sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

VEHBE ZUHAYLİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 138. VE 141. AYET-İ KERİMELER

VEHBE ZUHAYLİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 138. VE 141. AYET-İ KERİMELER
Kasım 26, 2025 09:57
10
A+
A-

İsrailoğulları’nın Allah’ın Kendilerine Olan Nimetlerini İnkâr Etmeleri

 

138- İsraioğulları’nı denizden geçirdik. Putlara tapagelen bir topluluğa rastla­dılar. “Ey Musa! Onların nasıl tanrıları varsa, sen de bize böyle bir tanrı yap­san” dediler. “Siz cidden bilmeyen bir kavimsiniz” dedi.

139- “Şüphesiz ki onların içinde bulun­dukları (din) yok olmaya mahkumdur. Ve amelleri de bâtıldır.

140- “Size, ilâh olarak Allah’tan başka­sını mı arayacakmışım? Halbuki o sizi âlemlere üstün kıldı” dedi.

141- Hani sizi Firavun hanedanından kurtarmıştık. Onlar size azabın en şid­detlisini yapıyorlar, oğullarınızı öldü­rüyorlar, kızlarınızı da sağ bırakıyor­lardı. Bunda size, Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.

 

Açıklaması

 

Allahu Teâlâ İsrailoğullan’nı, Firavun ve avanesinin tuzağından kurtardı: Peygamberi Musa’ya denize vurmasını emretti. O da vurdu, deniz açıldı. Her tarafı büyük dağ gibi oldu. Musa ve beraberindekiler, gemiler olmadan, sanki karadaymış gibi yürüyerek emniyetli bir şekilde denizi geçtiler. Firavun ve kavmini ise suda boğdu: Denizin ortasına geldiklerinde üstlerine suyu kapattı, helak etti. Nitekim bu ilginç olayı Cenab-ı Hak şöyle açıklar: “Musa’ya: “Asanla denize vur” diye vahyettik. Ardından deniz ayrılıp her bölüm büyük dağ gibi ol­du. Diğerlerini de buraya yaklaştırdık. Musa’yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtardık. Sonra diğerlerini boğduk. Bunda mutlaka bir ayet vardır. Fakat onların çoğu iman etmezler” (Şuarâ, 26/63-67).

İsrailoğullan, Allah’ın ayetlerini, büyük kudretini, Firavun ve ordusunu helak ettiğini, kendilerini ise kurtuluş ve selamete ulaştırdığını gördükten son­ra, son derecede büyük bir cehalet, sapıklık ve nimeti inkâr içine girdiler. Mu­sa’dan, putlardan bir ilâh edinmesini istediler. Bu hususta, onlar, putlara ta­pan, onlann boynuna sarılıp öpen bazı Araplardan etkilenmişlerdi. Heykellere tapan Mısırlılara benziyorlardı. Sanki onlar, Musa’nın kendilerini çağırdığı tevhidin manasını bilmiyorlardı.

Onlann gördükleri kavim Kenanîlerdendi. (Musa (a.s.) onlarla savaşılma-sını emretti.) Lahmîlerden olduğu da söylenmiştir. Taberî şöyle der: Sığır sure­tindeki birtakım putlara tapıyorlardı. Onun için bu, ondan sonra, onlarda bu­zağıya tapma duygusunu uyandırdı.

Onlar şöyle dediler: Ey Musa! Bize de onlann ilâhlan gibi, ibadet edip ta­pacağımız bir put yap. Bununla ondan, kendilerine bir put belirlemesini istedi­ler. Bu, onların maden, ya da taştan ilâh yapma hususunda Mısır çevresinden ve maddî kalkınmışlığından etkilendiklerine işaret eder..

