sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KEVSER SURESİ 1. AYET

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KEVSER SURESİ 1. AYET
15.09.2023
314
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla

1- Şüphesiz, biz sana Kevser’i verdik.(1)

AÇIKLAMA

1. Burada kullanılan “Kevser” kelimesinin tam karşılığı sadece lisanımızda değil, hiçbir lisanda bir tek kelime ile verilemez. Bu kelime, kesretin mübalağa sigasıdır. Lugat manası, “sınırsız bolluk”tur. Ama burada kullanılış biçimi ile sadece kesret değil, aynı zamanda hayr, iyilik ve nimette de bolluk anlamı taşır. Bu kesretten, ifrat ve çokluğun en aşırısı kasdedilmiştir. Bundan kasıt, bir hayr ve iyilik değil, sayısız iyilik ve nimetlerin çokluğudur. Surenin tarihi arka-planında açıkladığımız gibi, o zamanki şartlar gözönüne alınırsa, düşman, Hz. Muhammed’in (s.a.) her bakımdan kötü durumda olduğunu zannediyordu. Onlara göre Rasulullah kavminden kesilmekle çaresiz kalmış, ticareti mahvolmuş, ismini devam ettirebilecek erkek çocuğu ölmüş, yanında sayılı birkaç kişiden başkası yer almamış, değil Mekke’de, bütün Arabistan’da kulak asılmayan bir dava edinmişti. Onun için Kureyşlilere göre Rasulullah’ın kaderi, bu davada başarısız olacağı ve öldükten sonra da Onu hatırlayan kalmayacağıydı. Bu şartlarda Allah (c.c.) tarafından “Biz sana Kevser verdik” buyurulmuştur. Buradan kendiliğinden şu anlam çıkmaktadır: “Muhaliflerin zannediyorlar ki, sen mahvoldun. Sana daha önce verilen nimetlerden de mahrum olduğunu sanıyorlar. Ama gerçek şu ki, biz sana sınırsız iyilik ve sayısız nimetler bağışladık. Bu nimetler arasında Rasulullah’ın sahip olduğu sayısız ahlâkî faziletler de vardır. Bunun içine nübüvvet, Kur’an, ilim ve hikmet gibi büyük nimetler de girer. Bu, tevhid ve hayat nizamının nimetine de şamildir. Bu nimet, herkesin anlayacağı, akıl ve fıtrata uygun, bütün dünyaya yayılabilecek özellikteki evrensel usûlleri içerir ve sürekli yayılmaya devam edecektir.
Bu, “refea ez-zikr” (Rasulullah’ın zikrinin yükselmesine) de şamildir. Bundan dolayı Rasulullah’ın mübarek ismi 1400 seneden beri dünyanın her köşesinden yükselmektedir ve kıyamete kadar da yükselecektir. Bu, Rasulullah’ın davetinin daha sonra evrensel bir ümmet meydana getirmesine ve bu ümmetin, hak din İslam’ın bayraktarı olması nimetine de şamildir. O nimetin içinde, temiz ve yüksek ahlâkta insanların diğer ümmetlerden çok olması da vardır. O ümmet, bozuk halde iken bile diğer bütün ümmetlerden daha çok iyilik taşıyacaktır. Bunda, Rasulullah’ın, hayattayken davetin başarısını görmesi nimeti de vardır. O’nun meydana getirdiği cemaat bütün dünyaya hakim olmaya muktedirdi. Bunda, Rasulullah’ın erkek çocuktan mahrum olmasına rağmen düşmanın zannettiğinin tersine, bu dünyada izinin kalması nimeti de şamildir. Allah, Müslümanları O’nun manevi evlatları yaparak kıyamete kadar isminin yükselmesini sağlamıştır. Ayrıca kızı Fatıma’dan da cismanî evlat bağışlamış ve böylece neslinin bütün dünyaya yayılmasını sağlamıştır. Bu evlatların sahip olduğu şeref Rasulullah’a nispet edildiklerinden dolayıdır.
