EBU’L A’LÂ MEVDUDİ BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 126 VE 138. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
126- Hani İbrahim: “Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah’a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır” demişti de (Allah:) “Küfredeni de az bir süre yararlandırır,(127) sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o” demişti.
127- İbrahim, İsmail’le birlikte Evin (Ka’benin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti:) “Rabbimiz bizden (bunu) kabul et, şüphesiz, Sen işiten ve bilensin”;
128- “Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş (müslümanlar) kıl ve soyumuzdan da sana teslim olmuş (müslüman) bir ümmet (kıl) . Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin.”
129- “Rabbimiz, içlerinden onlara bir peygamber gönder,(128) onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin.”(129)
130- Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim’in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir.
131- Rabbi ona: “Teslim ol”(130) deyince (o:) “Alemlerin Rabbine teslim oldum” demişti.
AÇIKLAMA
127. Hz. İbrahim (a.s.) , soyundan gelenler için Allah’tan bol nimet diledi. İlerde ortaya çıkacak zalimleri bu dileğinin dışında tuttu. Bunun nedeni Allah’ın da onları önderlik vaadinden hariç tutmasıydı. Fakat Allah, onun bu yanlış anlamasını düzeltti ve şöyle dedi: “Bu iki şey arasında çok büyük bir fark var. Önderlik sadece gerçek müminlere; fakat, dünya nimetleri hem müminlere, hem de kâfirlere verilecektir.”
Bu, aynı zamanda kişinin sahip olduğu servetin, Allah katında o kişiden razı olmasının bir ölçüsü olmadığını da göstermektedir. Eğer, bir kimseye çok mal verilmişse, bu, Allah’ın ondan razı olduğu ve önderliğe lâyık olduğu anlamına gelmez.
128. “Onların temizlenmesi”, inançların, amellerin, fikirlerin, alışkanlıkların, âdetlerin, kültürün, siyasetin, kısacası hayatın her yönünün temizlenmesi demektir.
129. Allah büyük bir kudrete ve hikmete sahip olduğu için Hz. İbrahim’in (a.s.) duasını kabul etmiş ve Hz. Muhammed’i (s.a.) peygamber tayin etmiştir.
130. Metinde kullanılan Arapça kelime, “Müslüman ol” veya “İslâm’ı kabul et” (Allah’ın isteğine boyun eğ) anlamlarına gelen “eslim”dir. O halde müslüman, kendisini tamamen Allah’a teslim eden ve O’na itaat eden, Rab, Mâlik, Hâkim, Yönetici, Kanun koyucu ve Mâbud olarak yalnız Allah’ı kabul eden O’nun koyduğu hayat düzenini yaşayan kimsedir. İslâm, bu inanç ve tutum üzerine kurulan bir dinî sistemdir. Farklı ülke ve milletlere gelen bütün peygamberlerin dini de buydu.
132- Bunu İbrahim, oğlullarına vasiyet etti, Yakup da:(131) “Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini(132) seçti, siz de ancak müslüman olarak can verin” (diye benzer vasiyette bulundu.)
133- Yoksa siz, Yakub’un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?” demişti de, onlar: “Senin ilahına ve babaların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek bir ilaha ibadet edeceğiz; bizler ona teslim olmuşuz.”(133) demişlerdi.
134- Onlar bir ümmetti; gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu tutulmayacaksınız.(134)
135- Dediler ki: “Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz.” De ki: “Hayır, (biz) Hanif (muvahhid) olan İbrahim’in dini (üzereyiz) ; o müşriklerden değildi.”(135)
136- Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiç birini diğerinden ayırdetmeyiz(136) ve biz O’na teslim olmuşlarız.”
137- Şayet onlar da, sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuşlardır; yok eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir (çelişki ve) aykırılık içindedirler. Sana ise, onlara karşı Allah yeter. O, işitendir, bilendir.
138- Allah’ın boyası;(137) Allah(ın boyasın) dan daha güzel boyası olan kim? Biz (yalnızca) O’na kulluk edenleriz.
AÇIKLAMA
131. İsrailoğulları doğrudan Hz. Yakub’un (a.s.) torunları olduğu için özellikle O’nun adı anılıyor.
132. Arapça “din” kelimesi, İngilizce’deki “religion” kelimesinden daha geniş kapsamlı bir kelimedir. O hayatın tümünü kapsar, fert ve toplum hayatının hiçbir yönü onun sınırları dışında kalmaz.
133. Kitab-ı Mukkaddes’te Hz. Yakub’un (a.s.) ölümüyle ilgili tüm ayrıntıların anlatılmasına rağmen, Onun bu son isteğine değinilmemektedir. Talmud’da ise ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır ve özü hemen hemen Kur’an’dakiyle aynıdır:
“Yakub dünyadan ayrılacağı zaman oğullarını çağırdı ve onlara dedi ki: Rabbiniz olan Allah’a ibadet edin; O atalarınızı kurtardığı gibi, sizi de bütün zorluklardan kurtaracaktır… Çocuklarınıza Allah’ı sevmeyi ve O’nun emirlerine uymayı öğretin; çünkü Allah âdil olanları ve her işinde doğru yolda yürüyeni korur…” Yakub’un oğulları cevap verdiler. “Babamız, bize emrettiklerinin hepsini yapacağız. Allah, bizim yardımcımız olsun.” Yakub şöyle dedi: “Eğer O’nun yolundan sağa ve sola sapmazsanız, Allah sizinle olacaktır.”
