Hamd Alemlerin Rabbi Rahman ve Rahim Din gününün sahibi olan Allah (C.C)’a mahsustur. Salat ve selam Alemlere Rahmet olarak gönderilen mahlukatın ekmeli ve önderi kendisine tabi olunmadığı müddetçe kurtuluşun mümkün olmadığı Hz. Muhammed sav’e aline ashabına ve onları takip edenlerin üzerine olsun.
Bir önceki yazımda dinde delilin öneminden, din konusunda mutlaka delil ile hareket edilmesinin zaruretinden bahsetmiştim. Bu yazımda da inşallah dinin birinci delili olan “kitap” ı ele alacağım.
Kitap;İslâm ulemâsı; mücerred olarak “Kitap” denildiği zaman bununla ancak Kur’an-ı Kerim’in anlaşılacağı hususunda müttefiktirler. Kur’an-ı Kerim’in başka başka yönleri ve vasıfları ele alınarak çeşitli tarifleri yapılmıştır. Genel olarak: “AllahûTeâla (cc) tarafından Cebrail vasıtası ile Peygamberimiz Resûl-i Ekrem (sav)’e indirilmiş olan ve Resûl-i Ekrem (sav)’den bize tevatüren nakledilen bir nazım’dır” tarifi uygun bulunmuştur. Bunun dışında: “AllahûTeâla (cc) tarafından Resûl-i Ekrem (sav)’e vahiy yoluyla indirilmiş, mushaflarda yazılmış, tevatürle nakledilmiş, tilavetiyle taabbüd olunan muciz kelâmdır” tarifi de yaygındır.
Kur’an-ı Kerim’in hem lafzı, hem manası AllahûTeâla (cc)’dandır. Bu hususta hiçbir beşerin payı yoktur. Kur’an-ı Kerim’in bize ulaşması tevatür yoluyladır ve indirildiği gibi eksiksiz olarak muhafaza edilmiştir. Ayet-i Kerime’lerinsûreler içerisindeki yerleri de tevkifidir. Bu hususta hiç kimsenin ictihad ve reyinden söz etmek mümkün değildir. Meselâ: Harf-i Mukatta’dan “Elif-Lâm-Mim” bir ayet-i kerime olduğu halde, “Elif-Lâm-Ra” bir ayet değil, ayetten cüzdür. Eğer ictihad ve rey sözkonusu olsaydı, bu şekilde değerlendirmek mümkün olmazdı.
Kur’ân-ı Kerim’in, Hz Muhammed’in risaletinin başında ilk inen âyetleri şunlardır: “Yaratan Rabbinin adıyla oku. O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin, kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren en büyük kerem sahibidir” (el-Alâk, 96/1-5). İlk inen âyetlerin inananları okumaya, öğrenmeye, yazmağa ve araştırmaya çağırması ilim için büyük teşvik mesajı taşır. Kur’ân’ın son inen âyeti de şudur: “Bu gün size dininizi ikmal ettim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslâm’ı seçtim” (el-Mâide, 5/3).
İslâm’ın kutsal kitabının özel adı olan Kur’an kelimesi, Cenab-ı Hak tarafından altmış sekiz kadar âyette kullanılır. Birkaçını örnek olarak sunacağız: “Biz şüphesiz bu kitabı okuyup anlamanız için arapça bir Kur’an olarak indirdik” (Yûsuf, 12/2). “Ey Peygamber! Kur’anı okumak istediğin zaman, Allah’ın rahmetinden kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığın, yani “eûzübillâhimineşşeytânirracîm” de (en-Nahl, 16/98). “Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin. Ve susun ki merhamet olunasınız” (el-A’râf, 7/204). “Şüphesiz bu Kur’an, insanları en doğru yola götürür. Salih amel işleyen mü’minlere büyük bir mükâfat olduğunu, âhirete iman etmeyenlere de can yakıcı bir azap hazırladığımızı müjdeler” (el-İsrâ, 17/9-10). “Biz Kur’an’ı, iman edenler için bir şifa ve rahmet kaynağı olarak indiriyoruz. Kur’an, zalimlerin ise ancak zararını arttırınr” (el-İsrâ, 17/82).
