EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA MEARİC SURESİ 34. VE 44. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
34- Namazlarını (titizlikle) koruyanlardır.(23)
35- İşte onlar, cennetler içinde ağırlananlardır.
36- Şimdi küfretmekte olanlara ne oluyor ki, boyunlarını sana uzatıp koşuyorlar.(24)
37- Sağ yandan ve sol yandan bölükler halinde.
38- Onlardan her biri, nimetlerle donatılmış cennete gireceğini mi umuyor (tamah ediyor) ?(25)
39- Hayır, doğrusu biz onları bildikleri şeyden yarattık.(26)
40- Artık,(27) doğuların ve batıların Rabbine(28) yemin ederim; biz gerçekten güç yetirenleriz;
41- Onların yerine kendilerinden daha hayırlılarını getirip-değiştirmeğe. Üstelik bizim önümüze geçilemez.(29)
42- Şu halde sen, kendilerine vadedilen (azab) günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp-oynasınlar, oyalansınlar.
43- Kabirlerinden koşarcasına çıkacakları gün, sanki onlar dikili birşeye yönelmişler gibidirler.(30)
44- Gözleri ‘korkudan ve dehşetten düşük,’ yüzlerini de bir zillet sarıp-kaplamış; işte bu, kendilerine vadedilmekte olan (kıyamet ve azab) günüdür.
AÇIKLAMA
23. Bundan, namazın önemi anlaşılmaktadır. Cennete sahip olacak o yüksek meziyetli kimselerin sıfatı namaz ile başlar ve namaz ile biter. Namaz kılmak onların birinci sıfatlarıdır. Namaz kılmaya devam etmek ise onların ikinci sıfatıdır. Namazlarını korumak ise son sıfatlarıdır. Namazı korumaktan kasıt, onları vaktinde eda etmektir. Namazdan önce hem bedenlerinin ve hem de üzerindeki giysilerin temiz olmasına ve abdestlerine özen gösterirler. Abdestte vücut azalarını iyice temizlerler. Namazın farzlarına, vaciplerine, sünnet ve müstehaplarına tam manasıyla uyarak namazın adabına da riayet ederler. Allah’a karşı gelerek namazlarını heba etmezler. Bunların hepsi “namazı korumak” içerisinde sayılmaktadır.
24. Bu ayet, Rasulüllah’ın davete ya da Kur’an-ı Kerim’i tilâvete başladığı zaman sesini duyar duymaz hemen koşarak onunla alay etmeye gelenleri işaret etmektedir.
25. Yani, önceki ayetlerde izah edilen, “hak sesi” duymaya bile tahammül edemeyen ve o sesi boğmak için çalışan insanlar nasıl olur da cennete girmeyi ümit ederler? Allah cenneti bunlar için mi yaratmıştır? Burada Kalem, 34-41 arası ayetleri göz önünde tutalım. Orada Mekkeli kafirlerin “Eğer ahiret olursa orada da bu dünyada olduğu gibi biz istifade edeceğiz, siz ise bu dünyada olduğunuz gibi mahrum olacaksınız” iddialarına cevap verilmekteydi.
26. Bu cümlenin iki manası olabilir. Eğer önceki konuyla irtibatlı olarak düşünürsek anlamı, “Biz bunları da aynı maddeden yarattık, bu yüzden insanlar aynıdır. Ama cennete girmek için yalnızca bu madde bir ölçü olsaydı, o zaman iyi ve kötü, zalim ve adil, suçlu ve suçsuz hepsinin cennete girmesi gerekirdi. Azıcık bir aklı olan bile, cennete girebilmesi için diğer özellikleri hiç dikkate alınmadan yalnızca bu ölçünün kullanılamayacağını bilir. Eğer bu ayeti, bir sonraki mevzunun mukaddimesi olarak düşünürsek bu sefer manası, “Bunlar kendilerini, bizim azabımızdan korunmuş hissediyor, onları azamıbımızla korkutan kişiyi de alaya alıyorlar. Oysa ki biz dünyada da onlara istediğimiz zaman azab verebilir, ölümden sonra da istediğimiz zaman diriltebiliriz. Kendileri de biliyorlar ki biz onları bir nutfeden, bir su damlasından yarattık ve sonra insan haline getirdik. Eğer kendi yaratılışları üzerinde bir nebzecik düşünselerdi, kendilerinin bizim kontrolümüz dışında olduğu ve onları tekrar diriltmeye muktedir olmadığımız şeklinde düşünce hatalarına düşmezlerdi.
27. Yani, bu onların zannettiği gibi değildir.
28. Burada, Allah Teâlâ, kendi zatı üzerine yemin etmektedir. “Doğuların ve Batıların” tabiri, güneşin, senenin her günü başka bir açıdan ve yeryüzünde değişik kısımlarda doğup battığını ifade eder. Bu yüzden doğu batı tek değildir, birçok doğu ve batı vardır. Öte yandan kuzey ve güney gibi doğu ve batı da bir yön tarif eder. Bu yüzden Şuara Suresi 78. ayette ve Müzzemmil Suresi 19. ayette “Doğunun ve Batının Rabbi” denilmektedir Diğer bir yönden de bakıldığında yeryüzünde iki doğu ve iki batı vardır. Çünkü yeryüzünün bir yarı küresinde göneş doğarken, diğer bir yarı kürede güneş batar. Bu yüzden Rahman Suresi 17. ayette “iki doğunun ve iki batının Rabbi” denilmektedir. İzah için bkz. Rahman an: 17.
29. Allah Teâlâ onun yüzünden “Doğunun Rabbi ve batının Rabbi” diyerek kendi üzerine yemin etmektedir. Bunun anlamı, “çünkü biz doğuların ve batıların sahibiyiz bu yüzden bütün yeryüzü bizim kudret elimiz altındadır. Benden kurtulamazsınız. Biz ne zaman istesek sizi helak eder ve yerinize sizden daha iyilerini getiririz” demektir.
30. Metinde “” cümlesinde geçen nusb hakkında müfessirler ihtilaf etmişlerdir. Bazıları bunun put olduğunu söyler. Dünyadayken bu putlara nasıl koşarak gidiliyorsa, o gün de Allah’ın hesabına öyle koşarak getirileceklerdir. Diğer bazı müfessirler ise bunların, birbirlerini geçmeye çalışan yarışçılar için dikilmiş nişanlar olduğunu söylerler.
MEARİC SURESİNİN SONU