Allah’ın Rasulullah’a ne kadar bol nimet nasip ettiği bu dünyada da görülebilir. Bunun dışında “kevser”den murad, iki tane daha büyük nimettir. Allah (c.c.) bunları Rasulullah’a ahirette verecektir. Onların mahiyetini anlama imkanımız yoktur. Onun için Rasulullah bunları açıklamıştır. Buna göre Kevser’den murad, kıyamet günü haşr meydanında Rasulullah’a verilecek olan bir Kevser havuzudur. İkincisi, Rasulullah’a cennette verilecek olan Kevser nehridir. Bu ikisi hakkında çok hadis rivayet edilmiştir. Bu hadisler o kadar çok raviden nakledilmiştir ki sıhhati hakkında en ufak bir şüpheye bile mahal yoktur.
Kevser havuzu hakkında Rasulullah’ın açıklaması ayrıntısı ile şöyledir:
a) Bu havuz kıyamet günü Rasulullah’a verilecektir. Herkesin susadığı o zor şartlarda O’na bu havuz verilecektir. Rasulullah bu havuzdan ümmetine su verecektir. Oraya önce Rasulullah varacak ve havuzun arkasına gelecektir. Rasulullah buyurdu ki, “Ümmetim o havuz başında toplanacaktır.” (Müslim, Kitabu’s-Salat; Ebu Davud, Kitabu’s-Sünne) “Ben o havuza sizden önce ulaşacağım.” (Buharî, Kitabu’r-Rikak ve Kitabu’l-Fiten; Müslim, Kitabu’l-Fedail ve Kitabu’t-Taharet; İbn Mace, Kitabu’l-Menasık, Kitabu’l-Zühd; Müsned-i Ahmed’de İbn Mesud, İbn Abbas ve Ebu Hureyre’den rivayet) “Ben sizden önce oraya varacağım ve sizin için şahitlik yapacağım.
Allah’a yemin ederim ki o havuzu şimdiden görmekteyim.” (Buharî, Kitabu’l Cenaiz, Kitabu’l-Megazî, Kitabu’r-Rikak) Rasulullah bir defasında Ensar’a şöyle buyurdu: “Benden sonra siz bencillik ve akrabayı kayırma ile karşı karşıya kalacaksınız. Siz, Kevser havuzu başında benimle buşulana kadar sabredin” (Buharî, Kitabu’l-Menakıbu’l-Ensar ve Kitabu’l-Megazî; Müslim, Kitabu’l-İmare; Tirmizî Kitabu’l-Fiten) “Ben kıyamet günü havuzun ortasında olacağım.” (Müslim, Fedail) Ebu Berza Eslemi’ye sorulmuştur: “Siz havuz hakkında Rasulullah’tan bir şey duydunuz mu?” O da cevap vermiş ve “Bir değil iki değil, üç değil, dört değil, beş değil pek çok defa duydum. Onu yalanlayanlara Allah (c.c.) O’nun suyunu nasip etmesin” demiştir. (Ebu Davud, Kitabu’s-Sünne) Ubeydullah b. Ziyad, havuz hakkındaki rivayetleri yalan kabul ediyordu. Hatta o, Ebu Berza Eslemî, Bera b. Azib ve Aziz b. Amr’ın bütün rivayetlerini yalanlamıştı. Sonunda Ebu Sebre, üzerinde Resulullah’ın, “Bilin, benim ve sizin buluşmanız havuz başında olacak” sözünün yazılı olduğu ve Abdullah b. Amr bin As’tan duyarak naklettiği bir yazı göstermiştir.
b) O havuzun genişliği hakkında çeşitli rivayetler vardır. Ama pek çok rivayete göre uzunluğu, Eyle’den (İsrail’in bugünkü Eylat limanı) Yemen’in San’a şehrine kadar veya Eyle’den Aden’e kadar, ya da Amman’dan Aden’e kadardır. Genişliği ise Eyle’den Huafa’ya (Cidde ve Rabiğ arasında bir yer) kadar olacaktır. (Buharî Kitabu’r-Rikak, Ebu Davut et-Tayalisî hadis no: 995; Müsned-i Ahmed, Hz. Ebubekir ve İbn Ömer’den rivayet, Müslim, Kitabu’t-Taharet ve Kitabu’l-Fedail; Tirmizî, Ebvabu’l Suffetu’l Kıyame; İbn Mace, Kitabu’z-Zühd) Bundan da anlaşılıyor ki, kıyamet günü bugünkü Kızıldeniz’in Kevser havuzuna çevrileceği sanılıyor. En doğrusunu Allah (c.c.) bilir.
