BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamdlerin tümü tek Rab, tek İlah, Rahman ve Rahim olan Allah’a (cc) mahsustur.
Salat ve selam ise; Örnek ve Önderimiz olan Hz. Muhammed (sav) ‘ e, aline, ashabına ve onların tabiileri olan Müslümanların üzerine olsun.
Bu ve bir sonraki yazımda Resulullah’ın ümmetinden dolmasına rağmen cehenneme girecek olanlardan ve kısaca cehennemden alıntılar yapacağım inşAllah.
Enes b. Malik anlatıyor:
Bir gün Cebrail (a.s) her zaman gelmeye alışık olduğu bir vakitte rengi atmış olarak Rasulullah’a geldi. Rasulullah (s.a.v) ona dedi ki:
-Niçin seni rengi solmuş bir halde görüyorum. Cebrail (a.s) şöyle cevap verdi:
-Allah’ın cehennemi tutuşturanlara onu körüklemeleri için emir verdiği bir zamanda sana geldim cennet, cehennem ve kabir azabının hak olduğuna inanmakla birlikte Allah’ın azabının büyüklüğünü bilen kimseye yakışan o azaptan kendisini güvende hissedene kadar neşe ve mutluluk duymamasıdır. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v) Cebrail’e ‘Bana cehennemi anlat!’ dedi. Cebrail (a.s) peki olur dedi ve şunları anlattı:
-Allah (c.c) cehennemi yaratınca bin yıl süreyle onu yaktı ve kıpkırmızı oldu. Sonra bin yıl boyunca tekrar yaktı cehennem akkor haline geldi. Sonra bin yıl daha yaktı. nihayet kapkara oldu. Artık o, koru ve alevi hiç sönmeyen karanlık ve simsiyah bir yerdir. Seni Hak Peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, onun ateşinden iğne ucu kadar dünyaya sıçrasa dünyadaki bütün varlıklar yok olurdu. Yine seni hak Peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, cehennemliklerden birinin elbisesi yer ile gök arasında bir yere asılmış olsa onun kötü kokusu ve sıcaklığından dolayı yeryüzündeki bütün varlıklar yok olurdu. Seni hak Peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, Allah’ın kitabında anlattığı cehennemin zincirlerinden bir arşın kadarı dünyadaki bir dağın üzerine konsa, yerin yedi kat dibine kadar bütün yeryüzü eriyip yok olurdu. Seni hak Peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki dünyanın batısında bir kişi azab görse, azabının şiddetinden dolayı doğusundaki bütün insanlar yanıp kül olurdu. Cehennemin ateşi çok sıcaktır. Uçurumu derindir. Süsleri demir halkalardır. Meşrubatı kaynar su ve irindir. Giysileri ateş parçalarıdır. Erkek ve kadınlar için ayrı bölmeleri bulunan yedi kapısı vardır. Rasulullah (s.a.v) sordu:
-Onun kapıları bizim kapımız gibi mi? Cebrail (a.s) cevap verdi:
-Hayır değil. Onlar alt alta açılırlar ve her bir kapı arasında yetmiş yıllık mesafe vardır. Her kapı bir öncekinden yetmiş kat daha sıcaktır. Allah’ın düşmanları buraya götürülecekler. Onlar cehennemin kapısına vardıklarında zebaniler onları zincirle ve demirden halkarla karşılarlar. Zincirler ağızlarından sokulup arkalarından çıkarılır, sol kolları boyunlarına bağlanır, sağ elleri ise kalplerinin üzerinde durur. Her insan bir şeytanla birlikte zincirlenip yüzüstü sürüklenir, melekler onlara demir tokmaklarla vururlar ve ‘ızdıraptan dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler.’
