Hamd alemlerin yaratıcısı, kainattaki her yaratılana gitmesi gereken istikameti bildiren ve bütün potansiyelini kendi yolunda harcamasını emreden yegane Rab ve İlah olan Allah(C.C)’a mahsustur. Salat ve Selam insanın ömrünü hangi uğurda harcanacağı hususunda yegane örnek, önder olan Hz. Muhammed(sav)’e olsun. Selam ise Allah(C.C)’ı Rab olarak kabul eden, Resulünü ise örnek alan ve önderliği altında izinden giden Aline, Ashabına ve bütün Müslümanların üzerine olsun İnşaAllah.
Cafer b. Ebu Talip Necaşi’nin huzurunda şöyle diyor;
-“Ey Malik biz cahiliye içinde boğuşan bir kavim idik ve putlara tapıyor, ölü hayvan etleri yiyorduk, fuhuş işliyor, akrabaları ziyaret etmiyor iyi komşuluk yapmıyorduk, kuvvetli olanımız, zayıf olanı eziyorduk.
Bu durumdayken Allah(C.C) bize içimizden soyunu, doğru sözlülüğünü güvenirliliğini, iffet ve namusluluğunu gayet iyi bildiğimiz bir peygamber gönderdi. Bu peygamber bize Allah(C.C)’ı birlemeye, sadece O’na ibadet etmeye, imana davet etti ve dedelerimizin Allah(C.C)’tan başka taptığı taşlara ve putlara tapmayı terk etmeye davet etti.”
Sahabelerin ilk paragraftaki durum çokta iç açıcı bir hayata sahip olmadıklarını gösteriyor. Hatta sabıkalı, karanlık bir hayata sahip olduklarını görüyoruz.
“Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslam’a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah’a iman edersiniz. Kitap Ehli de inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır.” (Âli İmran 110)
Sahabe peygamberden evvel karanlık hayattan değere Peygamber(sav)’e tabi olup O’nun getirdiğine iman ve o doğrultuda hayatla ve yaşamla ulaştıkları ortada. Aynı değere ulaşmak isteyenler onlar gibi davranmak zorundadır. Sahabenin imandan evvel sevgiler, fedakârlıkları, mücadeleleri Allah(C.C) için değil kavim ve ataları içindi.
Bu vasıflarını Allah(C.C) için döndürmeleri adına Hz. Muhammed(sav) evvele Allah(C.C)’ı tanıtmıştır. Bu tanıma sevgi, fedakarlık ve mücadeleleri Allah(C.C) rızası doğrultusunda olmuştur. Çünkü yalnız Allah(C.C)’ın buna layık olduğunu, tanıma sonucu meydana çıkmış bir hakikatti onlar adına. Hz. Muhammed(sav), hatta tüm peygamberler aynı şekilde davranmışlardır. Kavimlerine karşı onları Tevhide davet ederek yani Allah(C.C)’ın isim ve sıfat ilmini aktararak davetlerini yapmışlardır. Bu gün değere ulaşmak isteyen karanlık ve sabıkalı hayattan kurtulmak isteyen Sahabenin davranış ve tutumunu izlemeli ve Peygamber(sav)’in ilk davetini o konuyu yani Tevhidi iyi anlamalı, buna yoğunlaşmalıdır.
“(Hacc) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah’ı anın. İnsanlardan öylesi vardır ki: “Rabbimiz, bize dünyada ver” der; onun ahirette nasibi yoktur.” (Bakara 200)
“Biz göğü ’büyük bir kudretle’ bina ettik ve şüphesiz Biz, (onu) genişleticiyiz.” (Zariyat 47)
“Yeri de Biz döşeyip-yaydık; ne güzel döşeyici(yiz).” (Zariyat 48)
“Ve Biz, her şeyi iki çift yarattık. Umulur ki, öğüt alıp-düşünürsünüz.” (Zariyat 49)
“Öyleyse, Allah’a doğru (yönelip, şirkten ve bozulmalardan) kaçın. Gerçekten Ben sizi, O’ndan yana açıkça uyarıyorum.” (Zariyat 50)
SELAMUN ALEYKUM
TEVFİK ALLAH(C.C)’TANDIR.
ELAHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN