EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NAHL SURESİ 2. VE 5. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
2- Kullarından dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh(3) ile indirir:(4) Benden başka ilah yoktur, şu halde benden korkup-sakının, diye uyarıp-korkutun.”(5)
3- Gökleri ve yeri hak ile yarattı: O, şirk koştukları şeylerden yücedir.(6)
4- İnsanı bir damla sudan yarattı, buna ramen o, apaçık bir düşmandır.(7)
5- Ve hayvanları da yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yararlar vardır, ve onlardan yemektesiniz.
AÇIKLAMA
3. Bu, “Bir peygamberin hem sözle, hem de amelle görevini yerine getirebilmesi için ona bahşedilen ‘peygamberlik ruhu'” anlamına gelir. Kur’an bu “Ruh”tan birçok yerde bahseder. Çünkü insanın ruhu ile fiziksel hayatı arasında nasıl bir ilişki varsa, bu ruhla peygamberin görevi ve onun ahlâkî hayatı arasında da aynı tür bir ilişki vardır. Bu bağlamda hıristiyanlar “ruh” kavramını yanlış yorumlayarak, “teslis” şeklinde sapık bir akide ortaya çıkarmışlardır.
4. Kâfirleri azabın gecikmesi konusunda Hz. Peygamber (s.a) ile alay etmeye teşvik eden noktalardan biri de, onun gerçek bir peygamber olduğuna inanmamalarıydı. Allah, resulünün kendi gönderdiği seçilmiş bir insan ve gerçek bir peygamber olduğu konusunda onları temin etmektedir.
“O, kendi emriyle kullarından kimi dilerse ona ruh ile melekleri indirir.” Bu, Kureyş’in ileri gelenlerinin Hz. Peygamber’e (s.a) yönelttikleri itirazlara bir cevap niteliğindedir. “Eğer Allah onlara bir peygamber göndermek dilediyse, Abdullah’ın oğlu Muhammed’den başka bu görevi yapacak kimse yok muydu? Neden Mekke ve Taif’in ileri gelenlerinden birini seçmedi?” Bu tip saçma sorulara ancak böyle cevap verilir. Bu nedenle Kur’an’ın birçok yerinde bu cevap tekrarlanmıştır: “Allah ne yapacağını en iyi bilendir ve sizin tavsiyelerinize ihtiyacı yoktur. O, bu görevi uygun bulduğu kişiye seçip verir.”
5. Bu ayet, peygamberlik “ruhu”nun özünü ortaya koymaktadır: İlâhlık sadece Allah’a mahsustur, korkutmaya layık olan da sadece O’dur. Bu yüzden Allah korkusundan başka toplumun ahlâkî sistemini ayakta tutacak bir dayanak noktası yoktur. Çünkü ancak O’nun gazabından ve cezasından veya O’na itaatsizliğin sonuçlarından korkma kişiyi dalâletten kurtarabilir. Bu nedenle insanlara “yalnız benden korkun” diye emredilmiştir.
6. Yani, “bütün yeryüzü ve gökler sistemi, tevhidin doğruluğuna ve şirkin bâtıl olduğuna şahittir. Evrende neye bakarsanız ve sistemi ne yönden ele alırsanız alın, onun birçok değil, sadece bir tek tanrı tarafından idare edildiğini göreceksiniz. Evrende onu destekler nitelikte hiçbir delil bulamadığınız halde nasıl şirke inanabilirsiniz?”
Buna uygun bir şekilde, insanın kendisinden ve evrendeki diğer ayetlerden tevhidi ispatlayan ve şirkin bâtıl olduğunu gösteren deliller ortaya konulmaktadır.
7. Bunun iki anlamı vardır ve burada her iki anlam da kastedilmektedir.
1) Allah insanı bir damla sudan yaratmıştır. Buna rağmen insan iddiasını destekler nitelikte sebepler öne sürme ve tartışma gücüne sahiptir.
2) Böyle önemsiz bir şeyden yaratılan insan, o denli kibirlenmiştir ki yaratıcısını bile inkâr eder olmuştur.
Eğer ifade birinci anlamıyla ele alınırsa, ileriki ayetlerde buna cevap niteliğinde peygamberin getirdiği davetin hak olduğunu ispatlayan bir dizi deliller öne sürülmüştür. (Bkz. an: 115) . Eğer ikinci anlamıyla ele alınırsa, bununla insana, yaratıcısına isyankâr olup azgınca karşı çıkarken kendi kökeninin ne denli basit bir madde olduğunu unutmaması için uyarı yapılmaktadır diyebiliriz. Eğer insan, gelişmesindeki çeşitli dönemleri, doğumunu, büyümesini hatırlayacak olursa, yaratıcısına karşı isyankâr ve kibirli bir tutum takınmadan önce birçok kez düşünme fırsatı bulacaktır.