Allah(cc)’nun El-Hâdî Sıfatı
Hadi; kökünden gelen ism-i faildir. Mastar olarak “hedi” Kelime olarak; doğru yolu göstermek, doğru yola iletmek, irşad etmek, rehber, mürşid ve yol göstermek gibi manalara gelir.
Yüce Allah’ın sıfatı olarak el-Hadi; lütfuyla kullarına hidayet veren, hidayet eden, kurtuluşa götüren, doğru yola eriştiren, istediği kulunu hayırlı ve karlı yollara muvaffak kılan, muradına erdiren demektir. Bazı Alimler hidayeti iman manasında te’vil etmişleridir. Buna göre kullarından dilediğine iman bahşeden demek olur. Hidayet; iman, Kur’an, İslam ve kurtuluş gibi manalara da gelir.
Hidayet Allah’tan dır, Allah’tan başka hiç kimse, kimseye hidayet edemez. Allah (c.c) hidayet etme yetkisini başkasına vermemiştir. Bu itibarla Allah’tan başkasına “hadi” denilemez.
Hadi ismi anlamına gelen bu ism-i şerifi Kur’an-ı Kerim’de iki yerde Allah’ın ismi olarak geçmekte. Beş yerde Allah’tan başka hidayet verecek birinin olmadığını haber vermektedir. Bir yerde de peygamberlerin hidayete aracı olması manasında kullanılmıştır.
Hidayetin sadece Allah (c.c)’tan olduğunu, Allah’tan başka hiç kimsenin hidayet edemeyeceğine dair Cenab-ı Hak Kur’an’ı Kerim de şöyle buyurmaktadır.
إِنَّكَ لَا تَهْدِي مَنْ أَحْبَبْتَ وَلَكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَن يَشَاء وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
Gerçek şu ki, sen, sevdiğini hidayete erdiremezsin, ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir; O, hidayete erecek olanları daha iyi bilendir.( Kassas Suresi: 56)
Allah Rasulü (s.a.v) insanların birçoğunun hidayete girmesini istiyordu. Bu maksatla olanca imkan ve gücüyle çalşıyordu. Özellikle çocukluktan beri kendisini evinde büyüten ve İslamiyet Döneminde birçok fedakarlıklarla himaye eden amcası Ebu Talib’in hidayete ermesini ve iman üzere ölmesini çok arzu etmesine rağmen Allah (c.c) hidayet etmemiştir. Her kul hidayete müsaid bir kalb zemini ile yaratılmıştır.
Ancak insanlar inadla kalblerine şirk ve küfür yerleştirmek suretiyle o zemini hidayete kapatırlar. Kimin hidayete layık olduğunu, kiminde layık olmadığını en iyi bilen şüphesiz ki Allah (c.c)’dır.
(Resülüm) İşte biz böylece her peygamber için suçlulardan düşmanlar peyda ettik. Hidayet verici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.( Furkan Suresi: 31)
Hidayet etmek Yüce Allah’ın elinde olduğu gibi, hidayete eren kimselerin hidayetlerinin korunması da yine ancak Allah ( c.c) ‘dan dır. Allah’ın hidayet ettiğini kimse hidayetten mahrum edemez.
Hidayet bazen rahmet ve ilim manasında gelir. Hidayet hususunda Kur’an’ı Kerimde birçok ayet-i kerimeler mevcuttur. Okuduğumuz bu iki ayet-i kerime ile iktifa ederek bu hususta bir hadis-i şerif de okuyalım.
Ebu Musa Abdullah İbnu Kays el-Eş’ari (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hz, Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular: “Allah’ın benimle gönderdiği ilim ve hidayetin misali, bir araziye düşen yağmur gibidir. (Bilindiğiz üzere), bazı araziler var, tabiatı güzeldir, suyu kabul eder, bol bitki ve ot yetiştirir. Bir kısım arazi var, münbit değildir, ot bitirmez, ama suyu tutar. Onun tuttuğu su ile Cenab-ı Hakk insanları yararlandırır: Bu sudan kendileri içerler, hayvanlarını sularlar ve ziraat yaparlar. Diğer bir araziye daha isabet eder ki, bu ne su tutar ne ot bitirir. Bu temsilin biri Allah’ın dininde ilim sahibi kılınana delalet eder, böylesini Allah benimle göndermiş olduğu hidayetten yararlandırır; yani hem öğrenir, hem öğretir. Temsilden biri de, buna iltifat etmeyen Allah’ın benimle gönderdiği hidayeti hiç kabul etmeyen kimseye delalet eder.”( Buharı, İlm 20; Müslim, Fedai! 15 (2282))
El-Hadi Allah’ın zatı isimlerinden olduğu için masivai hiçbir varlığa ad olarak verilmesi caiz olmaz. Ancak “abd” kelimesinin izafesi ile caiz olur yani “Abulhadi” şeklinde söylenmesi uygun olur.