sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

GELİN BİRÇOK KİTAPÇIKLARI TEK BİR KİTAP YAPALIM

28.09.2019
873
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 

Hamd âlemleri yoktan var eden, var etmekle bırakmayıp yöneten ve idare eden kayıtsız şartsız hâkimiyet yetkisine sahip din gününün sahibi Allah azze ve celle’ye mahsustur.

Salat ve Selam sevgili Peygamberimiz, örneğimiz ve önderimiz kendisine uyulmadığı izinden gidilmediği sürece kurtuluşun mümkün olmadığı son Resul Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’e aline ve ashabına olsun inşAllah.

Bu ay ’ki yazımızda şu konuya değinmek istiyorum ki,

Kur’an kimler için hidayet kaynağıdır?

Kuran’ı Kerim genelde bütün insanlık için, özel de ise müminler için hayat rehberidir.

Allah (c.c)’u buyuruyor;

ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ ف۪يهِ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ

Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici bir kitaptır.

(Bakara – 2)

Bu Ayeti Kerime’de muttakilerin kılavuzu, yol göstericisi olarak tarif buyrulan kitap, En’am suresin de de;

وَمَا قَدَرُوا اللّٰهَ حَقَّ قَدْرِه۪ٓ اِذْ قَالُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ عَلٰى بَشَرٍ مِنْ شَيْءٍۜ قُلْ مَنْ اَنْزَلَ الْكِتَابَ الَّذ۪ي جَٓاءَ بِه۪ مُوسٰى نُوراً وَهُدًى لِلنَّاسِ تَجْعَلُونَهُ قَرَاط۪يسَ تُبْدُونَهَا وَتُخْفُونَ كَث۪يراًۚ وَعُلِّمْتُمْ مَا لَمْ تَعْلَمُٓوا اَنْتُمْ وَلَٓا اٰبَٓاؤُ۬كُمْۜ قُلِ اللّٰهُۙ ثُمَّ ذَرْهُمْ ف۪ي خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ

Onlar: ‘Allah, beşere hiç bir şey indirmemiştir’ demekle Allah’ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler. De ki: ‘Musa’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kâğıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir.’ De ki: ‘Allah.’ Sonra Onları bırak, içine ‘daldıkları saçma uğraşılarında’ oyalanıp-dursunlar.

(En’am – 91)

İnsanların tamamı için hidayettir diye kendisini tanıtır. Aslında Kitap herkese genel manada hidayeti göstermek için inmiştir. Âmâ herkes bu kitabın hidayetini kabul etmede, isteyerek bunun hidayetini seçmede eşit olmayacaktır. Kimileri bununla hiç ilgilenmeyecek, bunu anlamaya yanaşmayacaktır. Bazıları da lafzıyla ilgilenecektir. Karpuz örneğinde olduğu gibi…’’Hâdi’  ’kelimesi, hû den kelimesi Kuran’da on beş ayrı manada kullanılmıştır. Kuran ‘’Hu den’dir’’,Kabe ‘’Hu Den’dir . Peygamberimiz ‘’Huden’dır.’’,Başka ‘’Hu den ’lar da’’ vardır, Kuran’da buna göre Hu den olarak ne Peygamberimizin ne Kabe’nin ne de Kitabın bizzat kendisi birinin elinden tutup dini kabul ettirici olma derecesine vardıramaz meseleyi. Yani gerek Kitabın ve gerekse Peygamberimiz bizzat insanların kalplerini imanı sokmakla değil, bu imanı insanlara tanıtmakla yükümlüdürler.

Şunu anlamalıyız ki, bir kimse Kitaba yanaşmadı mı Kitap kimseye hidayet edemez. Kitaba yaklaşan kişi eğer onunla yol bulmak isterse ancak O, o zaman hidayet sebebi olabilir. Çünkü ’’ Hu den Lin nas‘’ ‘tır kitap.

Ama  “Hu den li’l mut tekin”’dir aynı zamanda. Ne demek o ? Yani herkese yol gösterecek kapasitededir ama herkes onunla hidayet bulacak kapasitede değil. Herkes bununla yol bulmak istemez, herkes buna yol sormaya gelmezse o zaman o sadece takvalılara yol gösterecek sadece onlara hidayet vesilesi olacaktır. Ötekiler için, Kuran’ın ifadesiyle bu kitap kimilerinin zararını ziyanını arttıracaktır.

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْاٰنِ مَا هُوَ شِفَٓاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَۙ وَلَا يَز۪يدُ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا خَسَاراً

Kur’an’dan mü’minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Oysa o, zalimlere kayıplardan başkasını arttırmaz.

