Hamd Göklerin,yerin ve ikisi arasındakilerin,Rabbi,İlah’ı,ma’bu’du Rahman ve Rahim,Din gününün sahibi Allah azze ve celle’ye mahsusdur.O Allah ki büyüklükte en büyüktür.O’na çokça Hamdederiz,Bütün noksan sıfatlardan tenzih ederiz.Salat ve Selam bizlere Allah’ın Ayetlerini okuyan,tezkiye eden (temizleyen),Kitabı ve Hikmeti öğreten son Rasul,Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz.Muhammed Mustafa (S.A.V)’e,Ehl-i beytine,örnek ve misal olan sahabesine ve tüm mü’minlerin üzerine olsun.
Rasulullah (s.a.v) bir Hadisinde şöyle buyurmaktadır ‘’İslam garib başladı,başladığı gibi yine garib olacaktır.Sahabeler dediler ki kimdir Ya Rasulullah o garibler ‘’ Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ‘İnsanlar bozulduğu zaman düzeltmeye çalışanlardır.’’yine bir başka Hadiste garibler ‘’Şöyle şöyle olan bir yerdeki adama garib denildiği gibi’’benzetmesiyle tarif edilmiştir.
Efendimizin zikrettiği Hadis iyi anlaşılması gereken bir Hadistir.Kur’an ve Sünnet-i güncelleştirememek yani yaşadığımız zamana uygun anlayamamak tüm dünya Müslümanları için büyük bir eksikliktir.Bu konuda Müslümanların öncüleri yani sahabe,tabiin ve etba-u tabiin nasıl ki Kur’an ve Sünnet’in önünden yürümemiş ise bugün ki Müslümanlarında bu konuda hassas davranması gerekmektedir.Çünkü hiç şüphesiz ferd ve toplumların ihyası ancak Kur’an ve Sünnet ile olur. Ferd ve toplumlar karanlıklardan ancak bu iki esas üzerinde hareket ederlerse kurtulabilirler.
Kur’an ve Sünnetten uzak bir yaşantı okyanusta rotasını kaybetmiş,dümeni bozulmuş bir geminin hali benzetmesiyle daha iyi anlaşılacaktır. Dört tarafı denizle kaplı bir gemi yani dört tarafı küfürlerle kaplı bir insan. Rotası olmamak yada rotasını kaybetmiş olmak Kur’an ve Sünnetten,Onların aydınlığından uzaklaşmak,nurundan faydalanamamak,dümeninin bozulması aklını kullanmaması ve nefsinin esiri olması ve bir de tabiî ki deniz korsanları yani şeytanın taaruzlarıyla devamlı karşı karşıya olması.Şimdi bu benzetmeyi açalım inşallah. Rotasız gemi = Kur’an ve Sünnetten uzak bir insan.
Hz.Ali R.A şöyle buyuruyor ‘’Vahyin nuru güneşin aydınlığı gibidir.Yani Vahiy Adem a.s‘dan kıyamete kadar kalpleri aydınlanmaya devam etmektedir,edecektir.Ancak güneşin aydınlandığında,kişi gözlerini kapatıp yürümeye çalışırsa isabetli adımlar atamaz,doğru istikamette olduğundan emin olamaz. İşte bu insan aydınlıktan faydalanmayan insandır.Vahyin nurundan faydalanmak için ise sadece gözlerin açık olması,kulakların işitmesi yeterli olmayıp aklında çalışmasına yani Vahyin ışığında düşünmesine ihtiyaç vardır.Kainattaki bütün canlı,cansız varlıkların tek yaratıcısı olduğu gibi yine tek bir yöneticisi olduğunu anlamak,ancak aklı kullanmakla mümkündür.
O zaman kalb Tevhid nuruyla aydınlanır ve Kainatın tek yaratıcısı olduğu gibi yine tek yöneticisi olduğunu fark eder ve kendisini yaratana telsim olur yani Müslüman olur. Tabiki bu hakikatı anladıktan sonra dümeninde bozuk olmaması lazım. Dümen kişideki iradeyle kıyaslandığında rota olmasına rağmen eğer dümen çalışmıyor ise gemi yine istenilen yöne doğru gitmeyecektir.Eğer irademizi,nefsimizi,arzu ve isteklerimizi Vahye tabi kılmazsak kazananlardan değil kaybedenlerden oluruz mazallah.
Nitekim Rasullullah sallallahu aleyhi vesellem bir Hadislerinde ‘’Arzusunu İslam’a tabi kılmayan iman etmiş olmaz.İman etmiş olmaz,iman etmiş olmaz ’’ buyurmaktadır. Bizlere düşen, yani kurtuluşu isteyen,kurtulanlardan olmayı kendisine hedef olarak belirleyen kişiler olarak Farz,vacib,Sünnet,müstehab,mendub ayırmadan İlahi emirlere ve nehiylere tabi olmak,azgın nefsin isteklerine boyun eğmemektir.Düşünün karşılaştığınız bir arkadaşınız sizi zinaya,içki içmeye,gıybet yapmaya yada namazı terketmeye,orucu terk etmeye,emri bil maruf nehyi anil münkeri terk etmeye,Müslümanların haklarını çiğnemeye davet etse hemen reddeder ve onunla arkadaşlığınızı kesersiniz.Peki dostların en kötüsü olan Şeytan Aleyhillane bizi çağırdığında niye icabet ediyoruz.
Güçlü irade sahibleri inandıkları dava uğrunda Allah azze ve celle’ye verdikleri sözün gereği bir hayat yaşamak gayesiyle İradelerine hakim olmalı,nefsini Vahye boyun eğdirmelidir.Korsanın yani Şeytanın taaruzlarına karşı daima Arşın Rabbinden yardım istemeli,zararlarından yine Allah azze ve celle’ye sığınmalıyız.Kur’an-ı anlama ve yaşama konusunda güçlü bir iradeye ve büyük fedakarlıklara ihtiyaç duyulan günümüzde sabırla ve sabırda sabit kalmakla ulaşılabilecek hedefe doğru ,garib olduğunu bilerek dosdoğru yürüyenlere selam olsun.
‘’Akibet (güzel sonuç)muttakilerindir (sakınanlarındır).’’
Velhamdulillahi Rabbil alemin. Selam ve Dua ile..