EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA SAFFAT SURESİ 139. ve 145. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
139- Hiç şüphesiz Yunus da, gönderilmiş (peygamber) lerdendi.(77)
140- Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.(78)
141- Böylece kur’aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.
142- Derken onu balık yutmuştu, oysa kendisi (kendini) kınanmış (sayanlardan) dı.(79)
143- Eğer (Allah’ı çokça) tesbih edenler olmasaydı,(80)
144- Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı.(81)
145- Sonunda o hasta bir durumdayken onu çıplak bir yere (sahile) attık.(82)
AÇIKLAMA
77. Bununla birlikte Kur’an’da üçüncü defadır Hz. Yunus’dan (a.s) bahsolunmaktadır. Daha önce Yunus ve Enbiya Surelerinde (Bkz. Yunus, an:98-100, Enbiya an: 82-85) geçmişti.
78. “Abaka”, Arap dilinde bir kölenin sahibinin elinden kaçması anlamında kullanılır. Örneğin, Lisan’ul- Arab’da “Köle sahibinden kaçtı” denilmektedir.
79. Bu ayetler üzerinde düşündüğümüzde hadisenin şu şekilde cereyan ettiğini anlıyoruz:
1) Hz. Yunus’un içinde olduğu gemi, oldukça yüklüydü.
2) Kur’a, geminin içinde çekilmişti. Çünkü gemi fazla yük dolayısıyla muhtemelen batma tehlikesiyle karşı karşıya idi ve bu yüzden yolcularının çoğunun hayatlarının kurtulabilmesi için, bir kısmının gemiden atılması gerekiyordu. Binaenaleyh kur’a çekilecek ve kimin ismi çıkarsa, o, denize atılacaktı.
3) Çekilen kur’ada Hz. Yunus’un ismi çıktığı için onu denize attılar ve bir balık onu yuttu.
4) Hz. Yunus’un böyle bir derde duçar olmasının nedeni sahibi olan Allah’ın izni olmaksızın, memur edildiği görevi terkedip kaçmış olmasıdır.
Nitekim açıklama notu, 78’de açıklaması yapılan “Abaka” kelimesi bu olayı ifade etmek üzere kullanılmıştır. Yine aynı anlamdaki “Mulîym” kelimesi bu hususa işaret etmektedir. “Muliym” diye, bir kusur işleyen kimseye denir. Öyle ki o kimse kendisini bir başkası suçlasa da suçlamasa da, manen yıkılmayı hak eder hale gelmiştir. (İbn Cerir)
80. Burada her ikisinin de kastedilmesi muhtemel iki anlam sözkonusudur. Birincisi, Hz. Yunus, gafillerden olmayıp, Allah’ı tesbih eden kimselerdendir. İkincisi, Hz. Yunus balık tarafından yutulunca Allah’ı tesbih etti. Nitekim Enbiya: 87’de “Nihayet o, karanlıklar içinde; Senden başka ilâh yoktur. Sen noksanlıklardan münezzehsin, yücesin, kuşkusuz ben zalimlerden oldum, diye yalvardı” şeklinde buyurulmuştur.
81. Yani, bu, balığın kıyamete değin yaşayacağı ve Hz. Yunus’un onun karnında kalacağı anlamına gelmez. Bu ayet, meşhur müfessir Katade’nin de kanaatı olduğu üzere, “Bu balığın karnı kıyamete değin Yunus’a mezar olabilirdi” şeklinde bir anlamı tazammun eder….(İbn Cerir)
82. Yani, Hz. Yunus, hatasını anlar anlamaz, salih bir mü’min olarak hemen hatasını itiraf etmiş ve Allah’a yalvarmaya başlamıştır. Allah’ın emriyle balık onu, ağaçsız ve bitkisiz olan ve ne bir gölge ne de bir yiyecek bulunan bir kumsala atmıştır.
Bu ayet ile ilgili olarak bazı rasyonalistler (akılcılar) balığın karnında bir insanın yaşayamayacağını öne sürdüler. Ancak ne ilginçtir ki rasyonalizmin anavatanı sayılan İngiltere’de 19.yy. sonlarında vuku bulan bir olay, rasyonalistlerin bu sözkonusu iddialarını çürütmüştür.
1891 yılının Ağustos ayında “Star of East” adındaki bir balıkçı teknesi, balina avlamaya çıkar. Balıkçılar yaklaşık 20 fit uzunlukta 5 fit genişlikte ve tam 100 ton ağırlığında olan bir balinayı yakalarlar. Balinayı yakalamak için mücadele ettikleri bir esnada “James Bartly” adlı balıkçı denize düşer ve balina da onu yutar. Ertesi günü aynı balina ölü olarak bulunduğunda, balıkçılar onu güç bela tekneye çekerek karnını yararlar. Arkadaşları “James Bartly”yi balığın karnından diri olarak çıkartıklarında, balığın onu yutmasından bu yana tam 60 saat geçmiştir. (Urdu Digest, Şubat 1964) böylesine bir olay herhangi bir insan için mümkün olabiliyorken, Allah’ın mucizesi olması münasebetiyle Peygamber Yunus (a.s) için neden mümkün olmasın?