VEHBE ZUHAYLİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 134. VE 137. AYET-İ KERİMELER
Azabın Kaldırılması İçin Musa (A.S.)’A Sığınmaları, Verdikleri Sözden Caymaları, Firavun Ve Kavminin Boğulması
134- Üzerlerine azab çökünce: “Ey Musa! Bizim için Rabbine -sana olan ahdi hürmetine- dua et. Eğer bizden azabı kaldırırsan, mutlaka sana iman edeceğiz ve İsrailoğullarını da seninle birlikte göndereceğiz” dediler.
135- Biz onlardan, erişecekleri bir süreye kadar azabı kaldırınca, hemen yeminlerini bozmaya başladılar.
136- Artık biz de ayetlerimizi yalanlamaları, onları umursamamaları yüzünden kendilerinden intikam aldık ve hepsini denizde boğduk.
Açıklaması
Bu ayetler, Musa (a.s.)’ın Firavun’la olan kıssasının dokuzuncu bölümünü teşkil eder. Bu zikrolunan azap ayetleri Firavun’a ve kâfir toplumuna indiği zaman, rahatsız oldular. Musa (a.s.)’dan Allah’ın bu azabı kaldırmasını istediler. Eğer bunu yaparsa, onun peygamberliğine inanmaya söz verdiler. Musa (a.s.), Rabbine dua etti, Allah da onlardan azabı kaldırdı. Fakat onlar verdikleri sözde durmadılar. Her seferinde bu isteklerini yenilediler, fakat her seferinde de sözlerinde durmadılar. Nihayet Allah, onları denizde boğarak helak etti.
Firavun’un topluluğuna şiddetli azap inip onlar da rahatsız ve huzursuz olunca, Musa (a.s.)’dan Rabbine peygamberliği ve sevgisi hürmetine, kendilerinden bu azabı kaldırması için dua etmesini istediler ve: “Eğer bu azabı kal-dırtırsan, mutlaka senin peygamberliğini tasdik edeceğiz. Rabbin katından getirdiklerine inanacağız. Bizden istediğiniz gibi, seninle beraber İsraüoğullarını istedikleri şekilde Rablerine ibadet etmeleri için Filistin’e göndereceğiz” diye yemin ettiler.
Allah onlardan azabı her kaldırışında, bundan ibret alıp Allah’a iman etmediler. Her seferinde sözlerinden caydılar. Biz onlardan azabı mutlak olarak değil, belirli bir zamana kadar kaldırdık. O zaman geldiğinde ise, biz onlardan azabı kaldırmayız, onları helak ederiz.
Rivayete göre, onlar tufan, çekirge, kımıl, kurbağalar, suların kan şekline dönüşmesi gibi her azap hali içinde bir hafta kalıyorlar, her defasında, onun kaldırılması için Musa’dan dua etmesini istiyorlar, Allah’a iman edeceklerini vaadediyorlar, sonra da sözlerinden cayıyorlardı.
Defalarca, azap onlardan giderildi, küfürlerinden ve cahilliklerinden vazgeçmediler. O belirlenen vakit geldi ve Allah onlardan intikam aldı. Kendilerine gelen bütün ayetleri (mucizeleri) yalanlamaları, bu yalanlamanın dünya ve ahirette getireceği azaptan gafil olmaları -ki burada söz konusu olan gaflet, ayetlerden yüz çevirmeleri, onlardan ibret almamalarıdır- sebebiyle suda boğuldular.
Allah onlardan kafir olanları gark etti, imanlarını gizleyen müminleri kurtardı. Denizi Musa (a.s.) ve onunla beraber İsrailoğullan geçti, onların peşinden Firavun ve askerleri geldi, denizin ortasına vardıkları zaman, Allah denizi onların üstüne kapattı. Allah’ın ayetlerini yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları sebebiyle suda boğuldular. [1][62]
İsrailogulları’nın, Firavunlardan Sonra Mısır’a, Amalikadan Sonra Şam’a Vâris Oluşları
137- Hakaretlere maruz bırakılmış olan ° kavmi de, feyiz ve bereket verdiğimiz yerin doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrailoğulları’na verdi- ği o pek güzel vaadi, sabretmeleri yü- zünden tamamlandı. Firavun ve kavmi- nin yapmakta olduklarıyla yükseltmek- te devam ettikleri şeyleri ise yıktık.
Açıklaması
Bu, Musa (a.s.)’ın Firavun’a olan kıssasının onuncu bölümüdür. Allahu Te-âlâ, Musa (a.s.)’ın doğruluğuna işaret eden ve birbiri peşisıra gelen ayetlere rağmen Musa’yı yalanlayan Firavun’un ve Mısırlıların cezasını -Yani zalimlerin cezasını- açıkladıktan sonra, İsrailoğulları’ndan, Firavunlardan ve Amalika’dan sonra Mısır’a ve Şam’a halifeler olan sabırlı müminlerin mükâfatını açıklıyor.
Mana şöyle olur: Biz, İsrailoğulları’ndan, erkekleri öldürülüp kadınları geri bırakılmak, azap edilmek, ağır işlerde çalıştırılmak, kendilerinden cizye alınmak suretiyle tahkir edilen o kavmi, bereket, bolluk, nehirlerin çokluğuyla verimli hale getirdiğimiz Mısır ve Şam topraklarına mirasçı kıldık. Onlara olan geçmiş vaadimizi gerçekleştirdik: “Biz ise o yerde zayıfLatılanlara lütfetmek, onları önderler yapmak ve onları mirasçı kılmak istiyorduk. Ve onları o yerde hâkim kılalım, Fi-ravun’a, Hâmân’a ve askerlerine, onlardan korkageldikleri şeyi gösterelim” (Ka-sas, 28/5-6). Ayette geçen “yerin doğularına ve batılarına” ifadesi, onun doğu ve batı bütün yönlerine işaret eder. Burada “yer”den amaç, özel olarak Şam ve Mısır topraklarıdır. Çünkü Firavun’un idaresi altında olan yerler Mısır’dı. Bereketli topraklar ise Şam olabilirdi. Yerle, yer cinsinin murad olunduğu da söylenmiştir. Çünkü İsrailoğulları’ndan olan Davud ve Süleyman peygamberler, kral oldular.
“Rabbinin Israiloğulları’na verdiği o pek güzel vaadi gerçekleşti”. Firavun ve yandaşlarının eziyetlerine katlanmaları, onlardan gelen musibetlere göğüs germeleri sebebiyle Allah, Israiloğulları’na olan vaadini gerçekleştirdi. Nitekim, Musa onlara şunu emretmişti: “Musa kavmine; “Allah’tan yardım dileyin ve sabredin” dedi” (A’râf: 7/128). Çünkü sabır feraha kavuşmanın anahtarıdır.
Doğru oldukları zaman, Allah onlara vaadini tamamladı. Sonra, kendilerine ve insanlara zulümleri sebebiyle, o toprakları onlardan aldı. Artık bir daha da mukaddes topraklara geri dönmeleri konusunda, onlara Allah’ın bir vaadi omadı..
Firavun ve kavminin binalarını, ekinlerini, bahçelerde kurdukları çardaklarını ve saraylarını helak ettik.. [2][63]