Rasulullah (s.a.v) Cebrail’e yine sordu:
-Bu kapılardan kimler girecek? Cebrail (a.s) şu cevabı verdi:
-Cehennemin en alt tabakasında; münafıklar, firavun’un halkı ve kafir olan sofra sahipleri bulunur. Buranın adı: HAVİYE’dir. İkinci tabakada müşrikler bulunur. Burasının adı: CAHİM’dir. Üçüncü tabakada; sabiiler yer alır. Buranın adı: SEKAR’dır. Dördüncü tabakada; iblis ile onun yolundan gidenler ve mecusiler kalır. buranın adı LEZA’dır. Beşinci tabakada; yahudiler bulunur. Buranın adı: HUTAME’dir. altıncı tabakada; hristiyanlar kalır. Buranın adı SEİR’dir. Buraya gelince Cebrail (a.s) Resulullah (s.a.v)’den utandığı için sustu. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v) yedinci katta kimlerin kaldığını söylemeyecek misin diye sordu. Cebrail (a.s) şöyle cevap verdi:
-Bu katta senin ümmetinden günah işleyipte tövbe etmeden ölenler kalacak. Bunu duyan Rasulullah (s.a.v) düşüp bayıldı. Cebrail’in başını kucağına alması üzerine ayıldı ve şunları söyledi:
-Ey Cebrail başıma gelen felaket çok büyük ve üzüntüm çok fazla. Benim ümmetimin içinden de cehenneme girecek kişiler varmı? Cebrail (a.s) bu soruya şu cevabı verdi: Evet, senin ümmetinden büyük günah işleyenler cehenneme girecekler. Bu cevabı işiten Rasulullah (s.a.v) ağlamaya başlayınca Cebrail de ağlamaya başladı. Bu olaydan sonra Rasulullah (s.a.v) evine kapandı. Sadece namazlara çıkıyor ve hiç kimseyle konuşmuyordu. Bazende namazda kendisini bir ağlama tutuyor ve Allah’a yalvarmaya başlıyordu. Üçüncü gün Hz. Ebubekir Rasulullah’ın (sav) kapısına gelip izin isteyerek şöyle dedi:
-Selam rahmet evinde yaşayanların üzerine olsun. Allah Resulü’nün yanına girmem için izin var mı?
Kimse cevap vermeyince ağlayarak geri döndü. Aynı şekilde Hz. ömer(ra) gelip içeri girmek için izin istedi, ama O da içeriden cevap alamayınca ağlayarak oradan uzaklaştı. Sonra Selman-ı Farisi (ra) kapıya gelip içeri girmek için izin istedi fakat O da cevap alamadı. Bunun üzerine kimi zaman ağlayarak kimi zaman da düşüp kalkarak Hz. Fatıma’nın (ra) evine gelip kapıda durdu. Hz. Ali (ra) evde yoktu. Hz. Fatıma’ya selam verdikten sonra şöyle dedi: ‘’ Ey Allah Resulünün kızı! Allah’ın Rasulü evine kapandı. Namaz haricinde hiç dışarı çıkmaz oldu. Ne kimse ile konuşuyor, ne de kimseyi yanına kabul ediyor.’’ Bunun üzerine Hz. fatıma siyah abasına bürünüp yola koyuldu ve Rasulullah’ın (sav) kapısına gelip selam verdi. Bu sırada Rasulullah’ın (sav) başı secdede ağlıyordu. Hz. Fatıma içeriye şöyle seslendi:
-Ey Allah’ın Rasulü! Ben kızın Fatıma. Bunun üzerine Rasulullah (sav) secdeden kafasını kaldırıp şöyle dedi: ‘’ Gözümün nuru Fatıma’ya ne oldu da uzun zamandır yanıma gelmedi. O’na kapıyı açın.’’ Kapı açılıp içeri girdi Rasulullah(sav)’ın halini görünce hıçkırarak ağlamaya başladı. Çünkü Hz. Peygamber’in benzi sararmış, ağlama ve üzüntüden dolayı yüzü bir deri bir kemik kalmıştı. Bu durumu gören Fatıma’ya (ra) Rasulullah ‘’sana ne oldu?’’ diye sordu: Rasulullah (sav) şunları anlattı:
