EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA NAZİAT SURESİ 9 VE 22. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
9- Gözler de zillet içinde düşecek.
10- Kendileri; derler ki: “Biz çukurda iken, gerçekten biz mi yeniden (diriltilip) döndürüleceğiz?”
11- “Biz çürüyüp dağılmış kemikler olduğumuz zaman mı?”
12- Dediler ki: “Şu durumda, zararına bir dönüştür(4) bu.”
13- Oysa bu, yalnızca tek bir haykırıştır.
14- Bir de bakarsın ki, onlar, yerin üstündedirler.(5)
15- Musa’nın haberi sana geldi mi?(6)
16- Hani Rabbi ona, kutsal vadi(7) Tuva’da seslenmişti:
17- “Firavun’a git; çünkü o, azdı.”
18- “Ona de ki: -Temizlenme isteğin var mı?”
19- “Seni Rabbine yönelteyim, böylece (O’ndan) korkmuş olursun.”(8)
20- (Musa) Ona büyük mucizeyi(9) gösterdi.
21- Fakat o, yalanladı ve isyan etti.
22- Sonra da (karşıt olarak) çaba harcayıp sırtını döndü.(10)
AÇIKLAMA
4. Birbirlerine alaylı alaylı, ‘eğer öbür dünya böyleyse, biz çok zararlı olacağız’ diyorlardı.
5. Yani onlar, bu işin imkânsız olacağını sanıyorlardı. Halbuki Allah (c.c.) için bu, hiç de güç bir iş değildir. Toz olmuş kemikleriniz nerede olurlarsa olsunlar Allah’ın (c.c.) emriyle biraraya gelirler ve bir de bakarsınız ki Allah’ın (c.c.) huzurundasınız. Bu dönüş gerçekten de sizler için zararlıdır. Bu sebepten dolayı, nereye kaçarsanız kaçın, bu olay sonuçta vukû bulacaktır ve o zaman inkârınız ve alaylarınız hiçbir işe yaramayacaktır.
6. Mekkeli müşriklerin Kıyamet ve Ahiret ile alay etmelerinin sebebi, aslında bir felsefeyi reddetmek değil, Allah’ın (c.c.) elçisini yalanlamaktı. Yani onların yalanlamaları sıradan bir insanı hedef almıyor, bir peygamberi hedef alıyordu. Bundan dolayı Allah (c.c) Ahiret hayatıyla ilgili deliller vermeden önce, Hz. Musa (a.s) ve Firavun’un kıssasını anlatarak, Mekkelileri, Allah’ın (c.c.) elçisine karşı çıkmanın ve ona başkaldırmanın sonuçlarından sakındırıyor.
7. Müfessirlerin çoğu ‘Tuva’ kelimesinin sadece bir isim olduğunu söylemişlerdir. Ayrıca Tuva vadisi ile ilgili olarak iki anlam öne sürülmüştür. Birincisi, bu Vadi’nin iki kez şereflenerek mukaddes olduğu biçimindedir. İlki, Allah (c.c) Hz. Musa (a.s) ile burada konuşmuştu, diğeri ise, Hz. Musa (a.s) Mısır’dan çıktıktan sonra bu Vadi’ye gelmiştir. İkinci anlamı da, Arapça bir deyime ‘filan şahıs gecenin geç vaktinde geldi’ dayandırılmıştır.
8. Buradaki bazı noktaları iyi kavramak gerekir.
a) Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Musa (a.s) ile Allah (c.c) arasında geçen konuşmalar, gerekliliğine göre, bazı yerlerde kısaca, bazı yerlerde de ayrıntılı bir biçimde zikredilmiştir. Burada konuşmalara az yer verildiğinden, sözkonusu mahâlden uzunca bahsedilmemiştir. Aşağıda işaret olunan ayetlere ayrıntılı bilgi için bkz. Tâhâ: 9-48, Şuara: 10-17, Neml: 7-12 Kasas: 29-35
b) Firâvun’un azgınlığı iki ayrı sahada mütealâ edilebilir. Birincisi, Firavun’un Yaratıcısına karşı isyanı; ikincisi, yaratılana karşı zulmüdür. Firavun halka topluca “Ben sizin en Yüce Rabbinizim” demekle Yaratıcısına karşı isyan etti. Halkını grup grup parçalayıp, onları aldatarak köleleştirdi. Ve böylece müstez’aflara çokça zulmetti. Bu husus Kassas-4 Zuhruf-54’de açıkça görülebilir.
