sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENFAL SURESİ 42. VE 48. AYETLER ARASI

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENFAL SURESİ 42. VE 48. AYETLER ARASI
13.03.2020
764
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

42- Hani siz vadinin yakın kenarında, onlar da uzak yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak sözleşme yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak Allah, olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı) . Böylece, helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak kişi apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın.(34) Şüphesiz Allah, gerçekten işitendir, bilendir.(35)

AÇIKLAMA

34. Yani, “Savaşta hangisi (İslam ve cahiliye) galip gelirse, onun gerçekten yaşamayı hakettiği, hangisi de yenilirse onun yok olmaya mahkum olduğu ispatlanmalıdır.” Burada dikkat edilirse hayat kavgası insanlar arasında değil, Müslümanlar ve kafirler tarafından temsil edilen İslam ve “cahiliye” arasındadır.
35. Allah herşeyi duyduğu, herşeyi gördüğü ve herşeyi bildiği için kainatı adalet ve hikmetle yönetmektedir ve sadece haklıların ve doğruların kazanmasına izin verecektir.

43- Hani Allah, onları sana uykunda az gösteriyordu;(36) eğer sana çok gösterseydi, gerçekten yılgınlığa kapılacaktınız ve iş konusunda gerçekten çekişmeye düşecektiniz. Ancak Allah esenlik (kurtuluş) bağışladı. Çünkü O, elbette sinelerin özünde saklı duranı bilendir.
44- Karşı karşıya geldiğinizde, Allah, ‘olacağı olan işi gerçekleştirmek’ için, onları gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Ve (bütün) işler Allah’a döndürülür.
45- Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman, dayanıklık gösterin ve Allah’ı çokça zikredin. Umulur ki kurtuluş (felah) bulursunuz.
46- Allah’a ve Resulüne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin.(37) Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.
47- Bir de yurtlarından refahtan şımarıp-azıtarak, insanlara gösteriş yaparak çıkanlar ve (halkı) Allah’ın yolundan alıkoyanlar gibi olmayın.(38) Allah, onların yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatandır.
48- O zaman şeytan onlara amellerini çekici göstermiş ve onlara: “Bugün sizi insanlardan bozguna uğratacak kimse yoktur ve ben de sizin yardımcınızım” demişti. Ne zaman ki, iki topluluk birbirini görür oldu (karşılaştı) o, iki topuğu üstünde geri döndü ve “Şüphesiz ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğinizi görmekteyim, ben Allah’tan da korkmaktayım” dedi. Allah, (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.

AÇIKLAMA

36. Bu olay, Hz. Peygamber (s.a) Medine’den savaş alanına doğru ilerlerken meydana gelmiştir. O zaman henüz kafir ordusunun ne kadar büyük olduğu bilinmiyordu. Hz. Peygamber (s.a) orduyu rüyasında gördü ve ordunun çok büyük olmadığı sonucuna vardı. Sonra rüyasını mü’minlere anlattı. Bu da onlara cesaret verdi ve korkusuzca düşmana doğru yürüdüler.
37. Arapça “” kelimesi çok geniş kapsamlı bir kelimedir. Sabretmek şu anlamlara gelir: “Duygu ve arzuları kontrol altında tutmak, acelecilik, şaşkınlık,ümitsizlik ve açgözlülükten sakınmak, soğukkanlı olmak ve düşünceli kararlara varmak, tehlike ve zorluk anlarında sebat ve dayanıklılık göstermek; en aşırı kışkırtma anlarında bile yanlış adım atmamak, çok büyük belalarla karşılaşıldığında ve çok kötü bir durumda olunduğunda dahi kontrolü kaybetmemek, görünürde yardımcı olan bir araçla, amaca gecikmeksizin hemen ulaşmak için sabırsızlıkla acele bir davranışta bulunmamak ve dünyevi kazanç ve faydalar elde etmeye veya nefsin eğilimlerine kendini kaptırmamak.” Allah, yukarıdaki anlamıyla sabredenlere yardım eder.
38. Müslümanlar, asla, kibirle evlerinden çıkıp yürüyen ve müslümanları Allah yolundan alıkoyan Mekkeli müşrikler gibi davranmamaları konusunda uyarılmaktadırlar. Kafirler yanlarına şarkıcı kızlar almışlardı ve her konakladıkları yerde şarkı, dans ve içki partileri düzenliyorlardı. Bunun yanısıra geçtikleri yerlerdeki kabilelere, güçleri, sayısal ve teçhizat bakımından üstünlükleri konusunda büyük bir gösteriş yapıyor ve hiç kimsenin kendilerine karşı savaşamayacağını söyleyerek övünüyorlardı. Ahlaki durumları böyleydi, fakat savaş gayeleri bundan da kötüydü. Hak, doğruluk ve adalet ölçüsünü yükseltmek için değil, bu ölçünün yükselmesini engellemek için savaşa çıkmışlardı. Gayeleri, bu ölçüyü yükseltmeyi amaçlayan tek topluluğu yok etmekti. Müslümanların böyle bir davranışa karşı kendilerini korumaları için, bu kötü örnek, gözler önüne serilmektedir. Çünkü imanları, müslümanların doğru davranışlarda bulunmalarını ve savaş amaçlarının da temiz ve soylu olmasını gerektirir.
Bu yol gösterme sadece o zamana mahsus değildir, bu gün de aynı derecede zaruridir ve gelecekte de önemini korumaya devam edecektir. Çünkü çağdaş “medeni” devletlerin ordularının ahlaki durumu, Mekkeli müşriklerinkiyle aynıdır. Fahişeler, müstehcen eğlenceler ve şarap onların ayrılmaz bir parçasıdır ve bunları gizli olarak değil açıktan açığa, utanmadan istemektedirler. Bunun da ötesinde, bu devletlerin askerleri, arzularını tatmin etmek için onlardan kendi kızlarını istemektedirler. O halde başka bir millet onlardan, nasıl kadınlarını ve onları arzularının oyuncağı haline getirmemelerini nasıl bekleyebilir? Kibirliliklerine gelince, ordularının her askerinin bir kendini beğenmişlik ve gurur abidesi olduğunu söylemek yeterlidir. Bu ülkelerin siyaset adamları da şöyle söylemekten kesinlikle bıkmazlar: “Bu gün bizi hiç kimse yenemez, çünkü bizden güçlü hiç kimse yok.” Savaş gayeleri ise bundan da berbattır. Bu ülkelerin liderlerinden her biri tüm ciddiyetiyle, dünyayı tek amaçlarının insanların mutluluğu olduğu konusunda temin ederler. Oysa onların gerçek amacı herşey olabilir, ama asla bu söyledikleri olamaz. Bu ülkeler, Allah’ın tüm insanlar için yarattığı yeryüzünün tüm kaynaklarını ele geçirmek, bunları kendi ülke ve milletlerinin yararına, tekellerine almak ve diğer insanları kendilerine bağımlı birer köle kılmak için savaş yaparlar. İşte bu nedenle Kur’an müslümanların bu kötü insanların yoluna uymalarını yasaklar ve onlara hayatlarını ve servetlerini, bu insanların çaba harcadığı gaye uğrunda harcamaktan sakınmalarını emreder.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.