-Ey Fatıma! Cebrail bana gelip cehennemin tabakalarını anlattı ve cehennemin en üst tabakasına ümmetimin günahkarlarının gireceğini haber verdi. Üzüntü ve ağlama sebebim işte budur. Hz. Fatıma sordu:
-Oraya nasıl girecekler? Rasulullah (sav) cevap verdi:
-Onları melekler cehenneme sevk edecekler, fakat onların yüzleri siyah değildir, gözleri morarmamıştır, ağızları mühürlenmemiştir ve kendilerine bir şeytan eşlik etmediği gibi boyunlarına zincirden halka da geçirilmemiştir. Hz. Fatıma diyor ki:
-Ey Allah’ın Rasulü(sav)! Melekler onları cehenneme nasıl götürecekler? diye sordum. Rasulullah (sav) bu soruyu şu şekilde cevaplandırdı:
-Erkekler sakallarından tutulup sürüklenirler, kadınlarsa bukleleri ve perçemlerinden çekilirler. Ümmetimden öyle yaşlı kimseler vardır ki, onlar sakallarından tutulup cehenneme atılırken şöyle bağırırlar: ‘’ İhtiyarlık ne kötü zayıflık ne kötü.’’ Yine ümmetimden nice gençler vardır ki, sakalından tutulup cehenneme atılırken feryad-ı figan ederek şöyle derler: ‘’ Eyvah gençliğim, eyvah güzelliğim.’’ Ümmetimden nice kadınlar vardır ki, perçemlerinden tutulup cehenneme atılırken şöyle yakınırlar: ‘’ Eyvahlar olsun şu halime. Rezil rüsva oldum, bütün gizli hallerim ortaya döküldü.’’ Bu şekilde melekler onları cehenneme götürürler. Cehennem bekçisi olan Malik adlı melek onları gördüğünde meleklere sorar:
-Bunlar kimdir? Bana gelen şaki kullar arasında bunlardan daha iyi durumda olanlar yok. Çünkü bunların yüzleri kararmamış, gözleri morarmamış, ağızları mühürlenmemiş, yanlarında şeytan yok ve boyunlarına zincir vurulmamış. Melekler şöyle derler:
-Bunları sana bu şekilde getirmemiz bize emredildi. Malik gelenlere şöyle seslenir:
-Ey eşkıya topluluğu! Siz kimsiniz?
Bir başka haberde bu olay şu şekilde anlatılır: Bu kimseleri melekler cehenneme götürürken onlar ‘’ Yetiş ya Muhammed, bizi kurtar’’ diye bağırırlar. Fakat cehennemin bekçisi olan meleği gördüklerinde onun heybetinden ürküp Muhammed ismini unuturlar. Cehennemin bekçisi onlara sorar:
-Siz kimsiniz, kimin ümmetindensiniz? Onlar cevap verirler:
-Biz kendilerine Kur’an indirilmiş olan ve ramazan orucunu tutanlardanız. Cehennem bekçisi Malik der ki:
-Kur’an-ı Kerim Muhammed ümmetinden başkasına inmedi ki. Bunun üzerine onlar Muhammed ismini duyar duymaz çığlık atarak şöyle derler: İşte biz Muhammed ümmetiyiz. Malik onlara der ki:
-Peki, Kur’an-ı Kerim’de sizi Allah’a isyan etmekten alıkoyacak hükümler yok muydu?
Buraya kadar az çok Ümmeti Muhammed’in pişmanlıklarını, Peygamberimizin üzüntüsünü gördük. Rasulullah ve O’nun yolunda olup bizi bizden çok düşünenlerin üzüntüsü bizim kendimize verdiğimiz değerden daha fazla. Şeytanın bile dördüncü tabakada yandığına şahitlik ettik. O zaman her suçu şeytana atmayı bırakıp nefis mücadelesine bir an önce başlamalıyız. İnşAllah bir sonraki yazımda konunun devamı gelecek.
Selam ve dua ile.
ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN