EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA EN’AM SURESİ 91. VE 93. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
91- Onlar: “Allah, beşere hiç bir şey indirmemiştir” demekle Allah’ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler.(59) De ki: “Musa’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kâğıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu gözardı ettiğiniz kitabı kim indirdi?(60) Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir.” De ki: “Allah.” Sonra da Onları bırak, içine ‘daldıkları saçma uğraşılarında’ oyalanıp-dursunlar.
92- İşte bu (Kur’an) , önündekileri doğrulayıcı ve şehirler anası (Mekke) ile çevresindekilerini uyarıp-korkutman için indirdiğimiz kutlu Kitaptır. Ahirete iman edenler buna inanırlar. Onlar namazlarını (özenle) koruyanlardır.(61)
93- Allah’a karşı yalan yere iftira düzenden veya kendisine hiç bir şey vahyolunmamışken bana da: “Vahy geldi” diyen ve “Allah’ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim” diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün ‘şiddetli sarsıntıları’ sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: “Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah’a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O’nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azabla karşılık göreceksiniz” (dediklerinde) bir görsen…
AÇIKLAMA
59. “Allah herhangi bir beşere bir şey indirmemiştir” sözünün bağlamı ve bu tür bir red, bunu söyleyenin Yahudiler ve Hıristiyanlar olduğunu göstermektedir. Kâfirler ve Arap müşrikleri kendilerine, “söyleyin bize, Allah’ın kelâmı gerçekten bu adama, Muhammed’e indirilmiş midir?” diye sorduğunda bu sözü söylemişlerdir onlar. Bu soru, Hz. Peygamber (s.a.) “Ben bir peygamber’im ve bana kitap indiriliyor” iddiasında bulunduğu zaman sorulmuştur. Kureyş ve müşrik Araplar kitap sahibi oldukları, Peygambere inandıkları ve yetkiyle konuşabilecekleri için Yahudilere başvurmuşlardı. Yahudilerin cevabı İslâm’ın karşıtlarının eline güçlü bir silah vermişti ve onlar da halkı İslâm’dan vazgeçirmek için bunu bir delil olarak kullanıyorlardı. Cevabın burada anılıp reddedilmesinin nedeni budur.
Burada akla gelebilecek bir şüphe giderilmelidir: Tevrat’ın Musa’ya Allah tarafından gönderildiğine inanan bir yahudi nasıl olur da, “Allah herhangi bir beşere bir şey indirmemiştir” diyebilir? Ufak bir düşünce inatçı bir kişinin karşıtını reddetmek için kendi temel prensiplerine aykırı böyle şeyler söyleyebileceğini gösterecektir. Yahudiler Hz. Peygamber’in Peygamberlik iddiasını reddetmeye çalışırken, karşı çıkışlarında öyle kör bir duruma düşmüşlerdi ki, onun peygamberliğini reddederken bizzat peygamberliği inkar ediyorlardı.
“Allah’ı O’nu takdir etmenin gereğince takdir etmediler…” ifadesi, O’nun Kudret ve Hikmetini değerlendirirken büyük bir hata işledikleri anlamındadır. Çünkü, “Allah gerçeğin bilgisini ve hayat için hidayeti indirmedi” diyen kişi şu iki yanlış değerlendirmeden birisini yapmış olur:
1) Ya, Allah’ın vahy gönderme gücüne sahip olmadığına inanmaktadır. 2) Ya da, Allah insanın doğru yolda gitmesi için herhangi bir düzenlemede bulunmamış ve onu dünyada istediği şekilde davranmaya bırakmıştır düşüncesiyle, insana tabiatın kaynaklarını kullanma zekası ve yetkisi vererek Allah’ın hikmeti’ni küçümsemektedir.
60. Bu cevap, “Allah herhangi bir beşere bir şey indirmemiştir” diyerek kâfirlere ve müşriklere delil veren Yahudilere yöneliktir. Onların bu itirazlarını reddetmek için, kendileri Tevrat’ın Musa’ya Allah tarafından indirildiğine inandıklarından, özellikle bu nokta yani Tevrat’ın Musa’ya Allah tarafından indirildiği belirtilmektedir. Böylece “Allah herhangi bir beşere bir şey indirmemiştir” iddiaları bizzat kendi inançlarıyla reddolunmaktadır. Ayrıca, hiç olmazsa Hz. Musa örneğinde olduğu gibi, Allah’ın kelamının bir insana indirilebileceği de kanıtlanmaktadır.
61. Önceki ayette (91) Allah’ın kelamının bir insana indirilebileceğini ve nitekim bir insan olan Musa’ya indirilmiş olduğunu gösterdikten sonra, Kur’an bu ayette kendisinin de Hz. Muhammed’e (s.a) indirilmiş Allah kelâmı olduğunu ispata yönelmektedir. Delil olarak da şu dört şey ileri sürülüyor:
1) O mübarek bir kitaptır; insanın gerçek başarısı ve rahatı için en iyi ilkeler sunmakta, doğru itikat esaslarını öğretip tüm fazilet türlerini açıklayarak, temiz bir hayat için insanları ahlâkî değerlere yöneltmektedir. Bunun yanısıra, sizin (Yahudilerin) kutsal kitaplarınıza bol bol soktuğunuz bencillik, dar kafalılık, zulüm, müstehcenlik ve benzeri türde hiçbir kötülüğü salık vermemektedir.
2) Kur’an önceki kitapların ihtiva ettiği hidayetten ayrı herhangi bir şey sunmak şöyle dursun, önceden kendilerine Kitap diye verilenlere sunulanın aynısını doğrulamaktadır.
3) Bu kitap, kendisi için önceki Kitapların da gönderilmiş olduğu aynı hedefi yerine getirme yani yaratılış amaçlarını unutmuş olan insanları sarsıp uyararak, gittikleri yanlış yolun kötü sonuçlarını kendilerine hatırlatma amacını taşımaktadır.
4) Bu Kitab’ın mesajı insanlık içinden dünyaya tapanları ve şehvetlerinin kölesi olanları değil, dünya hayatının ötesinde yeralan daha yüce şeyleri görebilenleri kendisine çekmektedir. Ve, bu kitabın bağlılarının hayatında gerçekleştirdiği inkilâbın en belirgin yanı, onların çevrelerindeki insanlar arasında dindarlıkları ve Allah’a tapınmalarıyla kolayca belli olmalarıdır. Allah’tan kitap aldığını söyleme cür’etini gösterecek bir yalancının uydurduğu bir kitabın böylesi seçkin ve yüce sonuçlar doğurması hiç mümkün müdür?