EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA SECDE SURESİ 24. VE 30. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
24- Ve onların içinden, sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola iletip-yönelten önderler kıldık;(37) onlar bizim ayetlerimize kesin-bilgiyle inanıyorlardı.
25- Hiç şüphe yok, senin Rabbin, ihtilafa düştükleri şeyler(38) konusunda kıyamet günü aralarında ‘hükmünü verip ayıracaktır’.
26- Yurtlarında gezip dolaşmakta oldukları nice kuşakları kendilerinden evvel, yıkıma uğratmış olmamız, hâlâ onları doğru yola iletip-yöneltmedi mi?(39) Hiç şüphe yok, bunda ayetler vardır; yine de işitmiyorlar mı?
27- Görmüyorlar mı; biz, suyu çorak toprağa sürüyoruz da onunla ekin bitiriyoruz; ondan hayvanları da, kendileri de yemektedir? Yine de görmüyorlar mı?(40)
28- Derler ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz,(41) şu fetih ne zamanmış?”
29- De ki: “Fetih günü, küfre sapmakta olanlara (o gün) inanmaları bir yarar sağlamaz ve onlara bir süre de tanınmaz.”(42)
30- Öyleyse, sen onlardan yüz çevir ve bekleyedur; gerçekten onlar da beklemektedirler.
AÇIKLAMA
37. Yani, “İsrailoğulları’nın bu Kitab ile katettiği terakki ve ulaştığı yücelik basit anlamda kendilerine bir kitabın gönderilmesiyle ilgili değildi sadece. Kitap, boyunlarına asabilecekleri ve böylece onun uğurlu ve koruyucu etkisi altında izzet basamaklarını çıkmaya başlayabilecekleri bir tılsım değildi. Elde ettikleri izzet ve şeref Allah’ın vahiylerine olan sarsılmaz inançlarının ve ilâhi emirleri izlemekte gösterdikleri sabır ve kararlılığın bir sonucu idi. İsrailoğulları’nın kendi aralarında dahi önderlik, yalnızca, Allah’ın Kitabı’na gerçekten inananlara, dünyevî kazanç ve zevklerin iştihasıyla akılları çelinmeyenlere nasib olmuştu. Hakikata bağlılık duygularıyla her tehlikeye göğüs gerdiklerinde, her türlü kayıp ve eziyete tahammül gösterdiklerinde ve bizzat kendi şehvetlerinden, hak inanca muhalif düşmanlara kadar bütün şer güçlere karşı sonuna kadar direndiklerinde, evet yalnızca böyle davrandıkları zaman dünyanın önderleri oldular. Maksat, Arabistan kâfirlerini, nasıl Allah’ın Kitabı’nın gelişi İsrailoğulları’nın kaderini belirlediyse, bu kitabın da onların kaderlerini aynı şekilde belirleyeceği yolunda uyarmaktır. İmdi, sadece bu kitaba inanan ve bu kitapta ortaya konan gerçeği sabır ve kararlılıkla izleyen kimseler önder olacaktır. Ondan yüz çevirenlerin akibeti helâk olmak ve gazaba uğramaktır.
38. Buradaki telmih, İsrailoğuları’nın itikad ve inançtan yoksun kalıp, muttaki liderlerine itaatten vazgeçmeleri ve dünyaya tapmaya başlamalarından sonra içine düştükleri ayrılık ve ihtilaflarıdır. Bunun bir sonucu apaçık ortadadır ve cümle alemin gözü önündedir. İşte durmadan zillet, rezalet ve bedbahtlığa maruz kalmaktalar. Diğer sonucu bu dünya sakinlerine malum değil henüz. Bu sonuç ceza günü ortaya çıkacak çünkü…
39. Yani, “Onlar şu durmadan vuku bulan olaylardan hiç ders almıyorlar mı da, peygamber gönderilmiş bir kavmin, o peygambere karşı aldıkları tavırla doğrudan alâkalı olduğunu kavramıyorlar? Peygamberini reddeden kavmin helâki kaçınılmaz oldu hep! Yalnızca onlara inananlar kurtuldu. İnanmayanlar daima ikaz edilegeldiler.”
40. Ayetin bağlamına dikkat edildiğinde bunun Kur’an’da genellikle zikredildiği gibi ölümden sonraki dirilişe bir delil olsun diye ileri sürülmediği açıkça görülür. Burada vurgulanmak istenen şey farklıdır ve aslında şu temaya ince bir telmih sözkonusudur. Tıpkı çorak araziye bakan birinin buranın hiçbir zaman çiçeklenip canlanacağına ihtimal vermemesi ve fakat Allah’ın gönderdiği tek bir sağnak yağmurun arazinin rengini tamamen değiştirivermesi gibi, İslâm’ın mesajı da aynı şekildedir. İnsanlar sanır ki o kendine hiç yer edinemeyecek, fakat Allah’ın kudreti ve lütfunun tek bir tecellisi öylesine fetihlere yolaçacaktır ki, insanlar bu terakki karşısında afallayıp kalacaklardır.
41. Yani, “Sen diyorsun ki Allah’ın fethi eninde sonunda sizi kuşatacak ve seni inkâr edenler Allah’ın gazabına uğrayacaklar. Peki söyle o halde, ne zaman olacak bu iş? Seninle bizim aramızda verilecek hüküm ne zaman?”
42. Yani, “Bu konuda sabırsızlık göstermeniz ve huzursuzluk hissetmeniz için bir neden yok. Allah’ın azabı üzerinize geldiğinde engellemek için hiç vaktiniz olmayacak nasılsa. Siz en iyisi azap gelmeden önce vaktinizi değerlendirmeye bakın. Eğer azaba, sadece burun buruna geldiğinizde inanacaksanız, evet sizin için çok geç olacak.”
SECDE SURESİNİN SONU