sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 91. VE 92. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 91. VE 92. AYETLER
20.04.2020
608
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

91- Allah’a ve Resulüne karşı ‘içten bağlı kalıp hayra çağıranlar’ oldukları sürece, güçsüz-zayıflara, hastalara ve infak etmek için birşey bulamayanlara bir sorumluluk (günah) yoktur.(92) İyilik edenlerin aleyhinde de bir yol yoktur. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
92- Bir de kendilerini bindirmen için sana her gelişlerinde onlara: “Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum” dediğin ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşana boşana geri dönenler üzerinde de (sorumluluk) yoktur.(93)

AÇIKLAMA

92. Bu, hastalık, sakatlık veya fakirlik nedeniyle özürleri kabul edilebilecek kimselerin bile, ancak samimi oldukları Allah ve Rasulüne içten iman ettikleri taktirde bağışlanabilecekleri anlamına gelir. Bu sadakat olmaksızın hiç kimse, sadece savaşa çağrıldığı zaman hasta veya fakir olduğu için affedilmeyecektir. Çünkü Allah sadece görünüşe göre hüküm vermez ve hastalık, yaşlılık veya başka bir bedeni sakatlığa müptela olduklarını gösterir bir “doktor raporu” getiren herkese eşit muamele yapıp hepsini affetmez. Hüküm gününde Allah herkesin kalbini inceleyecek, gizli açık tüm davranışlarını ve öne sürdüğü özrün samimi bir kulun mu yoksa asi ve hain bir kulun özrü mü olduğunu gözönünde bulunduracaktır.
Görünüşte aynı olmasına rağmen her olay ve her durum farklı bir hüküm gerektirir. Mesela, cihaddan bir önceki gün hasta olan iki adamı ele alalım. Birisi tam zamanında hastalandığı için şansına sevinir ve şöyle der: “Ne kadar şanslıyım, tam zamanında hasta oldum. Aksi takdirde bu cihad belasından kurtulamaz ve gitmek zorunda kalırdım.” Diğeri ise tam aksine bu zamansız hastalığına üzülür ve kendi kendine şöyle der: “Ne kötü şans! Tam yatakta yatmak yerine savaş meydanında olabileceğim bir sırada bu hastalık beni yakaladı.” Birincisi ise sadece kendi hastalığını cihaddan geri kalmak için bahane olarak kullanmakla kalmaz, aynı zamanda başkalarını da savaştan vazgeçirmeye çalışır. Tam aksine diğeri ise yatağında yattığı halde akrabalarını, arkadaşlarını ve başkalarını cihada gitmeye teşvik eder, hatta kendisine bakmak üzere savaştan geri kalanlara şöyle der: “Beni Rabbime bırakın ve cihada gidin. Nasılsa bana bir bakan olur. Bunun için benim yüzümden bu değerli fırsatı kaçırmayın ve gidin ve Hak Dine yardım edin.” Fakat evde kalan diğer hasta tüm zamanını hoşnutsuzluk ve kötü haberler yayarak, savaş çabalarını baltalayarak ve savaşçıların ailelerinin işlerini engelleyerek geçirir. Aynı şartlarda olan diğer adam ise gerideki cepheyi elinden geldiğince sağlamlaştırıp güçlendirmeye çalışır. Gerçi bu iki adamın da savaştan geri kalma sebepleri aynıdır, ama bu ikisi Allah katında eşit işlem göremez. Sadece ikinci adam Allah’tan bağışlanma umabilir, savaştan geri kalmak için haklı sebebi olmasına rağmen hain ve Allah’a asi olan birinci adam değil.
93. Böyle, cihada katılmak için büyük bir istek duyan, fakat gerçekten ciddi bir özür nedeniyle katılamayan kimseleri, Allah bedenen katılmasalar ve uygulamada bir şey yapmamış olsalar da savaşa katılanlar arasında sayacaktır. Çünkü onlar kendi hataları olmaksızın cihaddan geri kalışlarına, bir adamın bir işi veya yüksek bir kârı kaçırdığı zaman nasıl üzülürse öyle üzülürler. Allah böyle bir kimseyi görevde sayar, çünkü o ciddi bir özür nedeniyle aktif bir hizmet yapmasa da kalbi Allah yoluna hizmet etmekle meşguldür. Hz. Peygamber’de (s.a) Tebûk’ten dönüşte aynı noktayı vurgulamıştır: “Hastalıklarından dolayı Medine’de kalan öyle adamlar vardır ki, her yürüyüşünüzde ve her vadiyi geçişinizde sizinle beraberdirler.” (Müttefekun aleyh) Doğal olarak çevresindeki sahabeler buna şaşırdılar ve “Medine’de kaldıkları halde mi?” diye sordular. Peygamber (s.a) şu cevabı verdi: “Evet, Medine’de kaldıkları halde. Çünkü şartlar onları Medine’ de kalmaya zorladı, aksi takdirde sizinle birlikte olurlardı.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.