c) Bu havuz hakkında Resulullah buyurdu ki, “Bunun içine bir cennet nehrinden su aktarılacaktır.” (Bunu ileride anlatacağız.) Yani iki kanal aracılığıyla buraya cennetten su verilecektir. (Müslim, Kitabu’l Fedail) Diğer bir rivayette, “Cennetin Kevser nehrinden bir nehir, bu havuz tarafına akıtılacaktır” buyurulmuştur. (Müsned-i Ahmed, İbn Mesud’tan rivayet) .
d) Rasulullah bunun keyfiyetini şöyle açıklamıştır: Bu havuzun suyu sütten (Bazı rivayetlere göre gümüşten, bazılarına göre de kardan) daha beyaz olacaktır. Buzdan daha fazla serin ve baldan daha tatlı olacaktır. Suyun altındaki toprağın kokusu misk kokusu olacaktır.
Gökteki yıldızlar kadar ibrik orada hazır bulunacaktır. Bu havuzdan bir defa su içen hiçbir zaman susamayacaktır. Bundan mahrum kalan da hiç bir zaman susuzluğunu gideremeyecektir. Bütün bunlar lafzî farklılıklar ile pek çok hadiste nakledilmiştir. (Buharî, Kitabu’r-Rikak; Müslim, Kitabu’t-Taharet ve Kitabu’l-Fedail; Müsned-i Ahmed, İbn Mesud’dan, İbn ömer b. As’tan rivayetler; Tirmizî, Ebvabu’l Suffetu’l Kıyame; İbn Mace, Kitabu’z Zühd; Ebu Davud, Tayalisî hadis no: 995 ve 2135) .
e) Rasulullah kendi devrindeki Müslümanları tekrar tekrar uyararak kendisinden sonra sünnetini değiştirenlerin bu havuzdan uzaklaştırılacağını ve bu havuza gelmelerine izin verilmeyeceğini bildirmiştir. Rasulullah şöyle demiştir: “Ben diyeceğim ki bunlar benim ashabımdır. Bana şöyle cevap verilecek; sen bilmiyorsun onlar senden sonra neler yaptılar. Ondan sonra ben de onları defederek uzaklaşmalarını söyleyeceğim.” Bu konu pek çok rivayet ile açıklanmıştır. (Buharî, Kitabu’r Rikak, Kitabu’l Fiten; Müslim, Kitabu’t Taharet, Kitabu’l Fedail; Müsned-i Ahmed, İbni Mesud ve Ebu Hureyre’den rivayet; İbn Mace, Kitabu’l Menasık, İbn Mace’nin bu konuda naklettiği hadislerde çok açık ifadeler vardır. Rasulullah buyurdu ki, “Ben sizlerden önce havuz başında olacağım. Sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı iftihar edeceğim. O zaman beni mahcup etmeyin. İyi bilin ki bazılarını kurtaracağım, bazıları ise benden uzaklaştırılacak. Ben, Ey Rabb’im bunlar benim ashabımdır, diyeceğim. Allah (c.c.) buyuracak ki, sen bilmezsin, onlar senden sonra ne gibi şeyler icad ettiler.” (İbni Mace’nin bu rivayetini Rasulullah Arafat’ta hutbede söylemiştir.)
f) Rasulullah kendi döneminden sonra kıyamete kadar gelecek olan Müslümanları, onların aralarından da Rasulullah’ın yolundan sapanların bulunacağı ile uyarmıştır. Rasulullah, “sünnetimi değiştiren bu kişiler havuzdan uzaklaştırılacaklardır. Ben diyeceğim ki; Rabb’im bunlar benim ümmetimdendirler. Bana şöyle cevap verilecek: Sen bilmezsin bunlar senden sonra neleri değiştirerek sapıttılar. Ondan sonra ben de onları kovarak havuza yaklaştırmayacağım.” Bu konuda pek çok rivayet bulunmaktadır. (Buharî, Kitabu’l Musakat, Kitabu’r Rikak, Kitabu’l Fiten; Müslim, Kitabu’t Taharet, Kitabu’s Salât, Kitabu’l Fedail; İbn Mace, Kitabu’z Zühd; Müsned-i Ahmed, İbn Abbas’tan rivayet) .
