بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan ,lütfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah(CC)’a mahsustur. Salat ve selam , önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)’a , A’line, ashabına ve onun yolunu takip eden ümmeti üzerine olsun insaallah…
“Allah’ı anmak” demek, O’na kalpten bağlanmak, sürekli olarak O’nun gözetimi ve denetimi altında yaşamaktır. Yoksa kuru kuruya yüce Allah’ın lafzini tekrarlayıp durmak değildir. Buhari’nin bildirdiğine göre Peygamberimiz*sav* şöyle buyuruyor:
“Yüce Allah buyuruyor ki: Kim beni yalnız başına anarsa ben de O’nu yalnız başına anarım. Kim beni bir topluluk içinde anarsa ben de onu onunkinden daha üstün bir topluluk arasında anarım.”
İnsan kalbi yüce Allah ile ilişki kurmadığı, O’nu anmadığı, O’nunla başbaşa olmadığı anlarda boştur, ihtirasların oyuncağıdır, şaşkındır. Fakat yüce Allah’ı andığı, O’nunla ilişki halinde olduğu anlarda dolu, ciddi ve kararlı olur; yolunu-yöntemini bilir; nereden kalkıp nereye gideceğinin, adımlarını nereye doğru atacağının bilincinde olur.
Bu yüzden gerek Kur’an-ı Kerim ve gerekse Peygamberimiz sık sık Allah’ı anmamızı teşvik ederler. Kur’an “Allah’ı anmak” ile insanın geçirdiği bazı vakitler ve durumları arasında bağ kurar. Amaç bu vakitleri ve durumları yüce Allah’ı anmakla donatmak, yüce Allah ile ilişki halinde olmanın bilinci ile renklendirmektir; kalbin Allah bilincinden yoksun kalmaması, O’nu unutmamasıdır.
Haberiniz olsun ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzura erebilirler. RAD 28
Allah’ı anmakla Mü’min kalplerde gerçekleşen bu huzur, gerçek ve köklü bir duygudur
Bu, kalbi bürüyen, onu dinlendiren, neşelendiren, yumuşatan, rahatlatan, kendini güvencede hissetmesini sağlayan ve esenlik bahşeden bir duygudur. Kalp, varlık aleminde tek başına, yapayalnız olmadığını anlar. Çünkü çevresindeki her şey himayesinde bulunduğu yüce Allah’ın eseridir…
Şu yeryüzünde, Allah’a yakınlıktan doğan huzurdan yoksun olandan daha bedbaht birisi olamaz. Çevresindeki evrenle ilgisini kesmiş olarak şu yeryüzünde dolaşan birinden daha mutsuz, dàha zavallı birisi olabilir mi? Çünkü o, şu evrenin yaratıcısı olan yüce Allah adına, kendisini çevresinde yer alan varlık alemine bağlayan sağlam kulptan kopmuştur. Şu yeryüzüne niçin geldiğini? Neden gideceğini? ve hayatta katlandığı şeylere neden katlandığını’. bilmeyen birisi kadar mutsuz, bedbaht kimse olamaz. Çevresinde yeralan her şeyden ürken, sürekli korkarak yeryüzünde dolaşan birisi, bedbahtlığın girdabında yüzmektedir. Çünkü kendisi ile diğer varlıkları birbirine bağlayan gizli bağdan habersizdir. Hayır, hayır, ıssız çöllerde, tek başına, yapayalnız kimsesiz olarak yol kateden birisinden daha mutsuz, daha bedbaht birisi olamaz. Arkadaşsız, kılavuzsuz, yardımcısız, tek başına mücadele etmek zorundadır.
Bilin ki, başkasıyla değil, ancak Allah’ın zikri ile veya Allah’ı anmak ve hatırlamakla kalbler mutmain olur. Gönüller huzura erer, içsel acılar, sancılar şifa bulur, sükuna kavuşur, yatışır. Çünkü her şeyin başlangıcı ve sonu Allah’a bağlıdır. Bütünüyle sebepler zinciri Allah’tan başlar ve yine dönüp dolaşır O’nda son bulur
Gönüller O’nun dışında hangi dünya nimetine meylederse etsin, hangi isteğe ulaşırsa ulaşsın, onların hepsinin daha iyisi ve daha üstünü, daha ötesi bulunduğundan, hiçbirinde karar kılamaz. Hiçbiri ruhun özlemini gideremez, heyecanını doyum noktasına ulaştıramaz. Haz ve lezzette daha yükseğine ulaşmak ister. Fakat kalb ilâhî marifetten, Allah’ı zikirden zevk almaya başlayınca, bütün maksatların ve bütün işlerin Allah’a yönelmiş olduğunu anlar ve artık O’ndan yüksek bir makam ve merciye, O’nun dışında bir maksuda geçmek mümkün olmaz. Bundan dolayıdır ki, mari-fetullah’a yükselemeyen ve Allah’ı zikretmeyen gafil kalbler, hiçbir zaman ıstıraptan kurtulamaz,kalb huzuru, gönül huzuru bulamaz, çırpınır da çıpınır durur.
