Allah(cc)’nun El Vedud Sıfatı
Vedud: Kökü ‘den türeyen ism-i faildir, hem ism-i failin hem de ism-i mefulün mübalağalı şeklinin anlamlarını içerir, mastan “vud”dur. Kelime olarak Vedud; sevmek, dilemek, temenni etmek, arzu etmek ve istemek gibi manalara gelir. Katıksız sevgi manasına da gelmektedir. O halde vedud kelimesinin iki çeşit manası vardır. Birincisi; ism-i fail manasında çok seven, ikincisi de; ism-i meful manasında çok sevilen ve çok sevilmeye layık olan demektir.
Yüce Allah’ın sıfatı olarak el-Vedud; Allahu Teala peygamberlerini, dostlarını, Mü’minleri ve bütün kullarını sevendir. İsm-i meful vezninde çok sevilen anlamında; sevilmeyi en çok hak eden yani bütün yaratıklar her şeyden kendi canından bile daha fazla Allah (c.c)’ı sevmek durumundadır. Çünkü Allah (c.c) bu sevgiyi hak eder.
Bu hususta İbn Kayyim şöyle bir araştırma yapmıştır: “Vedud, Allah’ın üstün sıfatlarından biridir. Bu kelimenin aslı, sevgi anlamına gelen “meveddet” köküne dayanmaktadır. Dilbilimciler Vedud isminin anlamı konusunda ihtilaf etmişlerdir. Kimisi ism-i fail olarak “seven” anlamında olduğunu ileri sürmüştür. Tıpkı “Darub”un “Darib” (vuran), “Katül”un “Katil” (öldüren), “Neüm’tun “Naim” (uyuyan) anlamında olduğu gibi. Allah’ın diğer sıfatlarından “Gafilr”un “Gafir” (bağışlayan), “Şekür’tun “Şakir” (teşekkür eden), “Sabür”un “Sabir” (sabreden) anlamına gelmesi bu görüşü teyit etmektedir. Kimi dilbilimciler de Vedüd’ün ism-i mef’ul olarak “sevilen” anlamında olduğunu ileri sürmüş ve Buhari’nin “Sahih” kitabında bu ismi böyle açıkladığını iddia etmişlerdir. Ancak bize göre ilk görüş daha doğrudur. Çünkü bu isim, Kur’an-ı Kerim’de “Gafür” (bağışlayan) ve “Rahim” ( esirgeyen) sözcükleriyle birlikte kullanılmıştır.( İbn-i Kayyim el-Cevziyye: Ravdatul Muhibbin)
Yüce Allah’ın el-Vedud ism-i şerifi Kur’an-ı Kerimde iki ayet-i kerimede geçmektedir. Bunları okuyalım
وَاسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ إِنَّ رَبِّي رَحِيمٌ وَدُودٌ
Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O’na tevbe edin. Muhakkak ki Rabbim çok merhametlidir, (müminleri) çok sever.( Hud Suresi: 90)
Vedud katıksız bir sevgidir, okuduğumuz ayet-i kerimede merhamete daha yakın bir anlam ifade eder. Ancak aralarında şöyle bir fark vardır. Merhamet, zayıf olan birine acımayı çağrıştırır. Vedud ise bu çağrışımı yapmadan bilakis sevginin bir sonucu olarak başlangıçtan itibaren ni ‘met vermeyi İcab ettirir. Yüce Allah mutlak Vedud (seven)’dir. Onun iyilik ve ni’metleri kullara kesintisiz olarak ulaşır. Yüce Allah marifeti ile dostlarına af ve merhameti ile günahkarlara Rezzak sıfatıyla bütün canlılara karşılık (ni’met) verir ve bütün kullar tarafından sevilir.
إِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ
وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ
Çünkü ilkin var eden de yineleyecek olan da O’dur. O, Gaffir’dur, Vedud’dur.(Buruc Suresi 13-14)
Kainatta var olan bütün mahlukatı ve onların hayatlarının idame keyfiyeti düşünüldüğünde Yüce Allah’ın kullarını nasıl sevdiği kolaylıkla müşahade edilir. Bütün alemlerden Allah (c.c)’a yönelen hamd ve tesbih ile Allah (c.c)’a ibadet ettikleri gölgelerin dahi secde ettikleri düşünülünce Yüce Allah’ın sevilen olduğu rahatlıkla müşahade edilip anlaşılır. Bütün bunlar Yüce Allah’ın Vedud ism-i şerfinin tecellileridir.
Yüce Allah’ın Vedud ism-i şerifi ile ilgili olarak hadis-i şerifler vardır. Bunlardan bir tanesini okuyalım. Kapsamlı mana ifade eden bu hadis-i şerif aynı zamanda kulun Yüce Allah’ın Vedud ism-i şerifinin tecellisine en güzel bi şekilde mazhar olması için rabbiyle irtibatının nasıl olacağını, duanın keyfiyetini bu hadis-i şerifte öğrenmiş oluyoruz.
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalatu vesselam)’rn geceleyin namazdan çıkınca şu duayı okuduğunu işittim: “Allahım! Senden, katından vereceğin öyle bir rahmet istiyorum ki, onunla kalbime hidayet, işlerime nizam, dağınıklığıma tertip, içime kamil iman, dışıma amel-i salih, amellerime temizlik ve ihlas verir, rızana uygun istikameti ilham eder, ülfet edeceğim dostumu lutfeder, beni her çeşit kötülüklerden korursun. Allahım, bana öyle bir iman, öyle bir yakin ver ki, artık bir daha küfür (ihtimali) kalmasın. Öyle bir rahmet ver ki, onunla, dünya ve ahirette senin nazarında kıymetli olan bir mertebeye ulaşayım.