Havuz hakkındaki rivayetler, elliden fazla sahabeden mervidir. Genellikle bundan kasıt Kevser havuzudur. İmam Buharî, Kitabu’r Rikak’ın son babına, “bâbun fi’l havz ve kahe Allahu inne a’teynâ ke’l kevser” başlığını koymuştur. Hz. Enes’in rivayetinde bir açıklama vardır. Rasulullah Kevser hakkında şöyle buyurmuştur: “O havuz, ümmetimin, etrafında toplanacağı havuzdur.”
Cennette Resulullah’a verilecek olan Kevser isimli nehirin zikri pek çok rivayette geçmiştir. Hz. Enes’ten, Miraç’ta Rasulullah’a cennetin gösterildiğine dair rivayetler nakledilmiştir. (Bazı rivayetlerde Rasulullah’ın kavli olarak belirtilmiştir.) O sırada Rasulullah, kenarında inci, elmas ve pırlanta taşlarından bir kubbe yapılmış bir nehir gördü. Altındaki toprak ise misk kokuyordu. Rasulullah Cebrail’e veya kendisini gezdiren meleğe, “bu nedir?” diye sordu O da, “bu Kevser nehridir ve Allah (c.c.) sana hediye etmiştir” dedi. (Müsned-i Ahmed, Buharî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizî, Ebu Davud Tayalisî, İbn Cerir) Hz. Enes’ten rivayet edilmiştir ki, Rasulullah’a şöyle sorulmuştur veya bir şahıs sormuştur: “Kevser nedir?” Rasulullah, “Bu Allah’ın bana cennette verdiği bir nehirdir. Onun toprağı misktir. Suyu sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır” demiştir. Müslim, Ahmed, Tirmizî, İbn Cerir, Müsned-i Ahmed’deki başka bir rivayete göre Rasulullah Kevser’in özelliğini açıklayarak “içinde taş yerine inci olacaktır” buyurdu. İbn Ömer, Rasulullah’ın şöyle buyurduğunu nakleder: “Kevser cennette bir nehirdir. Onun kenarı altındandır. Suyu, inci ve elmas üzerinden akmaktadır. (Yani taş yerine inci ve elmas vardır.) Onun toprağı miskten daha iyi kokacaktır. Suyu kardan daha beyaz olacaktır. Buzdan daha serin, baldan daha tatlıdır.” (Müsned-i Ahmed, Tirmizî, İbn Mace, İbn Ebi Hatim, Darimî, Ebu Davud Tayalisî, İbn Münzir, İbn Merduye, İbn Ebi Şeybe) Usame b. Zeyd’den rivayet edilmiştir ki, Rasulullah bir defasında Hz. Hamza’ya gitmişti. O evde yoktu. Hz. Hamza’nın hanımı Rasulullah’ı ağırladı. Konuşması sırasında kadın, “kocam bana, size cennette Kevser isminde bir nehir verildiğini söyledi” dedi. Rasulullah, “evet” dedi ve ekledi, “onun altında yakut, mercan ve inciler olacak.” (İbn Cerir ve İbn Merduye bunun senedinin zayıf olduğunu, ama bu konudaki pek çok rivayetin bunu desteklediğini söylerler.) Bu merfu rivayetler dışında, kevserden kastın nehir olduğuna dair Sahabe ve Tabiine ait pek çok kavil nakledilmiştir. Yukarıda zikredilen özellikler bu kavillerde de beyan edilmiştir. Meselâ, İbn Ömer, İbn Abbas, Enes b. Malik, Hz. Aişe, Mücâhid ve Ebu Aliye’nin kavilleri, Müsned-i Ahmed, Buhari, Tirmizi, Neseî, İbn Merduye, İbn Cerir ve İbn Ebi Şeybe gibi hadisçilerin kitaplarında rivayet edilmiştir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.