Allah’ı anmaktan gafil olan kalpler ihtiraslarıin esiri ve oyuncagi olurlar.Gecici metalarla oyalanip duruken Kendilerine verilen süre aniden biter, telafisi olmayan bir pişmanlıktan Başka bir şey kalmaz
Allah’ı anmak , insanin batıni ve zahirini Allah(cc) nun tayin ettiği bildirdiği itikadı ameli ve içtimai kulluk programi içerisinde helal ve haramlarina riayet ederekyap dediğini yapmak yapma dediklerini yapmamaktir. Kalplerin huzura kavuşup sirkten, Küfürden arınıp ihlâslı olabilmesi için Allah (cc)u dışında hiçbir yaratilmisa sevgi ve ilgi beslememektir.Cunku Allah(cc) bir göğüste iki kalp yaratmamıştır. İnsan aynı anda bunu İslam adına şunu başka bir şeyin adına, bunu da kendi adıma vd.. yaptım diyemez. Zikri ne ise fikri ve ameli de o olur..
“Allah bir insanın göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamistir…” AHZAB 4
İnsanın sadece bir kalbi vardır. Şu halde sadece bir hayat sistemine uyması bir zorunluluktur. Hayat ve varlık için başvuracağı tek ve kapsamlı bir düşünce sistemi olmalıdır. Değerleri ölçeceği, eşya ve olayları değerlendireceği tek bir kriterinin olması kaçınılmazdır. Aksi taktirde hayatı paramparça olur, birbirinden ayrı, birbiri ile çelişen düşünceler arasında bocalanır. İki yüzlü davranışlar sergiler. Yamuklaşır. Bir yöne doğru -sağa-sola sapmadan dengeli bir şekilde hareket edemez.
İnsan, davranış ve ahlâk kurallarını bir kaynaktan, yasa ve kanunlarını bir başka kaynaktan, sosyal ya da ekonomik kurallari üçüncü bir kaynaktan, sanat ve düşüncesini dördüncü bir kaynaktan alamaz. Çünkü bu karmaşa içinde kalp sahibi bir insanın olgunlaşması, insana yaraşır dengeli davranışlar sergilemesi mümkün değildir. Olsa olsa farklı merciler arasında düşünce ve hareketleri paramparça olmuş bir et kemik yığını meydana gelir.
Tek HAK olan bir inanç sistemine inanan bir insanın, hayatının herhangi bir noktasında, büyük ya da küçük bir meselede bu inanç sisteminin gereklerinden ve özel değerlerinden soyutlanması mümkün değildir. Bir insanın herhangi bir söz söylerken, herhangi bir harekette bulunurken veya bir şeye niyetlenirken ya da bir şey hakkında düşünürken bu inanca göre davranmaması, bu inanç sisteminin gereklerine uymaması söz konusu olamaz… Ancak eğer bu inanç sistemi onun vicdanına pratik olarak yerleşmişse… Çünkü yüce Allah insana sadece bir kalp bahşetmiştir. Bu yüzden tek bir yasaya boyun eğmesi, bir tek düşünce sistemine dayanması, eşya ve olayları tek bir ölçüye göre değerlendirmesi zorunludur.
Bu yüzden insanın izleyeceği hareket metodu bir tanedir. Sadece bir yolda yürümeli, sadece bir vahye ve yalnızca bir merciye yönelmelidir. Kısacası tek ve ortaksız Allah’a teslim olmalıdır. Çünkü bir kalp iki İlâh’a birden kulluk yapamaz, iki efendiye birden hizmet edemez. Aynı anda iki yolu izleyemez, iki merciye yönelemez. Böyle bir şey yapmaya kalkıştığı an duygu, düşünce ve davranış olarak paramparça bir görünüm sergiler, kendi kendi ile çelişir, et ve kemik yığınına dönüşür.
“İman edip iyi ameller isleyenlere ne mutlu! Onları güzel bir gelecek beklemektedir.”RAD 29
Allah’a sığınanlar, O’nu anmakla huzura kavuşanlar… Yüce Allah onların katındaki yerlerini de güzelleştirmiştir. Çünkü onlar Allah’a sığınmakla güzel davranmışlar, dünya hayatında güzel işler yapmışlardır.özellikleri iman ve salih ameller olan temiz kalbliler, bütün insan toplumlarının, hatta bütün kâinatın kalbi sayılırlar, âlemlerin kalbi durumundalar. Ne mutlu onlara ve güzel yurt onlara.
اَللّٰهُمَّ أَعِنّ۪ي عَلٰى ذِكْرِكَ وَشُكْرِكَ وَحُسْنِ عِبَادَتِكَ
Allahümme eınnî ala zikrike ve şükrike ve husni ibadetike.
Allah’ım! Seni anmak, sana şükretmek, sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et.
Elhamdulillahi Rabbil Âlemin