TABERİ (RH.A)’İN BAKIŞ AÇISIYLA TAHA SURESİ 126. VE 130. AYET-İ KERİMELER
126- Allah da şöyle der: “İşte böyle (cezan budur) sana dünyada âyetlerimiz gelmişti de sen onları unutmuştun. İşte bugün de sen öylece unutuluyorsun.”
Evet sen kör olarak hasredildin. Zira sen dünyada iken, sana, kitabımızda zikrettiğimiz âyetlerimiz ve çeşitli delillerimiz gelmişti de sen onlardan yüzçe-virmiştin ve onlara aldırış etmemiştin. Bugün de sen, körlükte ve cehennem ateşinde bırakılacaksın ve orada terkedileceksin. [1][132]
127- Haddi aşanı, rabbinin âyetlerine iman etmeyeni işte biz, böyle cezalandırırız. Elbette âhiretin azabı, dünya azabından daha şiddetli ve daha süreklidir.
Haddi aşıp rabbine isyan edeni, rabbinin âyetlerine ve Peygamberine iman etmeyeni işte biz dünyada ve kabirde böyle sıkıntılı bir hayatla cezalandırırız. Âhiretin azabı ise daha şiddetli ve daha devamlıdır. [2][133]
128- Kendilerinden önce helak ettiğimiz nice nesiller, onları hâlâ yola getirmedi mi? Halbuki kendileri onların yerlerinde dolaşıp durmaktadırlar. Şüphesiz ki bunda, akıl sahipleri için nice delil ve ibretler vardır.
Ey Muhammed, kendilerinden önce helak ettiğimiz ümmetler, senin kavminden Allah’a ortak koşanlara, akıbetlerinin kötü olacağını hâlâ göstermediler mi? Halbuki onlar, helak olan geçmiş ümmetlerin harap olmuş diyarlannda yaşıyor ve onlann ne gibi akıbetlere uğradıklarım görüyorlar. Şüphesiz ki onların geriye bıraktıktan bu kalıntılarda, akıl sahipleri için Öğüt alınacak büyük ibretler vardır.
Katade diyor ki: “Kureyşliler ticaret için Şam’a gittiklerinde, daha önce helak edilmiş olan Âd ve Semud gibi kavimlerin yerlerinden geçiyorlar ve onların neye uğradıklarını görüyorlardı. İşte âyet-i Kerime bu gibi olaylara işaret etmektedir. [3][134]
129- Eğer rabbinin, geçmişteki bir sözü (azabı erteleme vaadi) ve tayin edilmiş bir süre olmasaydı, suçlular hemen cezalarını görürlerdi.
Ey Muhammed, şayet rabbinin: “Hiç kimse uyarılmadikça azap edilmeyecek.” ve “Herkes için belli bir ecel vardır, ondan Önce ölmeyecektir.” sözleri olmasaydı bu inkarcılara azap aniden gelip yakalayıverirdi.
Âyet-i Kerimede geçen “Geçmişteki söz” ve “tayin edilmiş vade” ifadelerinden neyin kastedildiği açıkça zikredilmemiştir. Bu bakımdan müfessirler bu ifadeleri çeşitli şekillerde izah elmeye çalışmışlardır.
Taberi’ye göre “Geçmişteki söz'”den maksat, “Hiçbir kimsenin, kendisi için takdir edilmiş eceli değiştiremeyeceğidir” “Tayin edilmiş bîr süre”den maksat ise Levh-i Mahfuz’da herkes için takdir edilen vadedir.
Mücahid’e göre “Tayin edilen süre”den maksat, “Dünyanın,var olacağı süre”dir. Katade’ye göre ise bu süreden maksat, “Kıyamef’tir.
Ibn-i Kesire göre ise “Geçmişteki söz”den maksat, “Allah Teala’nm hiçbir kimseye, uyarıcı göndermeden azap etmemesidir.” “Tayin edilen süre”den maksat ise, Allah Tealanın, kâfirlere azap etme zamanına kadar tayin ettiği süredir. [4][135]
130- Ey Muhammcd, sen, kâfirlerin sözlerine karşı sabret. Güneş doğmadan önce ve batmadan önce rabbini ha m d ile teşbih et. (İbadette bulun) Gecenin bîr bölümünde ve gündüzün çeşitli vakitlerinde rabbini teşbih et. (İbadette bulun) ki (rabbinin verdiği nimetlerden) memnun olasın.
Taberi bu ayet-i kerimeyi şöyle izah etmektedir: “Ey Muhammed, kavminden seni yalanlayan kâfirlerin “Sen sihirbazsın.” “Sen delisin.” “Sen bir şairsin” şeklindeki sözlerine karşı sabret. Güneş doğmadan önce rabbine hamdede-rek teşbih et. Yani, sabah namazını kıl. Güneş batmadan önce de rabbine ham-dederek teşbih et. Yani, ikindi namazını kıl. Gecenin bir bölümünde de rabbini teşbih et. Yani, yatsı namazını kıl. Gündüzün taraflarında da rabbini teşbih et. Yani, Öğle ve akşam namazını kıl ki böylece, rabbinin sana vereceği mükâfatlardan memnun olasın.
Müfessirler, âyet-i Kerimede geçen “Güneş doğmadan önce rabbini hamd ile teşbih et.” ifadesinden sabah namazının kastedildiğini, “Güneş batmadan önce rabbini hamd ile teşbih et.”ifadesinden de ikindi namazının kastedildiğini söylemişlerdir.
Bu hususta Peygamber Efendimiz (s.a.v.)den şu Hadis-i Şerif rivayet edilmektedir: Cerir b.Abdullah diyor ki:
“Biz, Resulullah (s.a.v.) ile beraber bulunuyorduk. O, ay’ın ondördünde ay’a baktı ve “Şüphesiz ki sizler, şu ay’ı gördüğünüz gibi, hiçbir sıkıntı çekmeden rabinizi göreceksiniz. Acze düşmedikçe (Sizi tamamen bağlayıp tesirsiz bırakan bir sebep olmadıkça) güneşin doğmasından ve batmasından önceki na-mazlan mutlaka kılın.” buyurdu ve “Güneş doğmadan önceve batmadan Önce rabbini hamd ile teşbih et.”ayetini okudu. [5][136]