sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

FIKIH USULÜNE AİT BAZI TERİMLER (9)

A+
A-

Hamd alemlerin Rabbi, Maliki olan hangimizin daha iyi amel işleyeceğini belirlemek için ölümü ve hayatı yaratan Allah (cc)’ya aittir. Salat ve selam önderimiz ve rehberimiz Hz. Muhammed (sav)’e onun ehli beytine, dinin yaşanması konusunda bizlere örneklik teşkil eden ashabına ve tüm Müminlerin üzerine olsun.

Geçen yazımızda kitaplarda karşılaştığımız bazı terimleri aktarmıştık. Bir kısmını aktardık ancak kalan kısmınıda inşaallah bu yazımızda aktaracağız.

Mutlak Lafız

Mutlak, belirsiz (gayr-i muayyen) bir varlığı veya varlıkları gösteren ve herhangi bir sıfatla kayıtlanmış olmayan lâfza denir13. Örneğin, adam veya adamlar, kitap veya kitaplar, öğrenci veya öğrenciler, kuş veya kuşlar dendiğinde ağızdan çıkanlar birer mutlak lâfızdır. Çünkü bunlar, belirsiz birer varlık (kitap, öğrenci, kuş) veya varlıkları (kitaplar, öğrenciler, kuşlar) ifade ederler. Aynı zamanda bu lafızlar herhangi bir sıfatla takyid edilmiş değildirler.

Hükmüne gelince, mutlak, itlâkı üzere bırakılır; yani o haliyle amel edilir. Manasına delâleti ise kat’îdir. Örneğin; Kaza orucundan bahseden bir ayet-i kerimede; “Kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde kaza etsin” buyrulur. Bu ayetteki ‘Eyyaam’ günler kelimesi mutlaktır. Çünkü ayette bu lâfız hakkında “peş peşe” kaydı bulunmadığı gibi, bu kelime aynı konuyla ilgili başka bir nassda da mukayyet olarak zikredilmemiştir ve kazaya kalan oruçların “peş peşe” tutulacağına dair bir delil bulunmamaktadır. Bu sebeple kelimenin mutlak haline göre amel etmek gerekir.

Mukayyed Lafız

Mukayyed, mutlak gibi, belirsiz (gayr-i muayyen) bir varlık veya varlıkları göstermekle birlikte, kendisi herhangi bir sıfatla kayıtlanmış bulunan lâfızdır. Başka bir ifade ile mukayyed, “ilave (zâid) bir nitelikle mutlakın ifade ettiği şeyi gösteren lafızdır”. Daha önce mutlak için verilen örneklerdeki isimlere birtakım ekler getirildiğinde mukayyet hale dönüşür: Ahlaklı adam/lar; değerli kitap/lar; çalışkan öğrenci/ler; evcil kuş/lar gibi.

Hükmüne gelince mukayyed, takyidi üzere cari olup, kesin/kat’î hüküm ifade eder.

Emir

“Otoriter bir şekilde (güç ve kuvvete dayanarak) bir işin yapılmasının istenmesi için belirlenmiş lafza emir denir.’

Arapçada emir sîgası birçok manalar için kullanılır. Bu manalar arasında vücûb(zorunluluk), nedb(yapılması iyi olan yani mendup), ibâhe(yapılması veya yapılmaması tercihe bırakılan mubah), irşâd, te’dip(uyarı), tehdîd, ta’ciz, dua, tesviye, ikram ve diğer manalar vardır. Genel olarak ifade edersek; usûl âlimlerinin çoğunluğuna göre emir lafzı, ilke olarak emredilen şeyin (me’mûrun bih’in) “vücûb”una delâlet eder. Özel bir karine bulunmadıkça, emrin vücuptan başka bir manada anlaşılıp yorumlanması doğru olmaz. Fakat lafzın vücup dışında başka bir manada kullanılmış olduğuna dair bir karine olursa, emir, karinenin gösterdiği manaya göre yorumlanır.

 

Emrin Derhal veya İleride Yapmaya Delâleti Konusu

Usulcülere göre emir ya vakit ile kayıtlı ya da vakit ile kayıtsız olarak gelir. Vakitle kayıtlı olan emir ya geniş bir vakit ile kayıtlıdır, ya da dar bir vakit ile kayıtlıdır. Geniş vakit ile kayıtlı emrin yerine getirilmesi vaktin sonuna kadar te’hîr edilebilir. Yani bu tür bir vacibin (veya farzın) eda edilmesi, vaktin sonuna kadar ertelenebilir. Dar vakitle kayıtlı emrin yerine getirilmesi ertelenemez. Fakat emredilen -keffâretler gibi- belli bir vakit ile kayıtlı olmayan emir, gelecekte sadece fiilin talebi içindir; ertelenebilir. Yani emredilen şey derhal yapılabileceği gibi, te’hîr edilip daha sonra da yapılabilir.

Nehiy

Buyurucu bir tarzda (güç ve kuvvete dayanarak) bir işten kaçınmayı istemek üzere belirlenen lafza nehiy denir.

Āmm Lafız

Sözlükte “kapsayan, sâmil olan, genel” gibi anlamlara gelen âmm terimi usulde “tek vaz’ ile bir mana ifade etmek üzere konmuş bulunan ve belirli bir miktarla sınırlı olmaksızın manasının kapsamına giren bütün fertleri içine alan söz” şeklinde tanımlanır.

Hanefilere göre âmm da hâss lafız gibi kat’iyyet/kesinlik ifade eder. Dolayısıyla âmm lafzın hükmü, tahsis olunmadıkça, delâlet ettiği fertlerin tümü hakkında birden sabit olur. Yâni âmm lafızla bunların tümü murad edilmiş olur. Şafiî, Malikî ve Hanbelî’lere göre amm lafız, tahsisden önce de sonra da içine aldığı fertlerin tamamına kat’î değil zannî şekilde delalet eder.

Tahsis

Tahsis sözlükte belirlemek ve özgülemek şeklinde tanımlanır. Bir fıkıh usulü terimi olarak ise amm bir lafzın anlamının kapsamına giren unsurlardan sadece bir kısmını ifade etmek üzere sınırlandırılması olarak tanımlanır.

Tanımdan anlaşılacağı üzere tahsis konusu amm ve hass lafızların mahiyetiyle doğrudan ilişkilidir. O nedenle yukarıda işlenen amm ve hass lafızların tanımının hatırlanması tahsis konusunun kavranması için anahtar işlevi görecektir. Amm lafız tek bir mana ile üzere kapsadığı unsurların tamamını içeren genel lafza denir. Hass lafız ise bir tek veya sınırlı sayıda varlığı ifade etmek için konulmuş, kapsamı belirli olan lafızdır. Tahsis işleminde ise esasında amm olan lafzın tüm fertlerine delalet etmesi gerekirken bir delil veya karine ile sadece bunların bir kısmına delalet ettiği, şari’in de her ne kadar genel ifade kullanmış olsa da bu daraltılmış manayı kastettiği iddia edilmektedir. Örneğin O her şeyi yarattı” âyetindeki (el-En‘âm 6/101) “her şey” tabirinin umumi ifadesi Allah’ın zât ve sıfatlarını da içermekle birlikte O’nun zât ve sıfatlarının yaratılması aklen mümkün değildir. Bu durumda söz konusu âyet, “Allah -kendi zât ve sıfatları dışında- her şeyin yaratıcısıdır” şeklinde tahsis edilir. İşte bu sınırlandırmayı gerekli kılan delile ammın kapsamını sınırlandıran delil anlamında ‘muhassıs’ adı verilir.

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.