Allahım! Hakkımızda vereceğin hükümde lütfunla kurtuluş istiyorum, (kurbuna mazhar olan) şühedaya has makamları niyaz ediyorum, bahtiyar kulların yaşayışını diliyorum, düşmanlara karşı yardım taleb ediyorum!
Allahım! Anlayışım kıt, amelim az da olsa ( dünyevi ve uhrevi) ihtiyaçlarımı senin kapma indiriyor (karşılanmasını senden taleb ediyorum.) Rahmetine muhtacım, halimi arzediyorum. (İhtiyacım ve fakrım sebebiyledir ki) ey işlere hükmedip yerine getiren, kalplerin ihtiyacını görüp şifayab kılan Rabbim! Denizlerin aralarını ayırdığın gibi benimle cehennem azabının arasını da ayırmanı, helake davetten, kabir azabından korumanı diliyorum.
Allahım! Kullarından herhangi birine verdiğin bir hayır veya mahlfikatından birine vaadettiğin bir lütuf var da buna idrakim yetişmemiş, niyetim ulaşamamış ve bu sebeple de istediklerimin dışında kalmış ise ey alemlerin Rabbi, onun husulü için de sana yakarıyor, bana onu da vermeni rahmetin hakkında senden istiyorum. Ey Allahım! Ey (Kur’an gibi, din gibi) kuvvetli ipin, (şeriat gibi) doğru yolun sahibi! Kafirler için cehennem vaadettiğin kıyamet gününde, senden cehenneme karşı emniyet, arkadan başlayacak ebediyet gününde de huzur-ı kibriyana ulaşmış mukarrebin meleklerle, ( dünyada iken çok) rüku ve secde yapanlar ve ahidlerini ifa edenlerle birlikte cennet istiyorum. Sen sınırsız rahmet sahibisin, sen (seni dost edinenlere) hadsiz sevgi sahibisin, sen dilediğini yaparsın. (Dilek sahipleri ne kadar çok, ne kadar büyük şeyler isteseler hepsini yerine getirirsin.)
Allah’ım! Bizi, sapıtmayıp, saptırmayan hidayete ermiş hidayet rehberleri kıl Dostlarına sulh (vesilesi), düşmanlarına da düşman kıl. Seni seveni (sana olan) sevgimiz sebebiyle seviyoruz. Sana muhalefet edene, senin ona olan adavetin sebebiyle adavet ( düşmanlık) ediyoruz.
Allah’ım! Bu bizim duamızdır. Bunu fazlınla kabul etmek sana kalmıştır. Bu, bizim gayretimizdir, dayanağımız sensin.
Allah’ım! Kalbime bir nur, kabrime bir nur ver; önüme bir nur, arkama bir nur ver; sağıma bir nur, soluma bir nur ver; üstüme bir nur, altıma bir nur ver; kulağıma bir nur, gözüme bir nur ver; saçıma bir nur, derime bir nur ver; etime bir nur, kanıma bir nur ver; kemiklerime bir nur koy! Allah’ım nurumu büyüt, (söylediklerimin hepsine bedel olacak) bir nur ver, (söylenmiyenleri de kuşatacak) bir nur daha ver!
İzzeti bürünmüş, onu kendine alem yapmış olan Zat münezzehtir. Büyüklüğü bürünmüş ve bu sebeple kullarına ikramı bol yapmış olan Zat münezzehtir. Tesbih ve takdis sadece kendine layık olan Zat münezzehtir. Fazı ve nimetler sahibi Zat münezzehtir. Azamet ve kerem sahibi Zat münezzehtir. Celal ve ikram sahibi Zat münezzehtir.”( Tirmizi, Daavat 30)
Zira kul masivai olarak her neyi severse sevsin, o sevdiği şeyi yaratanın Allah olduğu hakikatini akıl idarak eder. Kullar için Allah (c.c)’tan daha sevimli bir şey olamaz ve olmaması gerekir. Allah (c.c) sevgisi hiçbir şekilde başka bir sevgiye benzemez. Allah sevgisinin aslı ve şekliyle ilgili şeyle başka hiçbir sevgide bulunmaz. Kulda bulunması gereken Allah ( c.c) sevgisi böyle olmalıdır. Kulun kalbinde bulunan Allah ( c.c) sevgisi her sevgiden fazla olması ve diğer sevgilerin tamamının da sadece Allah ( c.c) sevgisi için olması esastır. Seven, sevilenin her isteğini yerine getirmeli ve onun emrine bağlı kalmalıdır. Allah (c.c) sevgisi kulun hayatının ve bütün hareketlerinin lokomotifi olmalıdır. Allah ( c.c) sevgisine mazhar olan kimse hayatının en sıkıntılı anlarını bile o sevgiyle huzura çevirir. Kul Allah (c.c)’ı ne kadar çok severse Allah (c.c) tarafından da sevilmeye layık olur.
Yüce Allah (c.c)’ın el-Vedud ism-i şerifi zatına ait sıfatlarından olup onu bilmenin faydalan; kulların Allah (c.c)’ı daha çok sevmesi, O’nun sevdiklerini sevmesi, O’nun rızası doğrultusunda hareket etmesi ve Allah (c.c)’m sevgisine mazhar olmanın yollarını bilmesi gibi faydalan sağlar.