İslâm hukukunda Kur’ân için daha çok “Kitap” ismi kullanılır. Birçok âyette “el-Kitâb” kelimesinin Kur’ân-ı Kerîm anlamında kullanıldığı görülür “Elif. Lâm. Mîm. Bu o kitaptır ki, kendisinde (Allah tarafından gönderildiğinde) hiç şüphe yoktur” (el-Bakara, 2/1).
“Allah’a karşı yalan uyduran yahut âyetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Onlara Kitap’tan nasipleri erişir. Canlarını alacak elçilerimiz gelince onlara: Allah’tan başka taptıklarınız nerede? derler. Onlar: O taptıklarımız bizden sapıp ayrıldılar.derler. Böylece kendilerinin kâfir olduklarına bizzat şahitlik ederler.” (Araf 37)
Allahü Teala (cc)’nın gönderdiği kitapları inkar etmek veya ona karşı kayıtsız kalmaktan daha büyük bir zulüm düşünülemez. Allahü Teala (cc) bütün insanlığa Hz. Muhammed (sav) aracılığı ile Kur’an-ı Kerim’i nazil etmiştir. Kitaptan murad da Allahü Teala (cc)’nın kelamı Kur’an-ı Kerim’in tümüdür. Yani O’nun ihtiva ettiği bütün hükümlerdir.
Kur’an-ı Kerim; Allahü Teala (cc) tarafından Cebrail (as) vasıtasıyla Peygamberimiz Resul-i Ekrem (sav)’den bize mütevatiren nakledilen bir nazımdır veya Allahü Teala (cc) tarafından Resul-i Ekrem’e vahiy yoluyla nazil olup mushaflarda yazılmış tevatürle nakledilmiş tilaveti ile taabbüd olunan muciz kelamdır” diye tarifedilmiştir. Daha çok yapılmış çeşitli tarifler vardır. Biz burada genel olarak kısaca ele aldık.
Kur’an-ı Kerim Allahü Teala (cc)’nınsubuti sıfatlarından kelam sıfatının bir tecellisidir. Bunun için nazmı celil de denir. Kuran-ı Kerim en derin mana ve en yüksek belağatıyla eşsiz bir kitap lafız ve mana bakımından bir mucizedir. Bunda hiçbir ihtilaf yoktur.
(Kur’an yalnız Araplar için değil, yeryüzündeki tüm insanları doğru yola iletmek için gelmiştir. Onun öğretileri cihanşümüldür. Âyette şöyle buyurulur: “Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” (el-Enbiyâ, 21/107) Bu özelliği Kur’an’ın i’caz yönlerinin de evrensel olmasını gerektirir. Kur’an’ın insan gücü üstündeki bazı özellikleri şunlardır:
1. Belâgat: Kur’an’ın üslûp ve ifade üstünlüğü essiz ve orijinaldir. Kur’an kelimelerinin üstün akıcılığının arap dilinde bir benzeri yoktur. Bazen bu edebî üslûp, insanın tüylerini ürpertecek güçtedir. Buna aşağıdaki âyetler örnek verilebilir: “Ey insanlar! Rabbinizden sakının. Doğrusu kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir. Kıyameti gören her emzikli kadın emzirdiği yavrusunu unutur, her hâmile kadın çocuğunu düşünür. İnsanları sarhoş gibi görürsün, halbuki onlar sarhoş değildirler; fakat Allah’ın azabı çok çetindir” (el-Hac, 22/ 1, 2).
2. Kur’an’ın geçmiş çağlara ait olayları haber verişi: Kur’an; Hz. Nuh, Lut, İbrahim peygamberlere, Ad ve Semûd kavimlerine ait haberleri anlatmaktadır. Yine Hz. Musa ve Fir’avn arasında geçen olayları, Hz. Meryem’i, Hz. İsa ve doğumu gibi haberleri gerçeğe uygun biçimde vermektedir. Bunlar, diğer semavi dinlerin kutsal kitaplarındaki bozulmamış olan bilgilere de uymaktadır. Bütün bunlar ümmi olan, okuma ve yazma bilmeyen bir peygamber olan Hz. Muhammed’in diliyle haber verilmektedir. Bu durum, bu bilgilerin ilahi vahiy ürünü olmasını gerektirir. Kur’ân-ı Kerîm’de bu konuda şöyle buyurulur: “Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve onu sağ elinle de yazmış değildin. Öyle olsaydı, bâtıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi” (el-Ankebût, 29/48).
ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN