sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 91. VE 98. AYETLER ARASI

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 91. VE 98. AYETLER ARASI
21.04.2020
612
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

93- Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar, bilmezler.
94- Onlara geri döndüğünüzde size özür belirttiler. De ki: “Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmıyoruz. Allah bize, sizin durumunuzu haber vermiştir. Yaptıklarınızı Allah görecektir,O’nun Resulü de. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de Bilen’e döndürüleceksiniz ve O, yapmakta olduklarınızı size haber verecektir.”
95- Onlara geri döndüğünüzde kendilerinden vazgeçmeniz için Allah’a and içecekler. Artık siz onlara sırt çevirin.(94) Onlar gerçekten pistirler. Kazanmakta olduklarının bir cezası olarak, onların barınma yerleri cehennemdir.
96- Kendilerinden hoşnut olmanız için size yemin ederler. Siz onlardan hoşnut olsanız bile şüphesiz Allah, fasıklar topluluğundan hoşnut olmaz.
97- Bedeviler, küfür ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah’ın Resulüne indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha ‘yatkın ve elverişlidir.'(95) Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
98- Bedevilerden öyleleri vardır ki, infak ettiğini bir cereme(96) sayar ve sizi felâketlerin sarıvermesini bekler. Kötü felâket onları sarıversin. Allah işitendir, bilendir.

AÇIKLAMA

94. Arapça “” ve “”” kelimeleri aynı köktendir, fakat kullandıkları iki ayrı cümlede farklı anlamlara gelmektedir. Birinci cümlede şu anlama gelir: “… onlardan vazgeçmen, onları affedip hesaba çekmemen için…” ikinci cümlede ise şu anlama gelir: “… o halde onlardan yüz çevir, onlarla tüm bağlarını kes ve onlarla sizin aranızda artık hiçbir bağ yokmuş gibi onlarla hiç ilgilenme.”
95. 90. açıklama notunda da belirtildiği gibi burada “Bedevi” Medine’nin hemen dışında yaşayan çöl Arapları anlamında kullanılmaktadır.
Bu ayetin anlaşılabilmesi için şu arka-plan gözönünde bulundurulmalıdır: Bu insanlar dış görünüş itibarıyla İslam’ı kabul etmişlerse de, tam mutmain bir şekilde mü’min olmamışlardı. Medine’de yükselen İslam gücünü görünce, o denli korkmuşlardı ki, İslam’ı görmezlikten gelememişlerdi. Bu nedenle ilk önceleri İslamla küfür arasındaki savaşta çıkarcı bir tavır almışlardı.
Fakat İslam devletinin gücü Hicaz ve Necd’in büyük bir bölümüne yayıldığında ve düşman kabilelerin güçleri zayıflamaya başladığında İslam’a girmenin uygun olacağını düşündüler. Fakat içlerinde Doğru Yol olduğuna kani olup da İslam’ı samimiyetle kabul edenler azınlıktaydı. İşte bu nedenle onlar gerçek inancın gerektirdiği samimi çabalar göstermiyor ve sadece İslam’ın zorunlu kıldığı görevleri yerine getiriyorlardı. Bedevilerin çoğunluğu kendilerine en uygun politika olduğu için İslam’ı kabul etmişlerdi. Onlar İslam’ı kabul etmenin gerektirdiği zorunlu görevleri yapmaksızın yöneten grubun bir üyesi olmanın sağladığı faydaları elde etmek ve sadece müslüman olmanın avantajlarına sahip olmak istiyorlardı. Bu nedenle namaz kılmaya, oruç tutmaya ve hurma bahçelerinden, hayvan sürülerinden zekat vermeye tamamen karşıydılar. Bunun yanısıra İslam devletinin disiplini altında canları sıkılıyor ve tarihte ilk kez bir güce boyun eğdikleri için pişmanlık duyuyorlardı. Bunun da ötesinde, İslam’ın istediği Allah yolunda mallarını ve canlarını feda etmek onların doğalarına aykırı bir tutumdu, çünkü onlar sadece yağmalamak ve ganimet elde etmek amacıyla savaşmaya alışkındılar. İşte bu nedenle kendilerine uygulanan sınırlama ve zorunluluklardan kurtulmak için her zaman yeni bir bahane icat ediyorlardı. Çünkü “Hak” veya “insanlığın refahı” gibi şeyler onları ilgilendirmiyordu. Onları ilgilendiren tek şey develeri ve keçileri, yani çadırlarının çevresindeki küçük ve dar dünya idi. Bunların ötesinde inanabilecekleri tek şey onların dünyadaki mutluluğunu garanti eden, onların verdiği hediyelere karşılık dua eden kimselere karşı gösterilen saçma ve akıldışı hürmet ve saygıydı. Fakat bu insanlar, tüm kültürel, sosyal ve ekonomik hayatlarını ahlaki ve hukuki disiplini altına alacak ve onlardan, evrensel bir ıslah hareketi için canlarını ve mallarını feda etmelerini isteyecek bir iman veya düşünceyi kabul etmeye hazır değillerdi.
Bu ayette, Bedevilerin yukarıda değinilen zihni ve ahlaki durumları şöyle anlatılmaktadır: “Bu bedeviler, şehirli Araplardan daha ikiyüzlü ve Hakkı inkarda daha inatçı, daha dikbaşlıdırlar. Çünkü şehirliler bilgili ve hikmet sahibi insanlarla tanışma ve böylece doğru yolun kanun ve talimatlarını öğrenme imkanına sahiptirler. Diğer taraftan bedeviler ise Hak din hakkında az bilgi edinebilirler, çünkü öğrenmek için çok az fırsatları olur. Bunun yanısıra bedeviler, ahlaki ve ruhi değerleri olan insanlar gibi yaşamazlar ve hayatlarını “ekonomik hayvan” olarak devam ettirirler. Bu nedenle hayvansal dürtülerinin ötesinde daha yüce bir duygu ve düşünceleri yoktur.
Bu ayetlerin (97-99) indirilişinden iki yıl sonra Hz. Ebu Bekir’in (r.a) hilafeti zamanında çıkan isyan ve irtidat hareketinin en önemli nedeni, bedevilerin yine burada adı geçen özellikleriydi.
96. Bu demektir ki, “Zekat ödemesini”, bir cereme ve misafirperverliğe karşılık yapılan harcama, bir İslami vazife, bir para cezası yükümlülükleri olarak görmekteydiler. Yine bunun gibi şayet “Cihad” için yardımda bulunmak mecburiyetinde kalmışlarsa bunu samimi olarak maddi katkıda bulunmakla Allah’ın rızasını kazanarak O’nu memnun etmek için değil, İslam devletine karşı güya besledikleri sadakatleri göstermek adına yapmış oluyorlardı.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.