sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA TUR SURESİ 43. VE 49. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA TUR SURESİ 43. VE 49. AYETLER
21.10.2022
462
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

43- Yoksa onların, Allah’ın dışında başka bir ilahları mı var? Allah, onların şirk koşmakta olduklarından yücedir.(35)
44- Eğer gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler bile. “Üst üste katlanıp-yığılmış bir buluttur.” derler.(36)
45- Öyleyse sen onları kendisinde (en dayanılmaz azabla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.
46- O gün, ne hileli-düzenleri kendilerine herhangi bir şeyle yarar sağlayacak, ne de kendileri yardım görecekler.
47- Hiç şüphe yok, zulmetmekte olanlara, bundan önce de bir azab vardır; ancak onların çoğu bilmiyorlar.(37)
48- Artık sen, Rabbinin hükmüne sabret;(38) çünkü gerçekten sen, bizim gözlerimizin önündesin.(39) Ve her kalkışında da Rabbini hamd ile tesbih et,(40)
49- Gecenin bir bölümünde (41) ve yıldızların batışının ardında da O’nu tesbih et.(42)

AÇIKLAMA

35. Yani gerçek şudur ki; onların ilah kabul ettikleri gerçekte ilah değillerdir. Allah’a ortak koşma tamamen aslı astarı olmayan bir şeydir. Allah’ın birliğini ilan ederek ona çağıran herkesin yanında hakkın ve doğrunun gücü vardır. Küfür ve şirki koruyanlar aslı astarı olmayan bir şeyin mücadelesini vermektedirler. Bu mücadelede küfür ve şirk nasıl olupda zafer kazanacak, muvaffak olacaktır?

36. Bu ilahi buyruğun hedefi, bir yönden Kureyş önderlerinin haksızlıklarını, aksilik ve inatlarını açığa çıkarmak, diğer yönden Hz. Peygamber’i (s.a) ve arkadaşlarını teselli etmektir. Peygamberimiz ve Sahabe-i Kiram’ın gönlünde defalarca; “Şu adamlara Allah Teala’dan bir mucize gösterilse de onunla bu adamlar, Hz. Muhammed’in (s.a.) peygamberliğinin doğru olduğuna inansalar” diye dilekler meydana gelirdi. Bunun üzerine: “Bunlar kendi gözleriyle bir mucize görseler de onu başka şeye yorumlayarak küfürlerinde ısrar etmeye sebep arayıp çıkarırlar. Çünkü onların gönlü iman etmeye hazır değil” buyurulmuştur. Kur’an-ı Kerim’in diğer çeşitli yerlerinde de onların bu inatçılıkları zikredilmiştir. Mesela: En’am Suresi’nin 111. ayetinde “Biz eğer hakikaten onlara melekleri de indirse idik, ölüler de konuşsaydı bütün varlıkları karşılarında toplayarak senin topluluğuna şahit ve kefil gösterseydik, Allah dilemedikçe yine şüphe yok ki iman edecek değillerdi” buyurulmuş ve Hicr Suresi’nin 15. ayetinde de “O müşriklere gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar ve gözleri ile göreceklerini görseler, şöyle diyeceklerdi “Muhakkak ki gözlerimiz döndürüldü, daha doğrusu biz büyülenmiş bir topluluğuz” buyurulmuştur.

37. Bu, Secde Suresi’nin 21. ayetinde geçen konunun tekrarıdır. “O büyük azaptan önce biz bu dünyada o kafirlere küçük azaplardan tattıracağız. Umulur ki bu isyankar tutumlarından vazgeçerler.” Yani dünyada arasıra teker teker kişilere veya tüm halka musibetler, felaketler gönderip, yukarda daha büyük bir kuvvetin kaderlerini tayin ettiğini, haklarında kararlar verdiğini bu kararları da kimsenin değiştermeye gücü yetmediğini onlara hatırlatacağız. Fakat son derece cahil olan bu insanlar ne daha önce bu olaylardan ders aldılar ne de gelecekte ders alacaklar. Onlar dünyada vukua gelen olayların mânâsını anlamamaktadırlar. Bundan dolayı onları hakikati kavramaktan daha çok uzaklaştıran tevillere gitmektedirler. Onların beyni zındıklıklarının veya şirklerinin yanlışlığını açığa çıkaran tevillere asla yanaşmaz. İşin aslı, meselenin özü, Peygamberimizin şu hadiste anlattığı gibidir. “Münafık; hasta olduğu, sonrada iyi olduğu zaman, sahiblerinin onu bağladıkları zaman niçin bağladıklarını anlamayan, çözdükleri zaman da niçin çözdüklerini anlamayan bir deveye benzer.” (Ebu Davud, Kitabu’l-Cenaiz) ” (Geniş bilgi için bkz. Enbiya an: 45, Neml an: 66, Ankebut an: 72-73)

