EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA YASİN SURESİ 65. ve 69. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
65- Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz; (günahtan ve sevaptan yana) kazanmakta olduklarını da elleri bize söylemekte, ayakları da şahitlik etmektedir.(55)
66- Eğer dilemiş olsaydık, gözlerinin üstüne bastırır-kör ederdik, böylece yola dökülüp-koşuşurlardı. Fakat nasıl göreceklerdi ki?
67- Eğer dilemiş olsaydık, oldukları yerde (en görkemli çağlarında) onları bir başka kalıba sokardık; böylece ne ileri gitmeye, ne de geri dönmeye güç yetirebilirlerdi.(56)
68- Kime uzun ömür verirsek, yaratılışta onu tersine çeviririz.(57) Yine de akıllarını kullanmayacaklar mı?
69- Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik; (bu,) ona yakışmaz da.(58) O (kendisine indirilen Kitap) , yalnızca bir öğüt ve apaçık olan bir Kur’an’dır.
AÇIKLAMA
55. Bu emir, Kıyamet gününde bile suçlarını reddeden, şahitlik yapanları yalanlayan ve amel defterlerinin sıhhatini inkâr eden, suçlu kimseler hakkında verilecektir. Allah Teâla, “ağızlarınızı kapatın” diye emrettiğinde, onların uzuvları konuşmaya başlayacak, ne yaptıklarını tek tek anlatacaklardır. Bu esnada sadece eller ve ayaklar değil, diğer yerlerde ifade edildiği gibi, gözleri, kulakları, dilleri ve hatta derileri bile, nasıl kullanıldıkları hakkında şahitlikte bulunacaklardır.
“O gün, dilleri, elleri ve ayakları, yaptıklarına şahitlik edeceklerdir.” (Nur: 24)
Burada şöyle bir soru akla gelebilir. Bir ayette Allah’ın onların ağızlarını mühürleyeceği (kapatacağı) ifade edilirken, diğer bir ayette (Nur:24) onların dillerinin şahitlik yapacağı söyleniyor. Bu iki ayet, birliktelik içinde nasıl anlaşılır? Bu sorunun cevabı şu şekildedir: Ağızların kapatılması ile onların kendiliğinden konuşma haklarının ellerinden alınacağı kastolunuyor. Yani, bundan sonra dilleri onların iradeleriyle konuşamayacaktır. Dillerin şahitlik etmesi ise, dillerin kendiliğinden; “Bu zalim beni şöyle kullandı, şu küfürleri ettirdi, şu fitnelere aracı etti, şurada ve şu şekilde beni, senin kullarına karşı konuşturdu” biçiminde konuşmasıdır.
56. Kıyamet manzarası gözler önüne serildikten sonra şöyle deniliyor: Sizlere kıyamet oldukça uzak gözükmekte, fakat hiç değilse şimdiden ciddi bir şekilde düşünün ve şöyle bir çevrenize bakın. Sizler nesiniz ki dünyada böbürleniyorsunuz? Herşeyiniz Allah’ın elindedir ve sizler O’nun karşısında aciz varlıklarsınız. Düşünün bir kere gözleriniz sayesinde çevrenizi görebiliyor ve böylelikle işlerinizi yürütebiliyorsunuz. Oysa Allah, bir emri ile sizleri gözlerinizden mahrum ederek, karanlıklar içinde bırakabilir. Yine bacaklarınız üzerinde koşuyorsunuz. Fakat Allah bir emri ile sizi felç edebilir. Halbuki sizler Allah’ın belli bir süre için verdiği bu kuvvetler dolayısıyla kendinizi birşey zannedip, şımarıyorsunuz. Ancak bu kuvvetler elinizden alındığında, kendinizin birşey olmadığını anlarsınız.
57. İnsanın yaratılışının tersine dönmesi ile, insanın yaşlanması kastolunuyor. Kişi yaşlandıkça çocuklaşır, tıpkı çocuklar gibi yürüyemez, dolaşamaz. Dolaşmak, kalkmak ve oturmak artık kendisine zor gelir ve bir şeye dayanmadan hareket edemediği gibi yemek yemesi, içmesi, başkalarının yardımı sayesinde mümkün olur. Hatta insan yaşlanınca elbisesini giyemez ve yatağını ıslatır. Konuşurken başkalarını kendisine güldürür. Kısaca dünyaya ilk geldiğinde nasıl çaresizse yaşlılığında da aynı çaresizliğine geri döner.
58. Bu kafirlerin, Hz. Peygamber’in (s.a.) tevhid, ahiret, cennet ve cehennem hakkındaki sözlerini şiir sanıp, önemsemeyişlerine verilmiş bir cevaptır. (bkz. Şuara an: 142)