretiyle… Yüksek ve konforlu apartmanlarda imtihana çekilenler yanında, mütevazi evlerde ikamet etmekle imtihan edilenler. İmtihan esnasında, bu geçici zamanın nefse uygun oluşu insanın kurtuluş ve saadetine delalet etmediği gibi, uygun olmayışı da ziyan ve bedbahtlığına delil teşkil etmez. Hakikatte onun kurtuluş ve saadeti, her yerde ve her halinde, dünyada Allah’a kul olduğunu ispat etmekle mümkün olur. Kardeşlerim size söylediğim bu gerçekleri bir defa anlamış olmanız yeterli olmaz. Her zaman bu gerçekleri tekrarlamanız ve gereklerini düşünerek zihninize iyice yerleştirmeniz için gayret harcamanız gerekir. Yoksa, bu gerçekleri unutabilir, Allah rızasından gafil kalabilirsiniz. Dünyayı yaşantınızın tek gayesi haline getirmek suretiyle, onun güzelliklerine kapılabilirsiniz. Bunun sebebi, ahiret yaşantısının beş duyu organlarımızın ve hislerimizin ötesinde bulunuşudur. Bu dünyada onu hissedemezsiniz. Ancak öldükten sonra anlaşılması mümkün olacaktır. Sevindirici veya üzücü sonuçlarını ise ancak düşünmekle, zihninizi yormakla, anlamanız mümkündür. Dünya ise ahiret hayatının tam tersidir. Onu hissediyorsunuz acılığını tatlılığınıanlayabiliyorsunuz, sevindirici veya üzücü sonuçlarını her yerde görüyorsunuz. Bunun için, dünya hayatı, gerçek sonuçlar sadece bunlarmış gibi, sizi aldatmaya çalışır. Ahiretiniz fesada gitse, kalbiniz, canlı olduğu takdirde yalnız bu fesadın acılığını hisseder. Halbuki dünyanın fesadı halinde bütün azalar acı çeker, acı duyar. Çocuklarınız, akrabalarınız, dostlarınız ve sizi tanıyan toplum, bir bütün halinde ve teker teker bu fesadı hisseder. Ahiretiniz iyi olursa, kalbiniz zahmete düşmez. Hisleriniz uyuşmamış ise onun tatlılığını duyarsınız. Eğer dünya hayatınız mamursa, bütün vücudunuz bundan lezzet alır. Her azanız bu zevki hisseder, bu sizinle birlikte toplumun bütün fertleri de duyar. Ahirete iman etme meselesi kalbi bir iştir. Bu sebeple bu iş her ne kadar zor değilse de, dünya hayatınızı, ahlak ve işinizi nizama sokmak hususunda, ahiret hayatını esas olarak kabul ettiğiniz için, bu nizamı sonuna kadar devam ettirmek yine de çok zordur. Dil ile dünyayı küçümsemek kolaydır. Fakat, kalbi dünya sevgisinden uzaklaştırmak ve onu dünyayı aramaktan vazgeçirmek kolay değildir. Dünya sevgisinden ve bu sevginin ağır baskısından kurtulmak için, uzun ve devamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.

Rabbim kendi rızası doğrultusunda azim ve gayretle samimi bir şekilde istikrarlı çalışanlardan olmayı nasip eylesin.

VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.