Hamd gökleri yeri ve ikisinin arasındakileri emsalsiz yaratan, yöneten, çekip çeviren, bulutları sevk eden aziz ve hakem olan ALLAH(Celle Celaluhu)’a olsun…
Salat Bizlerin insanoğlunun İslam’ı, kuranı, imanı ve tevhidi nasıl anlayıp nasıl yaşayacağımızı göstermek için gönderilen tek örnek ve önder Hz Muhammed (sav)e ve bütün Müslümanların üzerine olsun..
Her dönemde İslam’ karşı savaş açan batılı bilginlerin(müsteşriklerin) çeşitli taktikleri, metodları ile İslam’a zarar vermeye çalıştıkları bilinmektedir. Gerek Müslümanlara maddi, manevi ve bedeni zarar verme planları olmuştur. Bu noktadaki art niyetleri de kıyamete kadar devam edecektir. Bu İslam düşmanları Müslümanlara sadece maddi manevi ve bedeni zarar verme ile kalmamış dini kavramları, terimleri değiştirmekle, içeriğiyle oynamakla, zarar vermek için de gece-gündüz çalışmışlardır.
Bu art niyetli insanlar sahabe ve ilk dönem Müslümanlarının kastettiği manalardan başka manalara çevrilmesiyle gerçekleşmiştir. Asli anlamı değişen ve başka manalar alan terimlerden bazıları:
1.FIKIH
Bu terimi öncelikle; fetvalardaki garip meseleleri bilmek, illetlerinin inceliklerine vakıf olmak ve konuyla alakalı görüşleri hafızada tutmak ile sınırlandırmışlardır.
Halbuki ilk asırda fıkıh terimi; ahiret yolunu gösteren ilmi, nefsin alametlerini ve amelleri ifsat eden halleri bilmek, dünyayı hor görüp ahirete yönelmek ve Allah cc korkusunun kalbi doldurması anlamlarında kullanılıyordu.
Rabbimiz buyuruyor ki; “Onların (münafıklar ve yahudiler) içerinde size karşı duydukları korku, ALLAH(Celle Celaluhu)’a olan korkularından daha şiddetlidir. Böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.(Haşr-13)
Görüldüğü üzere ayette bahsedilen kişilerin insanların gücünü gözlerinde büyütmeleri ve bu insanlardan ALLAH(Celle Celaluhu)’tan daha fazla korkmaları, fıkıhlarının(anlayışlarının) azlığına bağlanmıştır. Peki bu kimselerin anlayışlarının azlığı fetvaların ayrıntılarını bilmemekten mi yoksa bizim beyan ettiğimiz fıkıh ilminin hakikatlerini idrak edememekten mi kaynaklanıyor.
Sad b.İbrahim Ez-Zühriye ‘Medinelilerin en fakihi kimdir diye sorulduğunda; ALLAH(Celle Celaluhu)’tan en çok korkandır, diye cevap vermiştir. O bu cevabıyla fıkhın meyve ve neticelerine dikkati çekmiştir. Takva ise fetvaların ve hükümlerin değil, batın ilminin meyvesidir.
Nitekim Resulullah sav size gerçek fakihi haber vereyim mi diye sorulunca; sahabe-i kiram ‘evet ya Resulallah, bize gerçek fakihi bildir dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz sav cevap verdi:
‘İnsanları ALLAH(Celle Celaluhu)’ın rahmetinden ümitsiz etmeyen ve ALLAH(Celle Celaluhu)’ın azabından emin kılmayan ve Kur’an’ı bırakıp da başka kitapların arkasına takılmayan kimse gerçek fakihtir, buyrmaktadır.’(Mekarimül Ahlak)
2-TEVHİD
Gerek Zamanımızda gerekse geçmişte bu terim kelam ilmini ve mücadele yollarını bilmek ,hasımlarının taktiklerine hakim olmak, hasmı durduracak sualler sormasını bilmek ve deliller ortaya koymak anlamında kullanılarak amaç ve gayesinden uzaklaştırılmıştır.
Hâlbuki Tevhid kavramının özelde Müslümanları genelde ise tüm insanlığı ilgilendiren bir yönü vardır.
Tevhid paha biçilmez bir cevherdir ve bu cevheri koruyan iki kabuk vardır. İnsanlar dıştaki kabuğa ve bu kabuğu korumaya Tevhid ismini verir oldular da özü tamamen unuttular.
Birinci kabuk=Dille ‘’La ilahe illallah’’ demektir ve bu kabuğa Tevhid ismi verilmiştir. Bu kabuk esasında Hristiyanların teslis inancını(baba, oğul, kutsal ruh) yıkan bir kabuktur. Fakat bu kelimeyi, özünü reddettiği halde söyleyen münafıklarda vardır. Bu münafıklar da Tevhid kelimesini dilleri ile söylemekte ve insanları kandırmaktadır. Bu durum insanlık için istenilen sonuç değildir.
İkinci kabuk=’’La ilahe illallah’’ sözüne hiçbir muhalefetin bulunmaması ve bu kelimenin anlamının olduğu gibi kabul edilmesidir. Dilin söylediğini kalbin inkar etmemesidir. Söylem ve eylem ilişkisinin her daim birlikteliğinin ispatlanmasıdır. Bu tevhiddir işin aslı ondan başkalarını red etmek, LA demek, kabul etmiyorum demek, bu tevhiddir işin aslı yalnız onu kabul etmek kanun koyucu, terbiye edici, hüküm ve hakimiyet sahibi olarak Allah cc birlemek, tek kabul etmek..
Düşün bir bak !!! Günümüzde Tevhid terimini nasıl değiştirdiler ve hangi kabuğu ile bizleri yetindirdiler? Tevhidin güzel ismini kullanarak, övülme sebebini yitirmiş olan Tevhid anlayışlarıyla nasılda övünüyorlar? Bu kimselerin durumu abdest alıpta kıbleye yönelerek ’’Şüphesiz ben yüzümü gökleri ve yeri yaratmış olan Allah’a çevirdim’’ dediği halde kalbi ALLAH(Celle Celaluhu)’a yönelmeyen kimsenin durumuna benzer.
‘’Yüzümü Allah’a çevirdim’’ sözü tevhidin hakikatini ifade eden bir kelimedir. Bu nedenle Muvahhid kimse, yüzünü yalnız ona döndürür. Nitekim Rabbimiz ‘’ Ey Resulüm sen Allah de! Sonra onları bırak, batıl sözleri içerisinde oynayadursunlar(Enam 91)ayetinde ne güzel buyurmaktadır..
Bu ayetteki ‘’Sen Allah de’’ hükmünden kastedilen, dille söylemek değildir. Çünkü dil, kalbin tercümanıdır, bazen doğru söyler, bazen de yalan söyler. ALLAH(Celle Celaluhu) itibar ettiği yer ise dilin tercümanlığını yaptığı KALBTİR.
Zaten Tevhidin madeni ve kaynağı da orasıdır….
VELHAMDULİLLAH…