sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

DAİMA ALLAH’A GÜVENİP DAYANMAK

A+
A-

DAİMA ALLAH’A GÜVENİP DAYANMAK

Hz. Ebû Bekir (r.a.) şöyle demiştir: “Biz (Hicret esnasında) mağarada iken, başımız ucunda (bizi arayan) müşriklerin ayaklarını gördüm ve Rasûlullah’a: “Ey Allah’ın Rasûlü, eğer şunlardan biri eğilip aşağıya bakacak olsa mutlaka bizi görür” dedim. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu: “Ey Ebû Bekir, îki kişinin üçüncüsü Allah olursa akıbetin ne olacağını, yâni yakalanacağımızı mı sanıyorsun?”

Allah (c.c) peygamberleri gönderirken sadece onları donatmadı. Aynı zamanda peygamberlere de gönderildikleri ümmetleri donatma görevi de verildi. Hayatlarıyla, teslimiyetleriyle bizlere en güzel örnekleri teşkil ettiler. Nitekim Rasûlullah (s.a.v) da yaşantisiyla, vermiş olduğu mücadelesiyle, başına gelen sıkıntı anında ya da rahat bir durumda bizlere nasıl olmamız gerektiğini yukarıdaki hadiste olduğu gibi daha birçok mücadelesinde açıkça göstermiştir. Allah’a güvenmenin ve teslim olmanın nasıl olması gerektiğini de bizlere bu tavrıyla bildirmiştir.

İnsanı bir damla sudan, karanlıklar içinde, evreden evreye yaratan Allah (c.c) El- Vekil’dir. Yani Allah

(c.c) her şeyin sahibi, idarecisi, koruyucusu, rızık veren ve görüp gözetenidir. Dolayısıyla Allah’ı vekil edinmek ise sadece O’ndan yardım istemek, O’nun korumasına sığınmak, zararları defetmesini istemek ve her konuda O’na güvenmek demektir. Bu aynı zamanda tevekküldür. Tevekkül, Allah’ı tek bilip, O’nu hakkıyla tanımanın doğal bir sonucudur ve sahibini Allah sevgisi ile şereflendiren ve Allah’ın desteği ile müjdeleyen yüce bir makamdır. Her kim de Allah’ı kendisine koruyucu, destekleyici, sevgili ve gözetici kabul ederse işte o kimse büyük bir kurtuluşa ermiş demektir. Çünkü Allah (c.c) Al-i İmran Suresi 159.ayette;

 “…Kararını verdiğin zaman da artık Allah’a  dayanıp güven. Çünkü Allah kendisine dayanıp güvenenleri, tevekkül edenleri sever.” buyurmuştur. İşte Allah’ın rızası da sevgisi de tevekkülden geçmektedir.

Allah (c.c) aynı zamanda El- Âlim’dir. Yani Allah (c.c) sırları, gizlilikleri, olanları ve olacakları, görülen ve görülmeyen alemleri ve içindekileri, yerde ve gökte olup bitenleri, geçmişi, şu anı ve geleceği, canlı ve cansız bütün varlıkları, hücreleri ve atomlarıyla kısacası her şeyi bilendir. Dolayısıyla ezeli ve ebedi ilmiyle yaratmış olduğu kullarının neye ihtiyacı olduğunu ve onlar için neyin hayırlı olacağını en iyi O

(c.c.) bilir. İşte Allah (c.c ) insana da kendisini yaratan Allah’ı tanıyabilmesi, O’nun yüceliğini, gücünü ve kudretini anlayabilmesi, idrak edip kendisine teslim olması için öyle bir mekanizma yerleştirmiştir ki o da vücutta bulunan küçük bir et parçası olan kalptir. Kalp eğer Allah’ı tanıdıysa ve O’nun hükümlerine, O’nun sevgisine teslim olduysa, Allah’tan gelmiş ve gelecek olan her şeyi sabır ve hoşnutlukla kabullenir. Dolayısıyla öncelikli olarak  kalplerin Allah’ı tam olarak yani isimleri, sıfatları ve fiilleriyle tanıyarak teslim olması gerekir. Bu olmadan sadece lafızla Allah’a tam manasıyla güven oturmamış olur.

Rasûlullah (s.a.v) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır;” Sadece yüce Allah’a dayanıp tevekkül eden kimseye Allah kafidir. Allah o kimseyi darlık zamanında destekler, hiç tahmin etmediği şekilde rızıklandırır. Sırf dünyaya dayanan kimseyi ise Yüce Allah dünyaya havale eder.”