Hz. Yakub (a.s.) Rodwell’de “Midr Rabbah”dan naklen aynı şeyi zikretmektedir: “Bir tek olan Kutsal Varlık hakkında kalbinizde hiç şüphe var mı?” Onlar şöyle dediler: “Ey İsrail babamız, dinle. Senin kalbinde şüphe bulunmadığı gibi bizimkinde de şüphe yoktur. Çünkü Rab, bizim Allah’ımızdır ve O tektir.”
134. Yani, “Siz onların torunları olmanıza rağmen, onlarla aranızda gerçek bir bağ yoktur. Onların yolundan saptıktan sonra, onlarla aranızda bir bağ olduğunu iddia etmeye hakkınız da yoktur. Alah size atalarınızın ne yaptığını değil, kendinizin ne yaptığını soracaktır.”
Bizim “amel ve iş” dediğimiz şeyler, Kur’an’a göre, bizim kazançlarımızdır. Çünkü her hareket, her iş, ya iyi ya da kötü bir sonuç doğurur. Eğer yaptığımız iş iyi ise, Allah bizden razı olacak ve bize bunun karşılığı olan mükâfatı verecektir. Eğer yaptığımız iş kötü ise, Allah buna denk gelen cezayı bize verecektir. Kur’an sonuçlarının ciddiyetine dikkat çekmek için yapılan iş ve hareketleri kazanç olarak niteliyor.
135. Bu cevabın önemini kavrayabilmek için iki şey gözönünde bulundurulmalıdır: 1) Yahudilik ve Hıristiyanlık, Hz. İbrahim’in (a.s.) ölümünden çok sonra ortaya çıkmıştır. Özel âyinleri, düzenlemeleri vs. ile birlikte Yahudilik, Hz. İsa’dan (a.s.) dört yüz yıl kadar önce doğmuş ve bu adı almıştır. Hıristiyanlık ise, Hz. İsa’nın (a.s.) göğe yükselmesinden çok sonra bu adı almış ve bu özel inanç ve şekle girmiştir. Bu nedenle doğru yolda olmak için Hıristiyan veya Yahudi olunması gerektiği iddiası tarihsel olarak uygulanamaz bir iddiadır. Çünkü bu durumda Hz. İbrahim (a.s.) , Hz. İsa (a.s.) ve diğer bütün peygamberler, Hıristiyanlık ve Yahudiliğin ortaya çıkmasından önce yaşayan tüm iyi insanlar, sadece onların yaşadıkları dönemde bu dinler olmadığı için doğru yolda sayılmayacaklardır. Bu nedenle Yahudi ve Hıristiyanlar ne Peygamberlerin doğru yolda olmadığını, ne de onların Hıristiyan veya Yahudi olduklarını iddia edemezlerdi. Bunun aksine, onlara göre, gerçek hidayet, onları ayrı dinlere bölen belirli özellikler değil, Allah’ın bütün peygamberleri tarafından gösterilen ve tüm çağlardaki iyi insanların uyduğu evrensel bir yoldur.
2) Bu cevap aynı zamanda şirk işleyen ve böylece ibadette, teslimiyette, saygıda ve itaatte Allah’a ortak koşmayan Hz. İbrahim’in (a.s.) yolundan sapan Yahudi ve Hıristiyanları uyarmayı amaçlıyor. Onlar bunu inkâr edemezler; çünkü, kendi ellerindeki kitaplar buna şahitlik etmektedir.
136. “Onlar arasında hiçbir ayrım yapmayız” ifadesi Allah’ın gönderdiği bütün peygamberlere inanırız ve hiçbirini inkâr etmeyiz anlamına gelir. Allah’tan gelen bütün peygamberlerin aynı Hakk’ı (gerçek) getirdikleri ve insanları aynı Hidayet’e (Doğru Yol) çağırdıkları bir gerçektir. Bu nedenle Hakk’a (Doğru Yol) uyan herkes, bütün peygamberleri kabul etmelidir. Bir peygamberi kabul edip de diğerini inkâr eden kişi, gerçekte kendi kabul ettiği peygamberi de reddetmektedir. Onlar Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer peygamberlerin (Allah’ın selamı üzerlerine olsun) öğrettiği evrensel davete uymuş olsalardı, diğer peygamberleri (Örn. Hz. Muhammed’i (s.a.) ) inkâr etmezlerdi. Gerçekte onlar hiçbir peygamberin öğretisine uymamaktadırlar. Onlar sadece kendi peygamberlerine uyduklarını iddia ederler, çünkü babaları öyle yapmıştır. Bu nedenle onların gerçek dini, önyargı, ırkçılık ve gözü kapalı bir şekilde atalarına uymaktır.
137. “Biz rengi Allah’tan alırız” anlamına da gelebilir.
Hıristiyanlıktan önce, Yahudiler arasında, Yahudiliği kabul eden kimseleri yıkamak bir âdet olmuştu. Yıkanan (vaftiz edilen) kimsenin bütün günahlarının temizleneceği ve onun yeni bir hayat rengine kavuşacağı ifade edilmek üzere böyle yapılırdı. Daha sonra bu âdet Hıristiyanlar tarafından benimsendi ve “vaftiz” adını aldı. Vaftiz, suya batırma ve su ile ıslatma şeklinde yerine getirilen bir başlangıç ayini veya kilise’nin kutsama törenidir. Sadece dine yeni girenlere değil, yeni doğan bebeklere de uygulanır.
Kur’an, bu “renk verme” töreninin kurtuluş için gerekli olmadığından, özünde zaruri bir şeylerin bulunmadığını söyler. Bu amaçla kişi, O’nun yolundan gidip, O’nun kanunlarına uyarak Allah’ın rengine boyanmalıdır.