EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KASAS SURESİ 71. ve 77. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
71- De ki: “Gördünüz mü söyleyin; Allah, kıyamet gününe kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa, Allah’ın dışında size aydınlık verecek ilah kimdir? Yine de dinlemeyecek misiniz?
72- De ki: “Gördünüz mü söyleyin, Allah, kıyamet gününe kadar gündüzü sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa, Allah’ın dışında size içinde dinleneceğiniz geceyi getirecek ilah kimdir? Yine de görmeyecek misiniz?
73- Kendi rahmetinden olmak üzere O, sizin için içinde dinlenmeniz ve O’nun fazlından (geçiminizi) aramanız için geceyi ve gündüzü var etti. Umulur ki şükredersiniz.
74- O gün (Allah) onlara seslenecek: “Benim ortaklarım olarak öne sürdükleriniz nerede” der.
75- Her ümmetten bir şahid(92) ayırıp çıkardık da: “Kesin-kanıt (burhan) ınızı getirin”(93) dedik. Artık öğrenmiş oldular ki, hak, gerçekten Allah’ındır ve düzüp uydurdukları kendilerinden uzaklaşıp-kaybolmuşlardır.
76- Gerçek şu ki,(94) Kârun, Musa’nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı.(95) Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, onun anahtarları birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu.(96) Hani kavmi ona demişti ki: “Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez.”
77- “Allah’ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah’ın sana ihsan ettiği gibi, sende ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah, bozgunculuk yapanları sevmez.”
AÇIKLAMA
92. “Bir şahit”: Topluluğu uyaran peygamber yahut topluluk içinde hakikatı tebliğ görevini icra eden peygamberlerin takipçileri arasından salih bir kişi, yahut hakikat mesajının topluluğa ulaştırıldığı vasıta.
93. Yani, “Mazur olduğunuzu göstermek için ikna edici bir delil getirin. Ya ısrar edip durduğunuz Şirk’in risalet ve ahiret’i inkârın doğru inanç olduğunu ve akli delillerle bu inancı benimsediğinizi ispatlayın, yahut eğer bunu yapamıyorsanız, hiç değilse bu hataya karşı sizi uyarmak için Allah’ın hiçbir düzenlemede bulunmadığını, size doğru yolu göstermediğini ispat edin.”
94. Bu gerçek, 57. ayetten bu yanaki pasajın temasını oluşturan mazeretin devam eden cevabı olarak zikrediliyor. Buna dikkat ederek şu gerçek akılda tutulmalı ki, Rasûlullah Muhammed’in mesajının, bütün kavmî çıkarları tersyüz edeceğinden korkanlar, aslında büyük sermayedarlar, faizciler ve Mekke kapitalistleriydi. Bu tipler, uluslararası ticaret ve faizcilik yüzünden zamanlarının Karun’ları haline gelmişlerdi. Bunlar asıl hakikatin azamî derecede servet kazanıp biriktirmek olduğuna inanan kimselerdi. Bu hedefi geçersiz kılan herhangi birşey hiçbir surette kabul edilemeyecek bir yalandı. Öte tarafta ise, bu kodamanlara özlem dolu gözlerle bakıp bir an önce bu insanların ulaştığı zenginliğe büyük bir ihtirasla ulaşmak isteyen halk vardı. Böyle para ihtirasıyla yüklü bir atmosferde insanlar, Rasûlullah Muhammed’in (s.a) Tevhid’e, Ahiret’e ve manevi bir yasaya yaptığı davetin kabul edilmesi halinde Kureyş’in yalnız ticarî değil, ekonomik açıdan da yıkımına yol açacağı şeklinde güya bomba gibi bir delile sahip oldukları düşüncesindeydiler.
95. Kitab-ı Mukaddes ve Talmud’da adı Korah olarak geçen Karun, Hz. Musa’nın (a.s) ilk yeğeniydi. Çıkış (6: 18-21) ‘da verilen şecereye göre Hz. Musa (a.s) ile Karun’un babaları özkardeş idiler. Kur’an’ın başka bir yerinde bu adamın bir İsrailli olmasına rağmen Firavun’la işbirliği yaptığı ve onun gözdelerinden biri olduğu zikredilir, öylesine ki Firavun’dan sonra Hz. Musa’ya (a.s) karşı çıkan iki elebaşıdan biri işte bu Karun’du: “Andolsun ki Musa’yı, ayetlerimiz ve apaçık bir burhanla (delille) , Firavun, Haman ve Karun’a göndermişizdir. Ama onlar şöyle demişlerdi: O yalancı ve büyücünün biridir.” (Mümin: 23-24)
Bundan şu sonuç çıkar ki, Karun kendi kavmine ihanet etmiş ve İsrailoğulları’nı sürmeye niyetli düşman güçlerin destekçisi olmuştu. Kendi halkına bu ihaneti, kendisine Firavun nezdinde de büyük bir mevki kazandırmıştı. Firavun’un yanısıra Hz. Musa’nın (a.s) kendilerine gönderildiği iki önemli kişiden biri olmuştur. Yani, Firavun’un başbaşkanı Haman ile, İsrailli kapitalist Karun… O kadar ki, diğer önde gelen şahıslar ve saray erkanı isimleri anmaya değmeyecek kadar ikinci planda kalmışlardı. Karun’un bu konumu Ankebut Suresi 39. ayette de îmâ edilmektedir.
96. Kitab-ı Mukaddes’de (Sayılar: Bab: 16) onunla ilgili zikredilen kıssada bu şahsın servetiyle ilgili hiçbir kayıt yoktur. Fakat Yahudi rivayetlerine göre o kadar muazzam bir servete sahipti ki, hazinelerinin anahtarını taşımak için üçyüz katıra ihtiyaç vardı. (Jewish Encylopedia c: VII. sh. 556) Her ne kadar mübalağalı ise de bu cümle Karun’un İsrail kaynaklarına göre bile zamanının en zengin insanı olduğunu göstermektedir.