EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA FECR SURESİ 7 VE 15. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
7- ‘Yüksek sütunlar’ sahibi İrem’e?(3)
8- Ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi.(4)
9- Ve vadilerde kayaları oyup-biçen Semud’a?(5)
10- Ve kazıklar (ehramlar) sahibi Firavun’a?(6)
11- Ki onlar, şehirlerde azgınlaşmışlardı.
12- Böylece oralarda fesadı ‘yaygınlaştırıp-arttırmışlardı.’
13- Bundan dolayı, Rabbin, onların üzerine bir azab kamçısı çarpıverdi.
14- Çünkü senin Rabbin, gerçekten gözetleme yerindedir.(7)
15- Fakat insan; ne zaman Rabbi kendisini bir denemeden geçirse, ona bir keremde bulunsa, ona nimetler verse: “Rabbim bana ikramda buludu” der.(8)
AÇIKLAMA
3. “İrem”den murad Ad kavmidir. Kur’ân-ı Kerîm ve Arap tarih kitaplarında “Ad-i Ulâ” şeklinde zikredilmiştir. Necm suresinde de bu şekilde geçmektedir. (Necm 50) , Yani, kendilerine Hud Peygamber gönderilen Ad kavmine azab indirilmiştir. Buna karşılık Arap tarihinde bu azaptan kurtulup yaşayanlara “Ad-i Uhra” ismi verilmiştir. Kadim Ad kavmine “İrem” denmesinin nedeni, bunların Sami ırkından Hz. Nuh’un oğlu Sam ve onun da oğlu İrem’den geldiklerinden dolayıdır. Meşhur olan diğer bir kolu da Kur’ân’da Semud olarak zikredilmiştir. Başka bir kolu da Arami’dir (Arameans) . Başlangıçta Şam’ın kuzey bölgesinde yaşamışlardır. Onların lisanı olan Aramiece (Arameac) Sami lisanlarının en önemli koludur.
Ad kavmi için “Zatü’l imad” (yüksek sütun sahibi) kelimesi kullanılmıştır. Çünkü onlar yüksek binalar inşa ediyorlardı. Dünyada bu gibi binalar ilk önce onlarla başlamıştır. Başka bir yerde Kur’an onların özelliklerini şöyle zikreder: “Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?” (Şuara 128-129) .
4. Yani, kendi devrinde benzersiz bir milletti. Şan, şöhret ve kuvvet itibariyle onlardan üstünü yoktu. Kur’an’ı Kerim başka bir yerde onlar hakkında şöyle buyurmuştur: “Sizi uyarmak üzere aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir haber gelmesine mi şaşıyorsunuz? Allah’ın sizi Nuh kavmi yerine getirdiğini ve vücutça da onlardan üstün kıldığını hatırlayın. Kurtuluşa erebilmeniz için Allah’ın nimetlerini anın” (A’raf 69) . Bir yerde de şöyle buyurulmuştur: “Ad kavmi, yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamış, ‘bizden daha kuvvetli kim vardır” demişti. Onlar kendilerini yaratan Allah’ın onlardan daha kuvvetli olduğunu görmüyorlardı, değil mi? Ayetlerimizi bile bile inkâr ediyorlardı” (Fussulet 15) . Bir başka yerde ise, şöyle buyurulmuştur: “Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız” (Şuara 130) .
5. “Vadi-i Kura”dan maksat Semud kavminin dağları yontarak binalar yapmasıdır. Galiba tarihte dağlar içinde bina yapmaya başlayan ilk kavim Semud kavmiydi. (Bkz. A’raf an: 37-59, Hicr an: 45, Şuara an: 95-99.
6. Firavn için “Zü’l evtad” (kazıklar sahibi) denmiştir. Sâd suresi 12. ayetde de bu kelime kullanılmıştır. Bu tabirin birkaç anlamı olabilir. Fir’avn’ın askerleri kazıklara benzetilmiş ve dolayısıyla asker sahibi anlamına, kazıklar sahibi denmiş olabilir. Çünkü Fir’avn’ın saltanatı askerlerine dayanmaktaydı. Bir de, Fir’avn’ın askerleri nerede kamp kursa orada her taraf kazıklarla dolu gözükmekteydi. Çünkü kurdukları çadırlar kazıklara dayanıyordu. “Kazıklar Sahibi” tabirinden murad, Fir’avn’ın, kazıklar dikerek insanlara azab etmesi de olabilir. Ayrıca Mısır ehramlarına kazık denmiş olması da mümkündür. Çünkü ehramlar Firavunlar’ın azametinin alametiydi. Nitekim onlar asırlardır yeryüzünde kazık gibi durmaktadırlar.
7. “Zalimlerin ve müfsidlerin hareketlerini gözetlemek için pusu kurmak” bir temsil olarak kullanılmıştır. Pusu, aslında, münasip bir an bulduğunda hücum edebilmesi için bir şahsın gizlenerek bakmasıdır. Av, akibetinden habersiz ve gafil olarak gelir ve tuzağa düşer. Zalimlerin Allah (c.c.) karşısındaki durumları da aynen böyledir. Allah’ın kendilerini gözetlediğini düşünmeden dünyada fesad ve fitne çıkarırlar. Kayıtsız ve korkusuzca kötülüklerine devam ederken Allah’ın, artık geçmesine izin vermeyeceği an gelir ve azaba çarpılırlar.
8. Burada genel ahlâk konusunda eleştirilmektedirler. Yapılan tenkit, dünyada böyle bir tutum içinde olanların sorgulanmayacağı zannı ve yaptıklarının ceza ya da mükafatsız kalmasının mantığı noktasında toplanmaktadır.