TABERİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA TAHA SURESİ 96. VE 100. AYET-İ KERİMELER
96- Sâmirî: “Ben, İsrailoğullarının görmediklerini gördüm. Ben, elçinin izinden bir avuç (toprak) alıp (Erimiş mücevheratın içine) attım. İşte böyle, bunu bana nefsim hoş gösterdi.” dedi.
Bu âyet-i Kerime çeşitli şekillerde izah edilmiştir. Bir izah şekli şöyledir: “Ben, İsrailoğullannın bilmediği bir şeyi bildim. Cebrail’in atının izinden bir avuç toprak aldım ve onu, erimiş mücevheratın içine serptim. Böylece olan oldu.”
Bu izah şekline göre Cebrail’in atının izinden alman toprağın fevkaladeliğini İsrailoğuilan bilmediği halde Sâmirî’nin nasıl bildiği hususu kapalıdır.
Diğer bir izah şekli şöyledir: “Ben, İsrailoğullanrun görmediği bir şeyi gördüm. Yani, Cebrail’i, Firavun’u helak ederken veya Musa’yı vahiy almak için göğe çıkarken gördüm ve onun atının izinden bir avuç toprak alıp erimiş mücevheratın içine attım ve olan oldu.”
Bu izah şekline göre de, Israiloğulları Cebrail’i görmediği halde Sâmirî’nin onu nasıl görebildiği hususu beyan edilmektedir. Aynca Sâmirî’nin, Cebrail’in atının izinden alınan toprağın etkili olacağını nasıl bildiği hususu da zikredilmemektedir.
Diğer bir izah şekline göre: Sâmirî demek istemiştir ki “Ey Musa, ben senin hareketlerini ve dinini gördüm ve onun hak olmadığı kanaatine vardım. İşte senin bu dininden, eserinden bir avuç aldım ondan bazı şeyler edindim ve onu yine sattım. Onunla amel etmek istemedim.” Bu izah şekline göre Sâmirî bu hareketiyle bilerek ve isteyerek dinden çıkmış cezası da hayatı boyunca bir izdi-
rap içinde yaşamak üzere kovulmak olmuştur.
Bir başka izah şekline göre de Sâmirî, yaptığı fenalığı izah etmek ve kendi durumunu kurtarmak için “Elçinin ayağının izi” hikâyesini uydurmuş ve yaptığı işe böyle esrarengiz bir hava vermek istemiştir. Aslında böyle bir olay yoktur. Bu, Sâmirî’nin uydurmasıdır.
Bütün bu hususlar hakkında nakledilen zayıf kıssalara itibar etme yerine durumu Allah’a havale etmek en doğru davranıştır. Zira herşeyin en doğrusunu Allah bilir. [1][102]
97- Musa Sâmirî’ye şöyle dedi: “Haydi git. Sen, hayatın boyunca: “Bana dokunmayın.” diyeceksin. Âhirctte de sana, kaçıp kurtulamayacağın, vaadcdilmiş bir azap vardır. Tapıp durduğun İlahına şimdi ne yapacağız bir bak. Onu muhakkak yakacağız. Sonra onu denize savuracağız.”
Hz. Musa, Sâmirî ile konuştuktan sonra onu kovmuş ve ona: “Sen hayatın boyunca: “Ne ben kimseye dokunacağım ne de kimse bana dokunsun.” diyeceksin.” demiştir.
Hz. Musa, Sâmirî ile münasebetlerin kesilmesini, onunla oturulup kalkılmamasını, yenilip içilmemesini ve onunla alış veriş yapılmamasını emretmiş Sâmirî de bundan sonra tek başına yaşamak zorunda kalmıştır.
Hz. Musa, Sâmiifnin yapmış olduğu ve İsrail oğullarının taptığı buzağı heykelini yakmış ve onun kalıntılarını denize serpmiştir. [2][103]
98- Sizin ilahınız ancak, kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah’tır. Onun ilmi herşeyi çepeçevre kuşatmıştır.
Ey kavmim, sizin ilahınız buzağı değildir. Sizin ilahınız, kendisinden başka ibadete layık hiçbir şey bulunmayan Allah’tır. İbadet ancak ona yapılır. Onun ilmi herşeyi kuşatmıştır. Hiçbir şey ona gizli değildir. [3][104]
99- Ey Muhammcd, işte böylece biz sana, geçmişlerin haberlerinin bir kısmını anlatıyoruz. Şüphesiz biz sana, nezdimizden bir kitap verdik.
Ey Muhammmed, biz sana, Musa’nın, Firavun’un ve kavimlerinin hikâyelerini anlattığımız gibi senden Önce geçmiş olan ümmetlerin hikâyelerinden bir kısmını da anlatırız. Biz sana, tarafımızdan bîr zikir ve Öğüt olan Kur’ani verdik. Akıl sahibi olaniar onu düşünüp ibret alırlar. [4][105]
100- Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz ki o, kıyamet günü ağır bir günah yüklenecektir. [5][106]