TABERİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA KEHF SURESİ 86. VE 90. AYET-İ KERİMELER
86- (Gide gide) güneşin battığı yere ulaşınca, güneşi, sıcak ve kara balçıklı bir gözede batıyor buldu. Orada bir kavme rastladı. Biz, Zülkalneyn’c: “Ey Zülkarncyn, onları ya cezalandırırsın veya onlar hakkında iyi davranırsın” dedik.
Âyet-i Kerimede, Züîkarneyn’in, güneşin kara balçıklı bir gözeye battığını gördüğü zikredilmektedir. Âyet-i Kerime, güneşin gerçekten bir şeye battığını değil, Zülkameyn’in, güneşi batarken görme şeklini tasvir etmektedir. Bir insan deniz kenarında durup güneşin batışını seyrettiğinde onu, denizin içine batıyormuş gibi görür. İşte Zülkameyn’in durumu da bunun gibidir.
Âyet-i Kerimede, Zülkameyn’in gittiği yerde karşılaştığı kavmin iman etmemesi halinde onları öldürmekte veya onlara iyi davranarak iman etmelerini sğalamakta serbest olduğu beyan ediliyor. Bu kavmin hangi kavim olduğu açıklanmamaktadır. Bazı rivayetlere göre ise büyük bir kavim olduğu ve adının da “Nâsik” olduğu beyan edilmektedir. [1][99]
87- Zülkarncyn şöyle dedi: “Biz zulmedeni yakında cezalandıracağız. Sonra da o, rabbinin huzuruna çıkarılacak, rabbi onu görülmemiş bir azaba uğratacaktır. [2][100]
88- İman edip salih amel işleyene ise en güzel mükâfaat vardır. Biz ona, emrimizden kolay olanı söyleriz (Dünyada kolaylık gösterir zor işlere koşmayız).
Zülkarneyn ise, karşılaştığı bu kavim hakkında şöyle dedi: “Biz bu kavimden, Allah’ı inkâr edip kendisine zulmedeni, Öldürerek cezalandıracağız. Sonra da o, âhirette rabbinin huzuruna çıkarılıp hesap verecek, rabbi de onu, görülmedik bir azap olan cehennem azabıyla cezalandıracaktır. Onlardan, iman edip salih ameller işleyecek olanlara ise mükâfaatların en güzeli olan cennet vardır. Biz de ona dünyada, kendisini Allah’a yaklaştıracak şeyleri öğreteceğiz”.[3][101]
89- Sonra Zülkarncyn yine sebeplere sarılarak yoluna devam etti. [4][102]
90- (Gide gide) Güneşin doğduğu yere ulaşınca güneşi, kendilerine ondan koruyacak bir şey vermediğimiz bir kavim üzerine doğuyor gördü.
Sonra Zülkarneyn yine, kendisine verilen imkânları kullanarak yoluna devam etti. Bu sefer güneşin doğduğu yere ulaştı. Güneşi bir kavmin üzerine doğuyor gördü. Biz o kavme, kendilerini güneşten koruyacak, dağ, ağaç v.b. herhangi bir şey vermemiştik.
Katade diyor ki: “Bunlar, üzerine bina kurulamayan bir yerde bulunuyorlardı. Güneşin doğduğu zaman dehlizlere giriyorlar, güneş üzerlerinden uzaklaşınca da çıkıp nzıklannı tedarik ediyorlardı”.
Âyet-i Kerimede Zülkarneyn’in, güneşin doğduğu yere ulaştığı zikredilmektedir. Bu ifade de, Zülkarneyn’in, güneşi doğarken görmesini tasvir etmektedir. Yoksa güneşin, girdiği herhangi bir yerden çıkarak görünmesi sözkonusu değildir.
Âyet-i Kerimede Zülkarneyn’in, güneşin doğduğu yere ulaştığı zikredilmektedir. Bu ifade de, Zülkarneyn’in, güneşi doğarken görmesini tasvir etmektedir. Yoksa güneşin girdiği herhangi bir yerden çıkarak görünmesi sözkonusu değildir.
Âyet-i Kerimede zikredilen kavim hakkında Sa’d b. Cübeyr şöyle demiştir: “Bunlar, kızılderiîi, kısa boylu olan, mağaralarda yaşayan, umumiyetle balık yiyen bir kavimdi”.
Katade bunların elbisesiz yaşayan zenciler olduklarını söylemiştir. Hasan-ı Basrî ise bunların, dehlizlerde, bataklıklarda ve sularda yaşayan, yaşadıkları yerlerde ev yapma imkânı olmayan bir kavim olduklarını söylemektedir. [5][103]