sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA KEHF SURESİ 6. VE 10. AYET-İ KERİMELER

TABERİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA KEHF SURESİ 6. VE 10. AYET-İ KERİMELER
Ekim 14, 2025 09:56
A+
A-

6- Ey Muhammed, demek, onların, sana indirdiğimiz bu Kur’ana inanmayıp davetinden yüz çevirmelerine üzülerek, arkalarından kendini âdeta mahvedeceksin?

Allah teala bu âyet-i Kerimede, Kur’anı kendilerine tebliğ etmesine rağmen ondan yüzçeviren kavmine karşı aşın derecede üzülen Resulullahı tesellî ediyor ve ona, kendisini bu şekilde üzmemesini emrediyor. Zira her şey Allah’ın elindedir. O dilerse zorla da onlan iman ettirebilir. [1][19]

 

7- Biz, kimin daha iyi amel ettiğini ortaya koymak için, yeryüzündeki varlıkları, yeryüzünün ziyneti yaptık.

Biz, yeryüzünde yarattığımız şeyleri, oranın aldatıcı süsleri yaptık. Bu yolla kullarımızı imtihan ederiz. Onlardan hangisi dünyanın geçici ziynetine gönül vermeyip emirlerimize uyacak, yasaklarımızdan kaçınacak ve bize itaat edecek, hangisi de ondaki geçici nimetlere aldanip emirlerimizi bırakacak, yasaklanmiza dalacak ona bakınız.

Bu hususta Ebu Said el-Hudrî, Resulullah (s.a.v.)den şu Hadis-i Şerifi rivayet etmektedir. Ebû Saîd diyor ki:

“Bir gün Resuluîlah (s.a.v.) bize ikindi namazını kıldırdı. Ondan sonra bir hutbe irad etti. Kıyamete kadar meydana gelecek hiçbir şey bırakmayıp anlattı. Onlardan bir kısmını hatırında tutan tuttu bir kısmı da unuttu. O hutbesinde zikrettiği şeylerden bazıları da şunlardı. “Şüphesiz ki dünya tatlıdır, yeşildir. Allah sizleri oraya yerleştirmiş ve ne yaptığınıza bakmaktadır. Dikkatli olun, dünyadan sakının, kadınlardan sakının… [2][20]

 

8- Şüphesiz kî biz, yeryüzünde olanları bir gün dümdüz kuru bir toprak haline getireceğiz.

Şüphesiz ki biz, yeryüzünü imar ettikten sonra onu bir gün harabeye çevireceğiz. Bitkisiz, düz, çorak bir arazi halini alacaktır. Ona güvenenler, güvendikleri şeyi kaybedecekler. Nihayet dönüşünüzün bize olduğu herkes tarafından anlaşılacaktır. O halde Ey Muhammed, yeryüzünün geçici nimetlerine aklananlara üzülme. Sen, emrolunduğun yolda devam et. [3][21]

 

9- Ey Muhammed, yoksa sen, ashab-ı Kehf ve Rakîm’i, bizim, şaşılacak mucizelerimizden mt sandın?

Kehf, büyükçe bir mağara demektir. Ashab-ı Kehf ise böyle bir mağaraya sığman kimseler demektir. Rakîm, bu ashab-ı Kehfin isimlerinin yazılı olduğu bir levhadır. Rakîm’in, İlat şehrine yakın bir vadi, ashab-ı Kehfın binaları yahut köyleri, mağaranın bulunduğu dağ veya kitap olduğunu söyleyenler de vardır. Taberi buradaki Rakîm’in “Levha” anlamına geldiği görüşünü tercih etmektedir. Bu levhanın, ashab-ı Kehfin, mağaraya sığındıklarında, adlarının ve hadiselerinin, üzerine yazıldığı bir kitap olduğu da söylenmiştir.

Allah teala bu âyet-i Kerimede, ashab-ı Kehf olayının, kendisinin göndermiş olduğu mucizeler içerisinde pek fazla şaşılacak bir mucize olmadığını beyan ediyor. Zira gözümüzün gördüğü bu kâinatta, ashab-ı Kehf olayından daha hayret verici olaylar vardır. Göklerin ve yerin yaratılışı, gece ve gündüzün değişmesi, güneşin, ay’ın ve diğer gezegenlerin, insanın hizmetine tahsis edilişi ve benzeri şeyler, ashab-ı Kehf kıssasından daha hayret verici şeyler değiller midir? Ancak bu olaylarla her zaman yüzyüze olduğumuz için bunların, insanı hayrete düşüren bütün halleri gözümüzden kaçmakta ve ashab-ı Kehf ve benzeri olaylar gözümüzde büyümektedir.

Resulullah (s.a.v.)a verilen Kur’an ve Sünnet, ashab-ı Kehf olayından daha büyük olaylardır. Zira bunlar, kıyamete kadar insanlığın dünya ve âhirette mes’ud olmasını teminat altına almışlardır. Bundan daha büyük bir olay, bundan daha büyük bir mucize olabilir mi?

Bundan sonra gelen âyetler, ashab-ı Kehfi anlatmaktadır. Bu âytleri zikretmeden Önce, onların kimler olduklarını ve olaylarını şöylece özetlemek mümkündür.

