EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA MERYEM SURESİ 61. VE 67. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
61- Adn cennetleri (onlarındır) ki, Rahman (olan Allah, onu) kendi kullarına gaybtan(37) vadetmiştir. Şüphe yok, O’nun va’di yerine gelecektir.
62- Onda selamın dışında ‘boşa harcanmış bir söz’ işitmezler.(38) Sabah akşam, onların rızıkları orda (bulunmakta) dır.
63- O cennet; biz, kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varisçi kılacağız.
64- Biz (elçiler,) (39) ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzde, ardımızda ve bunlar arasında olan her şey O’nundur. Senin Rabbin kesinlikle unutkan değildir.
65- Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerinin Rabbidir; şu halde O’na ibadet et ve O’na ibadette kararlı ol.(40) Hiç O’nun adaşı olduğunu biliyor musun?(41)
66- İnsan demektedir ki: “Ben öldükten sonra mı, gerçekten diri olarak çıkarılacağım?”
67- İnsan önceden, hiç bir şey değilken, gerçekten bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu?
AÇIKLAMA
37. Yani O’nun kulları tarafından henüz görülmemiş olan va’dedilen cennetler.
38. “Selam” kelimesi “hata ve kusurlardan uzak” anlamına gelir. Burada cennette insanın tadacağı en büyük zevkin orada hiçbir boş, ayıp ve kötü söz işitmemek olduğunu kastetmektedir. Tüm cennetlikler saf, temiz ve zarif insanlar olacaklar ve herkes yaratılıştan nazik ve sağduyu sahibi olacaktır. Herkes küfür, kötü söz, müstehcen şarkılar ve diğer çirkin seslerden emin ve selim olacaktır. İnsanın duyacağı herşey iyi anlamlı ve doğru olacaktır. Bu, ancak sağduyulu ve nazik bir duyarlılığa sahip bir kimsenin değerlendirebileceği gerçekten büyük bir lütuf ve nimettir. Çünkü sadece böyle bir kimse kokuşmuş bir toplum içinde yaşamanın korkunçluğunu hissedebilir ki böyle bir toplumda onun kulakları hiçbir zaman yalanlara, küfre, kötü sözlere, sapık ve ayıp konuşmalara karşı duyarlılığını yitirmez.
39. Bu paragrafta, bir konu bitip diğeri başlamadan araya sıkıştırılmış parantez içi bir konudur. Bundan anlaşılacağı üzere bu sure uzun bir aradan sonra nazil olmuştur. O dönemde Hz. Peygamber (s.a) ve ashabı çok zor günler geçiriyor ve kendilerine yol gösterip, teselli edecek bir vahiy gelmesini bekliyorlardı. Cebrail (a.s) bu vahyi meleklerle birlikte getirdiğinde, mesajın sadece çok acilen gerekli olan kısmını aktardı. Daha sonra devam etmeden önce, Allah’ın izni ile vahyin gecikmesinin nedenini onlara açıklamak, Allah tarafından teselli etmek ve sabır tavsiye etmek için, bu sözleri ekledi. Bu yoruma sadece vahyin sözlerinden yola çıkarak varılmamıştır. Böyle bir yorum, İbn-i Cerir, İbn-i Kesir ve Ruhu’l-Meani yazarının bu konuyla ilgili tefsirlerinde naklettikleri hadislerde de desteklenmektedir.
40. Yani, “Siz sadece hizmet yolunu sımsıkı takip etmek ve tüm engel ve zorluklara sabırla göğüs germekle kalmamalı, aynı zamanda vahy’de ve yardımda bir gecikme olduğunda da sabırsızlık göstermemelisiniz. Onun itaatkar bir kulu olarak onun yolunda hizmet etmeli ve sana bir kul ve bir Rasul olarak verilen emanet, görev ve sorumlulukları sebatla yerine getirmelisin.”
41. Semîy kelimesi sözlükte “adaş” anlamına gelir. Burada ise şu anlama gelir: “Allah tek Mabud’dur. Ondan başka bir ilâh biliyor musunuz? Eğer O’ndan başka ilâh yoksa ve siz olmadığını biliyorsanız, o halde O’na ibadet edip O’nun emirlerine itaat etmekten başka seçeneğiniz yok.”