EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENBİYA SURESİ 66. VE 73. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
66- Dedi ki: “O halde, Allah’ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapmaktasınız?”
67- “Yuh size ve Allah’tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?”
68- Dediler ki: “Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun.”
69- Biz de dedik ki: “Ey ateş, İbrahim’e karşı soğuk ve esenlik ol.”(62)
70- Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.
71- Onu ve Lut’u(63) kurtarıp içinde, alemler (insanlık) için bereketler kıldığımız yere (ülkeye) çıkardık.(64)
72- Ona İshak’ı armağan ettik, üstüne de Yakub’u;(65) her birini salihler kıldık.
73- Ve onları, kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Onlar bize ibadet edenlerdi.(66)
AÇIKLAMA
62. Bu, Kur’an’da açıkça değinilen mucizelerden biridir. Fakat buna rağmen böyle bir mucizenin olmadığını “ispatlamaya” çalışanlar da vardır. Bu ayetlere göre (68-70) İbrahim (a.s) diri diri ateşe atılmakla tehdit edilmiş ve yanan alevlerin içine fırlatılmıştır, fakat Allah ateşe İbrahim’e serin ve esenlik olmasını emretmiştir. Kur’an’daki bu apaçık ifadelere rağmen bu insanlar yine de böyle bir mucizeyi reddederler, çünkü onlara göre Allah bile fizik kurallarını aşamaz. Bunlar bu mucizelerin, çağdaş rasyonalistlere çekici gelmeyeceğini ve bu nedenle fizik kurallarına uygun bir şekilde tefsir edilmesi gerektiğini söylerler. Fakat onlar, Kur’an’a göre Allah’ın herşeye kadir olduğunu ve O’nun “bilim” ile açıklanmayan olağanüstü şeyler yapabileceğini unutuyorlar. Bu nedenle Kur’an’ı, bahsettikleri rasyonalizme uydurmağa çalışmayıp ya onu olduğu gibi kabul etmeli ya da reddetmelidirler. Bkz. izah için Ankebut an: 69
63. Kitab-ı Mukaddes’e göre İbrahim’in (a.s) Haran ve Nahor adında iki kardeşi vardı. Lut (a.s) Haran’ın oğluydu (Tekvin: 11:26) ve İbrahim’e (a.s) inanan tek insandı. Bkz. Ankebut: 26
64. “Bereketli yer” ile hem maddi hem de manevi değere sahip olan Suriye ve Filistin toprakları kastedilmektedir. Burası dünyadaki en verimli bölgelerden biriydi ve ikibin yıldan beri dünyanın diğer bölgelerine nazaran birçok peygamberle şereflendiriliyordu.
65. Yani “Oğlunu ve torununu da peygamber kıldık.”
66. İbrahim’in (a.s) hayatı ile ilgili bu önemli olaya Kitab-ı Mukaddes’te hiç değinilmemektedir. Hatta onun Irak’taki hayatıyla ilgili hiçbir şeye Nemrut’la, babasıyla ve bütün kavmiyle çatışmasına, putperestliği ortadan kaldırma çabalarına, sonunda memleketinden zorla çıkmasına neden olan ateşe atılması olayına, Kitab-ı Mukaddes’in hiçbir yerinde rastlanmamaktadır. Kitab-ı Mukaddes sadece onun memleketinden göç edişine, ona da sanki sadece bir aile maişeti için bir yerden bir yere göç ediyormuş gibi değinir. Kur’an’la Kitab-ı Mukaddes arasında ilginç bir fark daha vardır. Kur’an’a göre bir müşrik olan İbrahim’in (a.s) babası, oğlunu cezalandıranların en başında geliyordu, fakat Kitab-ı Mukaddes daha değişik bir olay anlatır:
“Terah’ın zürriyetleri bunlardır. Terah Abram’ın Nahor’un ve Haran’ın babası oldu ve Haran, Lut’un babası oldu. Haran doğduğu memlekette, Keldanilerin Ur şehrinde babası Terah’ın önünde öldü. Abram ve Nahor kendilerine eşler aldılar. Abram’ın karısının adı Sara ve Nahor’un karısının adı Milka idi. O Milka’nın babası ve İska’nın babası olan Haran’ın kızı idi. Ve Sara kısırdı. Onun çocuğu olmazdı. Ve Terah oğlu Abramı, Haran’ın oğlu olan torunu Lut’u oğlu Abram’ın karısı olan gelini Sara’yı alıp Kenan diyarına gitmek üzere Keldanilerin Ur şehrinden onlarla çıktı. Ve Haran’a gelip orada oturdular. Terah’ın günleri 205 yıl oldu ve Terah Haran da öldü.” (Tekvin 11: 27-32)
“Ve Rab Abram’a dedi: “Memleketinden akrabanın yanından ve babanın evinden sana göstereceğim memlekete (Kenan’a) git. Seni büyük bir millet yapacağım. Seni mübarek kılacağım ve senin adını yücelteceğim: Sen de mübarek olacaksın. Seni mübarek kılanları mübarek kılacağım, sana lanet edene lanet edeceğim ve yeryüzünün bütün kabileleri sende mübarek olacaktır.” (Tekvin 12: 1-3) .
