EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA AHKAF SURESİ 29. VE 35. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
29- Hani cinlerden birkaçını, Kur’an dinlemek üzere (33) sana yöneltmiştik. Böylece onun huzuruna geldikleri zaman, dediler ki: “Kulak verin;” sonra (dinleme işi) bitirilince de kendi kavimlerine (birer) uyarıcı-korkutucular olarak döndüler.
30- Dediler ki: “Ey Kavmimiz, gerçekten biz, Musa’dan sonra indirilen, kendinden öncekileri de doğrulayan bir kitap dinledik; hakka ve dosdoğru olan yola yöneltip-iletmektedir.”(34)
31- “Ey Kavmimiz, Allah’a davet edene icabet edin ve ona iman edin; günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi acıklı bir azabtan korusun.”(35)
32- “Kim Allah’a davet edene icabet etmezse,(36) artık o, yeryüzünde (Allah’ı aciz bırakacak değildir ve onun O’ndan başka) velileri de yoktur. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.”
33- Onlar görmüyorlar mı ki, gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan (Allah) , ölüler de diriltmeye güç yetirir. Hayır; gerçekten O, her şeye güç yetirendir.
34- Küfredenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) “Bu gerçek değil miymiş?” Onlar: “Rabbimize and olsun, evet (öyledir) ” derler. (Allah da:) “Öyleyse küfretmekte olduklarınızdan dolayı azabı tadın” dedi.
35- Artık sen sabret; peygamberlerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, onlar için de acele etme.(37) Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki kendileri gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamışlar. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı?
AÇIKLAMA
33. Bu ayetin tefsirinde, Hz. Abdullah bin Me’sud, Zübeyr, Abdullah bin Abbas, Hasan Basri, Said bin Cübeyr, Zer bin Ubeyş, Mücahid, İkrime ve diğer büyüklerden rivayet olunur ki, hepsi bu ayette zikrolunan cinlerin ilk gelişinin Batn-ı Nahle’de vuku bulduğu hususunda müttefiktirler. İbn İshak, Ebu Nuaym El-İsfahani ve Vakîdî’nin beyanına göre bu hadise, Allah Rasulü Taif’ten üzgün olarak Mekke’ye dönerken yolda Nahle denilen yerde konakladığında, orada kıldığı yatsı veya sabah ya da teheccüd namazı sırasında olmuştur.
Cinlerden bir grup bu sırada oradan geçmekteydiler ve Allah Rasulü’nün Kur’an okuyuşunu duyduklarında dinlemek için durdular. Bütün rivayetler ittifakla cinlerin, orada Allah Rasulü’ne kendilerini belli ettirmediklerini ve Rasulüllah’ın da onları farketmediğini söylemektedirler. Fakat bilahare Allah Teala vahiy vasıtasıyla onların Kur’an dinlediklerinin haberini vermiştir. Bu hadisenin geçtiği yer, Ez-Zeyma veya Es-Sebil-ul-Kebir denilen yerlerden birisidir. Bu yerlerin ikisi de Vadi-n-Nahle’de bulunmaktadır. Su ve yeşillik vardır.
Taif’ten gelmekte olan bir kimse eğer yolda mola verirse ancak bu iki yerden birisinde konaklar.
34. Buradan da anlaşılıyor ki, bu cinler daha önce Hz. Musa’ya ve diğer semavi kitaplara inanıyorlardı. Kur’an’ı işittikten sonra bunun da daha önceki peygamberlerin tebliğ ettiği aynı kelam olduğunu anladılar. Bu yüzden bu kitaba ve onu getiren Rasulüllah’a hemen iman ettiler.
35. Muteber rivayetlerden anlaşılmaktadır ki, bu hadiseden sonra cinler, peşpeşe heyetler halinde Allah Rasulü’nün huzuruna gelmeye ve onunla yüzyüze sohbet etmeye başladılar. Hadis kitaplarında bu konudaki rivayetleri topluca mütala edecek olursak hicretten önce Mekke’de Allah Rasulü’nün huzuruna en azından altı heyetin geldiği anlaşılır.
Bir heyet hakkında Abdullah İbn-i Mes’ud diyor ki: “Mekke’de bir gün Allah Rasulü bütün bir gece yok oldu. Biz de acaba ona birisi mi saldırdı diye merak ediyorduk. Sabah olunca Hira dağındaki mağaradan geldiğini gördük. Sorduğumuzda “Bir cin çağırmıştı, onunla giderek bir cin taifesine Kur’an okudum” dedi (Müslim, Müsned-i Ahmed, Tirmizi ve Ebu Davud.)
Yine Abdullah İbn Mes’ud’dan başka bir rivayette “Allah Rasulü bir gün Mekke’de ashab-ı kirama “Bu gece cinlerle konuşma yapacağım, içinizden bana refakat edecek var mı?” diye sordu. Ben de hemen “Evet, ben varım” dedim. Mekke’nin kuzeyinde bir yere vardık. Allah Rasulü bir çizgi çizerek bana bu çizgiden daha ileriye geçmememi söyledi. Sonra kendisi daha ileri giderek orada Kur’an okumaya başladı. Gördüm ki pek çok kişi Allah Rasulü’nün etrafında toplanmış ve benimle Allah Rasulü’nün arasını doldurmuşlar.” (İbn Cerir, Beyhaki, Delail-ün-Nübüvve; Ebu Nuaym el-Isfahani)
Daha sonra başka bir gece yine Abdullah İbn-i Mesud, Allah Rasulü Mekke’de Hecun denilen yerde cinlerin bir meselesini hallediyorken onun yanındaydı. Yıllar sonra İbn-i Mesud (r.a) Kufe’de toprağı işleyen bazı insanlar gördüğünde “Hecun mevkiinde gördüğüm cinler işte bunlara benziyordu.” demişti. (İbn Cerir.)
36. Bu cümle, cinlerin sözlerinin bir kısmı olabilir. Ya da bu söz cinlerin sözlerine eklenmiş Allah’ın sözüdür. Siyak ve sibaktan ikinci görüşün daha tercihe şayan olduğu anlaşılmaktadır.
37. Yani, nasıl senden önceki peygamberler kavimlerinin eziyet, muhalefet ve kötü davranışlarına karşı senelerce yılmadan mücadele vermişlerse, sen de öyle çalışmaya devam et. Bunların hemen iman edeceğini, eğer iman etmezlerse Allah’ın onlara hemen azab indireceğini hiç düşünme.
AHKAF SURESİNİN SONU