EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ŞUARA SURESİ 216. ve 222. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
216- Eğer sana isyan edecek olurlarsa, artık de ki: “Gerçekten ben, sizin yapmakta olduklarınızdan uzağım.”(136)
217- Sen, O güçlü ve üstün, esirgeyici olan (Allah’) a tevekkül et.(137)
218- O, kıyam ettiğin zaman seni görmektedir.(138)
219- Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da.(139)
220- Hiç şüphe yok, O, işitendir, bilendir.
221- Şeytanların kimlere inmekta olduklarını size haber vereyim mi?
222- Onlar, ‘gerçeği ters yüz eden,’ günaha düşkün olan her yalancıya inerler.(140)
AÇIKLAMA
136. Bu, iki anlama gelebilir: 1) “Sana inanan ve öğretilerini uygulayan yakınlarına nazik davran; mesajını kabul etmeyenlere gelince, onların yaptıklarından sorumlu olmadığını açıkla.” 2) “Sana inanıp itaat eden herkese nazik davran ve yaptıklarından sorumlu olmayacağın konusunda kafirleri uyar.”
Bu ayet, o zaman Kureyş ve komşu Araplar arasında Hz. Peygamber’in (s.a) mesajının doğruluğuna inanmış kişilerin bulunduğunu gösterir. Fakat, bunlar henüz onun öğretilerini günlük hayatlarında uygulamaya başlamamışlardı. Diğer kafirler gibi, halkın içinde aynı küfür hayatını yaşamaya devam ediyorlardı. Allah bu tür müminleri, imandan sonra Hz. Peygamber’e (s.a) bütünüyle iman eden gerçek müminlerden ayırmaktadır. “Kanadını indir” emri yalnızca ikinci grup içindi. İtaattan yüz çevirip hem mesajının gerçekliğine inananlara, hem de reddedenlere karışanlar için ise Hz. Peygamber’e (s.a) onları sahiplenmesi ve açıkça yaptıklarından kendilerinin sorumlu olduğunu, uyarıdan sonra yaptıklarından asla sorumlu olmayacağını onlara söylemesi emredilmektedir.
137. Yani, “Ne kadar büyük ve güçlü olursa olsun hiç bir dünyevi iktidara aldırma; Aziz ve aynı zamanda Rahim Olan’a tam olarak güvenip dayanarak görevini yapmaya devam et. O Aziz’dir, dolayısıyle O’nun desteğini alanın üstesinden hiç bir güç gelemez. O Rahim’dir, dolayısıyle yeryüzünde kendi kelimesini yükseltme uğruna mücadele edenlerin çaba ve fedakarlıklarını boşa çıkarmaz.”
138. “Kıyam etmek”, gece namaza kalkmak anlamına gelebileceği gibi, risalet görevini yerine getirmek amacıyla ortaya çıkmak anlamına da gelebilir.
139. Burada çeşitli anlamlar vardır:
a) Cemaatle namazda, arkandakilerle birlikte kıyamda, teşehhüdde, rükuda ve secdede iken Allah seni görüyor.
b) Senin, -alamet-i farikası “secdeye varmak” olan- ashabının ahiretteki mutlulukları uğruna ne yaptıklarını görmek için geceleyin yatağından kalktığını görüyor.
c) Halkı ıslah için senin ve ashabının nasıl didindiğinizden bütünüyle haberdardır.
d) Secdeye giden insanların hayatlarında inkılab yapmak için gösterdiğin çabalardan bütünüyle haberdardır. Onları ıslah için kendilerini ne tür eğitimden geçirdiğinden, yaşantılarını nasıl temizleyip nasıl onları en iyi insanlar haline getirdiğinden de haberdardır.
Hz. Peygamber (s.a) ile ashabının bu özelliklerinin, metinde ayrı bir anlam ve önemi vardır. İlk olarak, Hz. Peygamber (s.a) , Allah’ın rahmet ve desteğini hak etmektedir. Çünkü, her şeyi duyan ve bilen Allah, Rasûlü’nün kendi yolundaki mücadelesinden ve ashabının ıslah için harcadığı çabalardan bütünüyle haberdardır. İkinci olarak, Hz. Muhammed’in (s.a) yaşadığı böylesine soylu bir hayatı yaşayan ve üstün karakterde ashabı gibi arkadaşlara sahip olan birisi için ancak bir serseri, bir aptal onun bir şair olduğunu ve kendisine şeytanların ilhamlarda bulunduğunu söyleme cesaretinde bulunabilir. Halk, şeytanlardan ilham alan kahinler ile şairlerin ve onların aralarında yaşayan hayranlarının ne tür bir hayat sürdüklerini gayet iyi bilmektedir. Hz. Muhammed (s.a) ile ashabının yaşadığı soylu hayat ile şairlerle kahinlerin hayatları arasında fark olmadığını söyleyebilecek namuslu ve dürüst bir kimse acaba bulunabilecek midir? Sonra, Hz. Muhammed (s.a) ile ashabına hiç utanmadan şair ve kahin damgasını vuruvermek, tam bir arsızlık ve küstahlık değilse, başka nedir acaba?
140. Burada, gaybi bilir pozu takınan ve insanlara geleceklerini söyleyen büyücüler, müneccimler, falcılar ve sihirbazlardan, ya da cinler ve ruhlar üzerinde kontrolleri olduğu ve onlarla insanların kaderlerine hükmettikleri iddiasında bulunan “bilge kişiler”(!) den söz edilmektedir.