ASHAB-I KEHF: Rivayet ediliyor ki Ashab-ı Kehf, Allah’a iman eden ve müşriklere karşı koyan bîr gurup gençti. Bu gençlerin yaşadığı devirde, incilin hükümleriyle, amel etmesi gereken insanlar bir sapıklık içine düşmüş ilâhi yoldan ayrılmışlardı. Özellikle Rum Krallarından Dekyanus, sapıklıkta başı çekenlerdendi. Putperestliği kabu! etmeyen İsevîlere işkenceler yapıyor ve onları öl dürtü yordu. Bu zalim Kral bir gün ashab-ı Kehfin yaşadığı Dekinos şehrine geldi ve müminlerin yakalanıp getirilmelerini emretti. İman edenler kaçıp saklanmışlardı. Dekyanusun zabıtaları müminleri, saklandıkları yerlerden çıkarıp onun huzuruna getiriyorlar o da onları, putlara kurban kesilen mezbahalara sevkediyor ve öldürülmeleri veya putperestliği seçmeleri hususunda serbest bırakıyordu. Korkanlar putperest oluyor, imanları sağlam olanlar ise bunu reddediyorlar o da onlan öldürtüp şehrin surları ve kapılan üzerine astırıyordu.

Şehrin ileri gelenlerinin evlatları olan bu imanlı gençler de olayları üzüntü ile izliyor, bu belanın defedilmesi için gözyaşları dökerek dua ediyorlardı. Kralın adamları bu gençleri de ihbar ettiler. Ve böylece bu gençler de yakalatılarak Kralın huzuruna getirildiler. Onlara da Putperestliği kabul etmeleri teklif edildi. Onlar ise:

“Biz, âlemlerin rabbi olan Allah’tan başkasını tanımayız. Ondan başkasına ibadet etmeyiz. İstediğini yap” dediler.

Kral, bir iş için Ninova şehrine gidiyordu. Dönünceye kadar düşünmeleri için kendilerine mühlet verdi. Fakat bu gençler dinlerinden dönmemeye ahd ettiler. Şehrin yakınında bulunan “Benclüs” dağındaki bir mağaraya sığınmaya karar verdiler. Her biri gidip evlerinden bir şeyler aldılar. Bu şeylerin bir kısmını halka sadaka olarak dağıttılar bir kısmını da kendi ihtiyaçları için yanlarına alarak mağaraya girdiler. Orada gece gündüz namaz kılıyorlar ve Allah’a yalvarıyorlardı. Yemek işlerini, içlerinden “Yemliha” isimli genç idare ediyordu. Her sabah gizlice şehre gidiyor, yiyecek alıyor ve haber toplayarak geri dönüyordu.

Bir süre sonra zalim Kral Ninovadan döndü ve bu gençleri sordu. Onlan bulamayınca babalarını huzuruna getirtti. Babalan da oğullarının» mallarını yağmalayarak halka dağıttıklarını ve dağa çıktıklarını söyleyerek özür beyan ettiler. Her gün çarşıya giden Yemliha bu durumu öğrendi ve gelip arkadaşlarına haber verdi. Gençler ağlaşarak dua edip Allah’a yalvardılar.

Bu durum karşısında ne yapacaklarını düşünüp müzakere ederlerken Allah teala onlara bir uyku verdi ve eyemekleri yanlarında olduğu halde-uyuyakaldilar.

Diğer taraftan Kral Dekyanus hiddetle onlara ne yapacağını düşünüyordu. Ashab-ı Kehfi uyutan Allah teala bu zalim Kralın da aklına o mağaranın girişini kapatmayı getirdi ve Dekyanus mağaranın girişinin duvarla örülerek kapatılmasını emretti. Böylece içeride açlıktan ve susuzluktan öleceklerini düşünüyordu. Duvar örüldü ve mağaranın girişi kapatıldı.

Bu sırada Dekyanusun yanında, imanlarını gizleyen “Pendros” ve “Runas” isimli iki kişi vardı. Bunlar, mağaranın önüne duvar Örülürken içerde kalan gençlerin kimler olduklarını ve hadiselerini kurşun bir levhaya yazıp bakır bir tabutun içine yerleştirerek yapılan duvarın içine koymayı kararlaştırdılar ve yaptılar. Böylece o gençlerin kirnîer oldukları ve hadiselerinin ne olduğu hususu tesbit edilmiş oldu.

İşte bu gençler, gelecek âyetlerde de beyan edildiği gibi bu mağarada üç yüz dokuz yıl uyudular ve daha sonra uyanarak olayları Öğrendiler ve tekrar dünya hayatım terkederek ölüm haline geçtiler.

Bu gençlerin kimler oldukları ve niçin mağaraya sığındıkları hususlarında Taberi’de daha başka rivayetler de zikredilmektedir. [4][22]

 

10- Hani bir zaman gençler mağaraya sığınmışlardı da: “Ey rabbimiz, nezdinden bir rahmet ver. Bize işimizde doğru yolu göster” demişlerdi.

Ey Muhammet!, düşün o zamanı ki, bazı gençler, hak olan dinlerini korumak için kâfirlerin elinden kaçıp dağdaki bir mağaraya sığınmışlar ve mağaraya girdikleri zaman rablerine şöyle yalvarmışlardı: “Ey rabbimiz, sen bize katından rahmet ver. Bizi merhametinle koru. Bize, yaptıklarımız arasından doğruyu seçme yeteneği ver”.[5][23]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.