sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA YASİN SURESİ 22. ve 27. AYETLER

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA YASİN SURESİ 22. ve 27. AYETLER
07.02.2022
712
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

22- “Bana ne oluyor ki, beni yaratana kulluk etmeyecekmişim? siz O’na döndürüleceksiniz.”(18)
23- “Ben, O’ndan başka ilahlar edinir miyim ki, Rahman (olan Allah) , bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler.”(19)
24- “O durumda ise,(20) gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum.”
25- “Şüphesiz ben, sizin Rabbinize iman ettim;(21) işte beni işitin.”
26- Ona: “Cennete gir”(22) denildi. O da: “Keşke benim kavmim de bir bilseydi” dedi.
27- “Rabbimin beni bağışladığını ve beni ağırlananlardan kıldığını.”(23)

AÇIKLAMA

18. Bu cümle delil olması ve tebliğin hikmetini açıklaması açısından iki güzel örnektir. Birinci bölümde; mahlukatın, yaratıcısı olan Allah’a itaat ve kulluk etmesinin, aklın ve fıtratın gereği olduğunu söylemiştir. Şayet bir mantıksızlık varsa o da insanın kendisini halketmeyen varlıklara kulluk etmesidir. İkinci bölümde ise o şahıs kavmine “Sizler sonunda ölecek ve şimdi kulluktan kaçındığınız yaratanınıza döneceksiniz. O’ndan yüz çevirdiğiniz halde nasıl iyilik bekleyebilirsiniz, bir düşünün” diyerek onların meseleyi idrak etmelerine çalışıyor.

19. Yani, ben apaçık bir günah işlersem eğer, Allah’ın indinde beni kurtarabilecek kadar makbul hiçkimse yoktur. Şayet Allah beni cezalandırmayı dilemişse, ona rağmen beni kurtarmaya kimsenin gücü yetmez.

20. Yani, “Bunların bile bile mabud kabul ettiğim takdirde.”

21. Bu cümle, tebliğin hikmet inceliklerini taşımaktadır. Bu salih kul böyle bir ifade kullanmakla onlara, “Benim iman ettiğim Rab sadece benim değil, sizlerin de Rabbi’dir. Ben O’na iman etmekle bir yanılgı içine düşmüş olmuyorum, ancak sizler iman etmemekle böyle bir yanılgıya düşüyorsunuz” diyerek hatırlatmada bulunuyor.

22. Yani, şehadetinin hemen ardından, bu salih kula cennet müjdesi verilmiştir. Melekler onu karşılamak için dizilmişlerken, ona “Firdevs cenneti seni beklemektedir” diye hemen haber vermişlerdir. Bu cümlenin yorumu hakkında müfessirler arasında farklı görüşler vardır. Katâde, “Allah bu kuluna cenneti hemen nasip etmiştir, orada yaşamakta ve rızıklanmaktadır” derken, Mücahid: “Melekler ona sen cennete gireceksin diye müjde vermişlerdir. Yani kıyametten sonra, herkes cennete girerken, o da cennete girecektir” şeklinde bir yorumda bulunmuştur.
23. Bu, üstün bir ahlâk örneğidir. Kendisini katleden kimselere karşı bu salih insanın içinde hiçbir kin ve kızgınlık olmadığı gibi Allah indinden beddua ve şikâyette bulunarak intikam almayı da düşünmemiştir. Bilakis şimdi de onların iyiliklerini isteyerek, “Keşke kavmim de benim sonumdan haberdar olsaydı. Böylelikle küfürlerinden vazgeçerek hidayete erseler” demiştir. Yani, “Benim hayatımdan değilse bile ölümümden ibret alsınlar”. Bu şerefli insan kendini katleden insanların dahi cehenneme girmelerini arzu etmemektedir. Aksine onların hidayete ermelerini ve cennete kavuşmalarını temenni ediyor. Bu kimse hakkında Rasûlullah (s.a) şöyle demiştir. “Bu şahıs kavmi için hayatı boyunca da, ölümünden sonra da hep iyilik istemiştir.”
Bu kıssa, dolaylı olarak Mekkeli müşriklere şu hakikati öğretmek için zikredilmiştir: Hz. Muhammed (s.a.) ve arkadaşları tıpkı bu kıssada olduğu gibi gerçekten sizlerin iyiliğini isterler. Tüm zulmünüze rağmen bu insanlar sizlere karşı bir kin ve nefret beslememektedirler. Onların kalbinde sizlerden intikam almak gibi bir his de yoktur. Bunlar yalnızca sizlerin sapıklığına karşıdırlar ve hidayete ermenizi istiyorlar. Bunun dışında herhangi bir maksat gütmüyorlar.

Sözkonusu ayet, diğer birçok ayetler gibi “Berzah” aleminin varlığını apaçık ispat etmektedir. Bu ayetten bazı cahillerin sandığı gibi ölümden sonra kıyamete kadar durgunluk olmayacağı anlaşılıyor.

Ancak bu safhada ruh, cismi olmaksızın diridir, konuşur ve işitir, hisseder, memnun da olur, kederli de, dünyadakilere ilgi de duyar. Şayet böyle olmasaydı sözkonusu mümin cennet müjdesini duyduğunda, “Keşke kavmim benim hayırlı sonumdan haberdar olsaydı” diyebilir miydi?

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.