EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA SÂD SURESİ 7. ve 14. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
7- “Biz bunu diğer dinde işitmedik,(9) bu, içi boş bir uydurmadan başkası değildir.”
8- “Zikir (Kur’an) , içimizden ona mı indirildi?” Hayır, onlar benim zikrimden bir kuşku içindedirler.(10) Hayır, onlar henüz benim azabımı tatmamışlardır.
9- Yoksa, güçlü ve üstün olan, karşılıksız bağışlayan Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır?
10- Yoksa göklerin yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülkü onların mı? Öyleyse, sebepler içinde (bir imkân ve güç bularak göğe) yükselsinler.(11)
11- Onlar, burada, (çeşitli) fırkalardan olma bozguna uğratılmış bir ordu(durlar) .(12)
12- Onlardan önce de Nuh kavmi, Ad ve kazıklar sahibi(13) Firavun da yalanlamıştı,
13- Semud, Lût kavmi ile Eyke halkı da. İşte onlar da, (Allah’a karşı isyanda birleşen ve güç toplayan) fırkalar(dı) .
14- Hepsi de peygamberleri yalanladılar, böylece azabla-sonuçlandırmam (onlara) hak oldu.
AÇIKLAMA
9. Yani, “Ne bizim atalarımız, ne civardaki Yahudi ve Hıristiyanlar, ne İran ve Irak’taki mecusîler, ne de tüm Arablardan hiçkimse” sadece “Bir olan Allah, alemlerin Rabbidir” dememiştir. Onlar da Allah’ın sevdiği kimselere değer verirler, türbelere yüz sürerler, adak ve kurban keserler. Bazıları evlat sahibi olmak için dua eder, bazıları rızk için yalvarırlar ve hepsi de dualarının kabul edileceğine, bu zatlardan feyz aldıklarına ve bu kimselerin kendilerinin tüm sorunlarını çözdüklerine yürekten inanırlar. Şimdi Muhammed’in, “Onların Allah’ın saltanatında hiçbir paylarının olmadığı ve tüm yetkinin Allah’ın elinde olduğu” şeklinde, hiç kimsenin söylemediği sözleri sarfettiğini duyuyuyoruz.
l0. Yani, “Onlar seni değil bizi yalanlıyorlar. Senin doğruluğundan asla şüphe etmiş değillerdir. Fakat sen, gönderdiğim zikir doğrultusunda, emrolunduğun gibi onlara tebliğ etmeye başlayınca, hemen şüphelenmeye başladılar. Oysa daha önce senin doğruluğun hakkında tereddütsüz yemin ediyorlardı.” (Aynı konu En’am: 33’te de zikrolunmuştur. Bkz. En’am an: 21.)
11. Bu, kafirlerin, “Muhammed’in dışında, Allah’ın peygamberlik göndereceği başka kimse yok muydu?” şeklindeki sorularına bir cevaptır. Cevapta şöyle deniliyor: “Bunlar ne zamandan beri yetki sahibidirler ki, kimi peygamber göndereceğimi onlara sorma ihtiyacı duyayım? Gerçekten yetki sahibi olmak istiyorlarsa eğer, aya çıksınlar ve kainatı ele geçirmek için çabalasınlar. Sonra da dilediklerini peygamber olarak göndersinler.” Kureyş’in ileri gelenlerinin ikide bir tekrarlayıp durdukları, “Peygamberlik makamına Kureyş’deki diğer zengin ve güçlü kimseler değil de, niçin Muhammed layık bulunmuş?” şeklindeki iddiaları Kur’an’ın çeşitli yerlerinde zikredilmiştir. Bkz. İsra: 100, Zuhruf: 31-32.
12. Burada Mekke’ye işaret olunmaktadır. Yani, “Bunlar yine aynı şehirde mağlup olacaklardır. Onlar belki Rasulüllah’ı hor ve hakir görerek reddediyorlar ama öyle bir zaman gelecek ki, kendilerini Peygamber’in ayakları altında bulacaklardır.”
13. Firavun hakkında “kazıklar sahibi” şeklinde bir tanımlama yapılmıştır. Çünkü, onun saltanatı yere çakılmış kazıklar gibi sapasağlamdı. Ya da şöyle denilebilir: “Ordusunda fazla asker olduğu için, ordunun konakladığı yerde çok sayıda kazık diktirirdi.” Veya “Kim kendisine karşı gelirse, onu kazığa oturturdu.” Bu bağlamda, Mısır’daki Ehramları yeryüzüne kazık gibi çakmış olmasının da kastedilmesi mümkündür.