Burada Hz. İbrahim’e niçin bu kadar iltifat edildiği nedense belirtilmemiştir.
Talmut ise İbrahim’in (a.s) Irak’da kaldığı sürece yaşadığı olaylarla ilgili bir kaç ayrıntıya yer verir. Bunlar genellikle Kur’an’daki ayrıntılara uyar, fakat bazı önemli olaylarla ilgili çok büyük çelişkiler vardır. Hatta insan Talmut’ta anlatılan olayların karmakarışık ve faraziyelerle dolu olduğunu hisseder, oysa Kur’an’da anlatılan apaçıktır ve İbrahim’e (a.s) yakışmayacak hiçbir şey yoktur. Okuyucunun bu olayla ilgili Kur’an’ı açıklamayla Yahudi versiyonu arasındaki farkı anlaması için Talmut’da anlatılanları aşağıda özetliyoruz. Bu, aynı zamanda Kur’an’ın, Kitab-ı Mukaddes’ten ve Yahudi edebiyatından kıssalar aldığını düşünen kimselerin zihnindeki yanlış anlamayı da ortadan kaldıracaktır.
Talmut’a göre, “Kahinler, Abram’ın doğduğu gece gökyüzünde büyük bir yıldız gördüler ve Nemrud’a Terah’ın evinde doğan çocuğu öldürmesini tavsiye ettiler. Kral çocuğu öldürmeye karar verdi, fakat Terah çocuğunu sakladı ve onun yerine bir hizmetçinin çocuğu öldürüldü. Bunun üzerine Terah karısını ve çocuğunu bir mağaraya sakladı, çocukla annesi orada on yıl yaşadılar.
Onbirinci yılda Abram, Terah tarafından Nuh’a götürüldü. Abram, Nuh ve oğlu Sam’ın gözetiminde 39 yıl yaşadı. Bu sırada Abram, kendisinden 42 yaş küçük olan yeğeni Sara ile evlendi. (Kitab-ı Mukaddes, Sara’nın Abram’ın yeğeni olduğuna değinmez, adı geçen yaş farkı ise 10 yıl olarak belirtilmiştir.) (Tekvin 11: 29; 17: 17) .
Talmut daha sonra şöyle devam eder: “Abram 50 yaşına gelince Nuh’dan ayrıldı ve babasına geri geldi. Babasının bir putperest olduğunu ve evinde 12 aya tekabül eden 12 put bulunduğunu gördü. Babasını putperestlikten vazgeçirmeye çalıştı, fakat babası onu dinlemeyince İbrahim birgün evdeki bütün putları kırdı. Bunu gören Terah doğruca Nemrud’a gitti ve 50 yıl önce evinde doğan çocuğun ihanet ettiğini ve evdeki putları kırdığını söyledi. Bu konuda kralın hüküm vermesini istedi. Nemrut, Abram’ı sorguya çekti, fakat Abram’ın verdiği cevaplar, dosdoğru, kesin ve açıktı. Nemrud onu hapse attı ve meseleyi karar için meclise sundu. Meclis Abram’ın yakılarak öldürülmesi hükmünü verdi. Bunun üzerine bir ateş hazırlandı ve Abram ateşe atıldı. Kardeşi, aynı zamanda da kayınpederi olan Haran da ateşe atıldı. Nemrud, Terah’a doğduğu gün Abram’ın yerine neden başka bir çocuk öldürüldüğünü sormuş, o da bunu Haran’ın planlandığı cevabını vermişti. Bu nedenle Haran da yakılarak cezalandırıldı. Haran yanarak öldü, fakat insanlar Abram’ın alevlerin arasında hiçbir zarar görmeksizin yürüdüğünü gördüler. Nemrud’a bunu haber verdiklerinde o da bu olayı kendi gözleriyle gördü ve şöyle bağırdı: “Ey göklerin ilahının adamı! Ateşten çık ve yanıma gel.” Bunun üzerine Abram ateşten çıktı. Nemrud ona inananlardan biri oldu. Ve ona çok pahalı hediyeler verdi. Bundan sonra, Talmut’a göre Abram Irak’da iki yıl daha kaldı. Ta ki Nemrud korkunç bir rüya gördü ve kahinler Abram’ın onun krallığını yerle bir edeceğini, bu nedenle Abram’ı öldürmesi gerektiğini söylediler: Nemrud, Abram’ı öldürmek üzere adamlar gönderdi, fakat Abram, Nemrud’un kendisine verdiği Eleazar adındaki köleden onların planlarını öğrendi. Bunun üzerine Abram kaçtı ve Nuh’un yanına sığındı. Terah da onu orada ziyarete geldi. Baba ile oğul en sonunda o memeleketi terk etmeye karar verdiler, Nuh ve oğlu Sam de bu kararı desteklediler. Bunun üzerine Terah, oğlu Abram, torunu Lut, aynı zamanda torunu olan oğlunun karısı Sara ile birlikte Ur şehrini terk edip Haran’a gitti.” (H. Plano: The Talmut Selections, Londra, sh. 30-42.)
Mantıklı bir insan Talmut’un bu anlattıklarını okuduktan sonra, bu kitabın Kur’an’da anlatılan kıssalara kaynak teşkil ettiğini düşünebilir mi?