38. “Sabır ve doğrulukla Rabbinin emrini yerine getirmeye tahammül et” şeklinde başka bir mânâ daha verilebilir.

39. Yani “Biz seni koruyoruz, seni kendi haline bırakmadık.”

40. Bu buyruğun birkaç mânâsı olabilir ve onların hepsinin de murad edildiği uzak bir ihtimal değildir. Bu ayetten anlaşılanlardan biri şudur: “Bir meclisten kalktığınız zaman Allah’a hamd ve tesbih ederek kalkın. Bununla o mecliste söylenen bütün sözlerin keffareti verilmiş olur” Ebu Davud, Tirmizi, Nesei ve Hakim Hz. Ebu Hureyre vasıtasıyla peygamberimizin şu buyruğunu nakletmişlerdir. “Çok miktarda rastgele konuşulan bir mecliste oturan bir kişi, o meclisten ayrılmadan önce şöyle söylerse Allah onun orada yapılan yanlışlıklardan kazandığı günahını affeder. “Subhanekellahumme ve bihamdik. Eşhedüenla ilahe illa ente. Estağfiruk ve etûbu ileyk” (Ey Allahım! Sana hamdederek seni tesbih ederim, senden başka ilah olmadığına şahadet ederim. Senden bağışlanma diliyor ve huzurunda tevbe ediyorum.) “İkinci anlaşılan şekil şudur: “Siz uykunuzdan uyanıp, yatağınızdan kalktığınız zaman Rabbinizi tesbih ederek ona hamdediniz” Peygamberimiz bunu da yapmıştı ve Sahabe-i Kiram’a da uykudan uyandığınız zaman şöyle söyleyin demişti: “Lailahe illallahu vahdehu la şerikeleh, lehul mülkü ve lehu’l hamdu ve huve ala kulli şey’in kadir. Subhanallah, velhamdulillah ve lailahe illallahu” (Müsned-i Ahmed, Buhari, Ubade bin Sabit’in rivayetine göre) Üçüncü anlaşılan mânâ ise şöyledir: “Siz namaz kılmak için ayağa kalktığınız zaman Allah’ı hamd ve tesbih ile namaza başlayın.” Peygamberimiz (s.a) bu emre uyulması için namazın başında alınan iftitah tekbirinden sonra şöyle söyleyiniz demiştir: “Subhanekellahumme ve bihamdik ve tebarekesmuk ve teala cedduk ve la ilahe gayruk.” Dördüncü anlaşılan mânâ ise şöyledir: “Siz Allah yoluna davet için harekete geçtiğiniz zaman ona, Allah’a hamd ve tesbih ile başlayınız”. Bunu da Peygamberimiz (s.a) sürekli yapmıştır. Çünkü konuşmalarına ve hutbelerine daima Allah’a hamd ve ona övgü ile başlardı.
Müfessir İbni Cerir’in anlattığına göre, diğer bir mânâ da şöyledir, “Siz öğle uykusundan kalktığınız zaman namaz kılınız” Bu namaz da öğle namazıdır.

41. Bundan maksat: Hem akşam, hem de yatsı ve teheccüd namazlarıdır. Hem Kur’an-ı Kerim okumak, hem de Allah’ı zikretmektir.

42. Yıldızların geri dönmesinden maksat, gecenin son parçasında onların batması ve sabah aydınlığının görünmesi ile yıldızların ışığının sönmesidir. Bu da sabah namazı vaktidir.
TUR SURESİNİN SONU

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.