Musa, büyük bir mucizeyi gördükten sonra onlann böyle bir istekte bulun-malannı hayretle karşıladı. Onlan cahillikle niteledi. Çünkü onlardan gördüğü bu istekten daha büyük ve daha kötü bir cahillik olamazdı. Tevhidin manasını, hiçbir insan, ya da maddeyi vasıta etmeden bir Allah’a ibadet etme gerektiğini, Allah’ın azamet ve celalini, O’nu ortak ve benzerden münezzeh kılma gerektiği­ni bilmiyorlardı.

Bu putları Allah’a vasıta kılmak küfürdür. Bütün peygamberler Al­lah’tan başkasına ibadetin küfür olduğu hususunda aynı şeyi söylemişlerdir.

Allah’ın dışında, ibadet edilen o varlığın ister âlemin ilâhı olduğuna inanılsın, isterse Allah’a yaklaştırdığına inanılsın aynıdır. Çünkü ibadet, ta’zimin en son noktasıdır. Ta’zimin en son noktasına da, ancak nimet ve ikramda bulu­nan lâyıktır. [1][64]

Bu, aptal ve cahillerin yoludur. Böylesi bir şey, Peygamber (s.a.) zamanın­da da meydana gelmiştir. Ahmed ve Nesai, Ebû Vâkid el-Leysî’nin, şöyle dedi­ğini rivayet ederler: “Resulullah (s.a.)’le birlikte, Huneyn tarafına doğru çıktık. Bir sidre ağacına uğradık. Ey Allah’ın Rasûlü! Bu ağacı kâfirlerin zâtü envâtı gibi, bize zâtü envât kıl, dedim. (Zâtü Envât: Kâfirlerin silahlarını asıp yanın­da ibadet ettikleri sedir ağacıdır). Resulullah (s.a) şöyle dedi: “Allahu Ekber! İsrailoğullarmın Musa’ya: Onların ilâhları gibi sen de bize bir ilâh yap, dediği gibi, siz de sizden öncekilerin yollarını izliyorsunuz.”

Musa cevabını şöyle tamamladı: Şu heykellere tapanların inandıkları bâtıl din, yok olmaya mahkumdur ve ibadet diye işledikleri amelleri de boşa çıkar. Onların faydasını görmeyecekler, aksine Allah’a yaklaştıracaklarına inansalar da o yüzden cezalandırılacaklar: “Onların işledikleri her amelin önüne geçip onu saçılmış toz zerreleri haline getiririz.” (Furkan, 25/23).

Kur’an’ın ibaresinden, putlara tapanların helake maru? kalacakları, amel­lerinin yok olacağı anlaşılıyor. Bu da o topraklarda putperestlik döneminin so­na ereceğinin müjdesidir.

Sonra Musa onlara şöyle dedi: Göklerin ve yerin yaratıcısı, bu nimetleri si­ze veren Allah’tan başkasını mı sizin için mabud olarak isteyeyim? Tevhidle, doğru dinle ve İbrahim (a.s.)’m dinini yenilemekle zamanın insanlarına sizi üs­tün kılan Allah’tır.

Sonra Musa (a.s.) onlara, Allah’ın kendilerini Firavun’un esaretinden, zil­let ve hakaretinden kurtardığını, izzet ve şerefe, mülk ve saltanata kavuştur­duğunu, düşmanlarından intikam aldığını, onlara ise ıyı muamele ettiğini ha­tırlattı. İşte şu zikrolunan şey de -Firavun’dan ve yaptıklarından kurtarmada ve onlara şu nimetleri vermede- büyük bir imtihan vardır. Siz, size şu hayat ni­metini bağışlayan, sizi kurtaran, size izzet veren Rabbinıze ibadet etmeye, di­ğer insanlardan daha çok çalışmalı, O’nun büyük nimetlerine diğer insanlar­dan daha çok şükretmelisiniz. Aciz, zayıf, çirkin ve sizinle, sizi insanlardan ve onların ibadet ettikleri şeylerden üstün kılan Allah arasında bir vasıta olacak ilâhlar olmasını istemenizden daha şaşılacak bir şey olabilir mi? [2][65]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.