c) Hz. Musa’ya (a.s) “Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt alır veya korkar” (Tâhâ – 44) diye emredilmişti. Bu ayet, davetçinin yumuşak söz ve hikmetle bir âsîyi hidayete çağırmasının gerekliliğine örnek teşkil eder. Diğer örnekler, Tâhâ – 49 – 52, Şuara – 23 – 28, ve Kassas – 37’de verilmiştir. Bütün bu ayetler bizlere, Kur’an’da tebliğin metodlarını bildirmektedir.
d) Bazı kimselerin sandığı gibi, Hz. Musa (a.s) yalnız İsrailoğulları’nı kurtarmak için gönderilmemiştir. Hz. Musa’nın (a.s) peygamber olarak gönderilmesinin birinci nedeni, Firavun’a ve kavmine yol göstermek idi. İkinci neden ise, onlar tebliğe karşı koydukları takdirde, İsraioğulları’nı (onlar aslında Müslüman bir kavimdi) Firavun’a köle olmaktan kurtararak, Mısır’dan çıkarmak. Bu ayetlerde İsrailoğulları’nın adı bile geçmemektedir. Sadece Firavun’u İslâm’a davet etmek için Hz. Musa’ya (a.s) emir verildiğinden bahsetmektedir. Diğer yerlerde ise, Hz. Musa hem Firavun’a İslam’ı tebliğ ediyor, hem de İsrailoğulları’nı bırakmasını istiyor. Bkz. A’raf 104-105, Tâhâ: 44 – 52, Şuara: 16 – 17 ve 23 – 28, Ayrıca bkz. Yunus an: 74
e) Burada “temizlenmek” kelimesi ile akide, ahlâk ve amellerin temizlenmesi kastolunuyor. Diğer bir anlamı da, İslâm’ı kabullenmek demektir. İbn Zeyd, Kur’an’da “temizlenmek” kelimesinin İslâm’ı kabullenmek anlamında kullanıldığını söyler ve iddiasına örnek olmak üzere aşağıdaki üç ayeti zikreder.
-“Temizlenmeleri onlar için bir mükafattır.” Yani İslâm’ı kabul etmeleri.
-“Ne biliyorsun belki de o temizlenecek?” Yani belki İslâm’ı kabul edecek?
-“Onun temizlenmemesinden sana ne?” Yani müslüman olmamasından. (İbn Cerir)
f) “Seni Rabbine ileteyim de O’ndan korkasın.” Yani Rabbinizi tanıdığınızda, O’nun kölesi olduğunuzu da bilirsiniz. Bu bilgi sizde bir sakınma, korkma duygusu meydana getirir. Ve böylece Allah (c.c.) korkusu insanoğlunu doğru yola iletir. Allah’ı tanımayan bir insanın arınması düşünülemez.
9. “Büyük ayet” kelimesi ile, Âsâ’nın yılan olmasına işaret olunmaktadır. Bu husus çeşitli yerlerde zikredilmiştir. Ne kadar büyük bir mucizedir ki bu, cansız bir âsâ herkesin gözüönünde yılana çevriliyor ve sihirbazların sopa ve iplerinden sunî olarak yaptıkları yılanları yutuyor. Hz. Musa (a.s) onu eline aldığı zaman ise, normal bir âsâ oluveriyor. Bu büyük mucize Hz. Musa’nın (a.s) Allah’ın (c.c.) gönderdiği bir elçi olduğunun çok açık bir delilidir.
10. Bu konunun ayrıntıları diğer yerlerde de açıklanmıştır. Kısaca; Firavun Mısır’da bulunan tüm sihirbazları toplayarak, onlara sopa ve iplerden sahte yılanlar yaptırmış, böylelikle Hz. Musa’nın (a.s) diğer sihibazlar gibi bir sihirbaz olduğunu ve peygamberlikle alâkası bulunmadığını göstermek ve dolayısıyla ispat etmek istemiştir. Ancak sihirbazlar, yenilince Hz. Musa’nın sihir değil, bir mucize gösterdiğini anladılar. Sonunda da Firavun’un silahı geri tepmiş oldu.