Birçoğumuzun düşmüş olduğu hatalardan biri Allah’a yönelme noktası. Şöyle ki birçoğumuz Allah’ı tam manasıyla tanıyamadığımız için O’na sadece sıkıntı anında, darda ya da zorda kaldığımızda

yönelmekteyiz, o sıkıntılı anlarımızda sığınıp yardım istemekteyiz, ancak bizim kaçırdığımız, hataya düştüğümüz nokta şu ki biz yaratılmış olan insanlar aciziz ve her anımızda Allah’a muhtacız. O’nun yardımına daima ihtiyacımız var, çünkü bizi Yaratan bizi bizden daha iyi tanıyandır ve bizim neye ihtiyacımız olduğunu, ne sıkıntımız olduğunu ve bizim için neyin hayırlı olacağını en iyi O (c.c) bilir. Her an bizi gözetlemektedir. Dolayısıyla kalp bu hakikati idrak edebilirse işte o zaman teslim olacaktır. İnsanın kendisini ve tüm mahlukatı yaratan Allah (c.c) herşeyden haberdardır. Bu hakikate teslim olamayan kalp Allah’a sadece sıkıntı anında yaklaşıp, rahata ve huzura erdiğinde kendisinden o sıkıntıyı giderenden uzaklaşacaktır.

Nitekim Allah (c.c ) Zümer Suresi 8.ayette;” İnsanın başına bir sıkıntı gelince Rabbine dönerek O’ na yalvarır. Sonra Allah katından bir nimet verince önceden kime yalvarmış olduğunu unutuverir. Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. Ey Muhammed! De ki:” İnkârınla az bir müddet zevklen, sen cehennemliklerdensin.” buyurmaktadır.

 Bu insanın başına gelebilecek en büyük kötülüklerden biridir. Çünkü Allah’ı tanıyamamış, sadece darda kalınca çaresizce O’na sığınmış ve o

darlık hali üzerinden kaldırıldığında herşeyi unutmuş ve Rabbinden de uzaklaşmıştır, çünkü insan unutkan ve nankördür, bunun tabii sonucu da Allah’ın en sevmediği fiillerden biri olan şirke bulaşacaktır. Çünkü Allah’ı zor zamanında andı, zorda kalınca O’ na yöneldi, ancak sıkıntı anı bittiğinde kendine yeni Rabbler, ilahlar bulacaktır, onlara güvenip Allah’tan uzaklasacaktır. Allah (c.c) böyle bir kalpten ve böyle düşüncelerden hepimizi korusun.

Önemli olan öncelikle Allah’ı tanımaktır. İnsan kendisini yaratanı tanıdığında zaten ondan başka güvenilecek ve dayanılarak merci olmadığını idrak edecektir. Çünkü Allah (c.c ) ölümsüzdür, O’nun dilemesiyle herşey olur, bir şey murat etti mi ol demesi yeterlidir ve Allah’ın hazineleri çok büyüktür. Bunları anlayan ve anlayarak Rabbine yönelen insan daima hem bu dünyada hem de ahirette kazananlardan olacaktır.

Abdullah bin Abbas anlatıyor: ” Resulullah (s.a.v) bana: ” Ey evlat! Sana Al­lah’ın kendileri ile seni faydalandıracağı ilkeler göstereyim mi?” diye sordu. Ben: “Evet, Ya Resulullah.” dedim. Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:” Sen, Allah’ın haklarını muhafaza edersen Allah’ı önünde bulursun ve seni muhafaza

eder. Bolluk zamanında Allah’ı hatırlarsan sıkıntı zamanında da O seni hatırlar. İstediğinde Allah’tan iste. Yardım talep ettiğinde Allah’tan et. Olacakların yazılması ile ilgili kalem kurudu. Bütün mahlukat toplanıp Allah’ın sana takdir etmediği bir faydayı yapmak isteseler yapamazlar. Bir kötülük yapmak isteseler Allah’ın takdir etmediği kötülüğü yapamazlar. Amelleri şükür ve yakınlaşmak duygusu ile Allah için yap. Hoşuna gitmeyen şeylere sabretmede birçok hayır vardır. Nusret sabırla beraberdir. Ferahlık kederledir. Kolaylık zorlukladır.”

Allah Resulü (s.a.v) bize net bir şekilde açıklamıştır. İşte tevekkül eden kimse, Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmuş, kaderine razı kimselerdir. Rabbim hepimize Allah’ı tanıyıp hakkıyla O’nu tevekkül edebilmeyi nasip etsin inşallah, çünkü kurtuluş yolu budur.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.