BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd Âlemlerin Rabbi olan Allah cc’a mahsustur. Salat ve Selam kendisine uyulmadığı müddetçe kurtuluşun asla mümkün olmadığı HATEMÜ’L ENBİYA olan HZ. MUHAMMED (SAV)’e âline ,ashabına ve O’na tabii olan şeksiz ve şüphesiz müminlerin üzerine olsun İNŞALLAH
İFK hadisesi bilindiği üzere Hz Ayşe annemize atılan iftirayı bahseden olaydır. Hemen hemen bilmeyen duymayan yoktur. Fakat içinde derin hikmetler barındırması sebebiyle ,müminleri terbiye eden manalara değinmek suretiyle asıl üzerinde düşünmemiz gereken meseleye yani Rahmanın muradına bakacağız.
Bu olay yalnızca Hz Ayşe’ye ait olan bir iş olmayıp onun şahsına münhasır değildir. Bir tefsir usulü kaidesi olarak sebebin hususi olması hükmün umumi olmasına mani değildir. Bu hadise Resulullah’ın şahsına, inancına ve İslam binasına yönelmişti. Bu nedenle Allah cc bu uydurma olay hakkında hüküm vermek, düzenlenen tuzağı bozmak,bütün bu olayların arkasında Allah’tan başka hiç kimsenin bilmediği hikmetleri bildirmek için Kur’an ayetlerini indirmiştir.
“O ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın. Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her biri için, işledikleri günahın cezası vardır. İçlerinden (elebaşılık ederek) o günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap vardır” (Nur 11)
Bu olay Allahın Müslüman toplum için böylesi büyük durumlarla karşılaştıklarında takip edecekleri metodu sunduğu için hayırlıdır.
Resulullah’ı onun ailesini ve Müslüman toplumu rencide eden bu acılar ise tecrübenin meyvesi, imtihanın vergisi, kurtuluşun sadakasıdır.
Böyle mesnetsiz bir iftira o günkü Müslüman toplumun havasında revaç bulabildi ve toplumda büyük sarsıntılara yol açtı. Çünkü yapılması gereken ilk tavır husni zanda bulunmaktı. Kur’an-ı Kerim bu gibi durumlarda müslümanların yapması gereken şeyi ve atılması gereken ilk adımı açıklıyor;
“Onu işittiğiniz vakit mümin erkeklerle, mümin kadınların kendi vicdanları önünde iyi bir zanda bulunup da bu apaçık bir iftiradır demeleri gerekmez miydi?“ (Nur 12)
Çeşitli olaylara karşı takip edilecek Kuran’ın farz kıldığı ilk adım budur. İçten vicdani bir delil bulma adımı… İkinci adım ise dış bir delil ve gerçek bir şahit istemektir.
“Buna karşı dört şart getirmeli değil miydiler? Madem ki onlar bu Şahitleri getiremediler o halde onlar Allah indinde yalancıların ta kendileridir” (Nur 13)
Müminler bu olayda meseleyi kalbe arız edip vicdanına danışmak ve açık delil ve şahit istemek adımlarından gafil kaldılar. İftiracıları Resulullah’ın hakkında diledikleri gibi konuşmakta serbest bıraktılar. (Kendi aralarında konuşmaktan da geri duramadılar) Tüm bunlara rağmen eğer Allahın lütfu olmasaydı Müslüman toplumun tamamına büyük bir bela dokunurdu.
Münafıklardan bir grubun planlayarak, müminlerin Rablerine,peygamberlerine ve birbirlerine olan güvenlerini şiddetle sarsan onları hiçbir delil olmaksızın tereddüt,kararsızlık,ve hayretler içinde bırakan hilelerine karşı Allah’ın rahmeti temiz müminleri kapladı, kalplerde olan gizli halleri de açığa çıkardı. İslam ümmetine deneme ve imtihan takdir etti. Müslümanlara da tutundukları tavıra göre dereceler belirledi.
Kur’an-ı Kerim ölçülerin kaybolduğu ve prensiplerin yok olduğu bu dönemin manzarasını şöyle tasvir ediyor:
“O zaman siz o iftirayı dillerinizle birbirinize yetiştiriyordunuz hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylüyordunuz ve bunu kolay sanıyordunuz. Hâlbuki onun günahı Allah indinde büyüktür.“(Nur 15)
Bu iftirayı diller; birbirinden düşünmeksizin incelemeksizin dikkatle kontrol etmeksizin kafalarında ölçüp biçmeden kalplerine danışmadan devralıyorlardı. Bu sözler henüz anlaşılmadan ve aklın ölçeğine vurulmadan ağızlarda dolaştırılan bir iftiraydı. Sırf bu iftirayı duymakla kalplerin bu konuyu mevzubahis etmekten sakınmaları,bu olayı anlatmayı çirkin görmeleri Peygamberi böylesi olaylardan tenzih ederek Allah’a sığınmaları,bu iftirayı bu temiz ve değerli ortama uygun görmeyerek derhal reddetmeleri lazımdı.
“Bu iftirayı işittiğiniz vakit, “Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz. Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah’ım! Bu, çok büyük bir iftiradır” deseydiniz ya!” (Nur 16)
Olay son derece büyük hata son derece açıktır. İçinde gizlenen hile ise Müslüman toplumunun tamamını kötülüğe düşürecek kadar fazladır. Fakat Allah’ın merhameti yumuşaklığı ve himayesi işte müminleri kötülükten koruyan budur. Bundan sonra da bunu defalarca hatırlatarak müminleri hayatlarını kaplayan bu büyük tecrübe ile terbiye eder. Onlara karşılaşacakları her türlü tuzağa karşı metod, davranış ve tavır öğretir. Allah Teala Müslüman toplumu terbiye etmek için bu olayı vesile kılmıştır ki Nur suresinde zikredilen bu olayda toplum temizlenip güzelleşsin ve nur ufuklarına yükselsin.