(İsrâ – 82)

Kitap hidayettir, aynı zamanda rahmettir de. Allah azze ve celle rahmetinin gereği inzal buyurmuştur. Ayetlere baktığımızda kitabın indirilişinin zikriyle birlikte hemen ardından Rabbimizin Rahman ve Rahim oluşunun zikredildiğini görüyoruz. Bunun gündeme getirilmesinden hemen şunu anlıyoruz ki bu Kitap Rahman ve Rahim olan kaynaktan gelmektedir.Rahman ve Rahim sıfatlarının tecellisidir. Bize merhamet ettiği için acıdığı için bizim yeryüzünde ne yapacağımızı bilmez bir vaziyette bocalamamıza razı olmadığı için Rahmetinin gereği olarak Rabbimiz bize bu Kitap vasıtası ile kendi bilgisini inzal buyurmuştur. Eğer bu Kitab’ı Rahmetinin gereği indirmemiş olsaydı bizler karanlıklar içinde ne yapacağımızı bilmez vaziyette kalırdık.KitabullAllah karanlıklardan nur’a çıkışın kaynağıdır.Allah (c.c)’u bize kitabını tanıtıyor:

وَهٰذَا كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ فَاتَّبِعُوهُ وَاتَّقُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَۙ

İşte bu (Kur’an), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah’tan korkun ki size merhamet edilsin.

(En’âm – 155)

اَنْ تَقُولُٓوا اِنَّـمَٓا اُنْزِلَ الْكِتَابُ عَلٰى طَٓائِفَتَيْنِ مِنْ قَبْلِنَاۖ وَاِنْ كُنَّا عَنْ دِرَاسَتِهِمْ لَغَافِل۪ينَۙ

«Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (Hristiyanlara ve Yahudilere) indirildi, biz ise onların okumasından gerçekten habersizdik» demeyesiniz diye;

(En’âm – 156)

 

اَوْ تَقُولُوا لَوْ اَنَّٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا الْكِتَابُ لَكُنَّٓا اَهْدٰى مِنْهُمْۚ فَقَدْ جَٓاءَكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌۚ فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَصَدَفَ عَنْهَاۜ سَنَجْزِي الَّذ۪ينَ يَصْدِفُونَ عَنْ اٰيَاتِنَا سُٓوءَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يَصْدِفُونَ

Yahut «Bize de kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk» demeyesiniz diye (Kur’an’ı indirdik). İşte size de Rabbinizden açık bir delil, hidayet ve rahmet geldi. Kim, Allah’ın âyetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalimdir! Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.

(En’âm – 157)

Elmalılı Hamdi Yazır (rh.a) şöyle anlatmıştır;

En’am suresi 155-156: İşte bu da, bu Kur’an da büyük bir Kitaptır. Bir Kitap ki, onu biz indirdik. Bir Kitap ki, mübarek, feyz ve bereketine sınır yoktur. Şu halde buna uyun ve karşı gelmekten sakının ki rahmetimize erebilesiniz. Biz bunu indirdik ki Kitap ancak bizden önceki iki topluma -Yahudi ve Hristiyanlara- indirildi. Ve şüphesiz biz onların öğretiminden kesinlikle habersizdik; o kitabın anlattığı bilgi ve hükümlerden habersiz bulunuyorduk, demeyesiniz, kıyamette böyle özür beyan etmeyesiniz. Yani yukarda tavsiye edilen genel hükümleri bildiren Kitabın şu topluma veya bu topluma indirilmiş olması, o Kitabın sadece onlara ait olmasını ve hükümlerle yalnız onların yükümlü olmasını gerektirmez. Gerçi Kitabın inmesinden hiç haberi olmamak bir özür oluşturursa da, Yahudilerin Tevrat’ ında ve Hristiyanların İncil’inde olduğu gibi, bir defa iniş gerçeği duyulup yaygınlaştıktan sonra “Biz O kitabın dilini bilmiyoruz, okuyup anlayamayız ve konuları da her zaman bilmiyoruz” diye özür ileri sürmek de caiz olmaz. Bir Kitabın inişi duyulduktan sonra, her toplumun onu öğrenmesi ve genel hükümlerini bellemesi mümkündür. En azından o toplum içinde bazıları, onun dilini ve anlaşılması için gereken şartlarını, imkan ölçüsünde öğrenip, diğerlerine de sözlü veya yazılı olarak tebliğ edebilirler. Arap müşrikleri arasında da söz konusu hükümleri kapsayan semavî Kitaplardan bir veya iki Kitabın, daha önce iki topluma inmiş bulunduğu ve bu şekilde Yahudi ve Hristiyanların Ehlî- Kitap oldukları biliniyordu; bununla beraber onlar, bunların genel hükümlerinden habersiz bulunuyordu. Bu habersizlik, onlar için aslında müşirlikte ısrar açısından bir özür olmamakla birlikte, okuyup yazmaları, mektep- medreseleri olmayan ümmî (okuma yazma bilmeyen) bir toplum olduklarından dolayı, Arab müşriklerinin çoğunluğu n a nisbetle, bu habersizlikte bir özür şüphesi bulunabilirdi. İşte herkese feyz ve bereket ve rahmetin genelleştirilmesi için indirilen Kur’ân’ın Arapça olarak indirilmesi,

Kıyamet gününde, o Haşr ve neşr, o ceza ve azab gününde, bu gibi özür ve bahanelere imkan bırakmamak ve kitabın hükümlerinin sadece indirildiği topluma has olmadığını, onun inmesi işitildikten sonra onu okuma ve okutmasıyla, öğretimiyle uğraşmayıp, hükümlerinden habersizliğin bir özür sayılmayacağını kesin bir şekilde anlatmak gibi bir hikmeti de taşımaktadır.

157- Bu mübarek Kitap indirildi ki, yarın ahirette öyle özür beyan etmeyesiniz veyahut Bize Kitap indirilmiş olsaydı muhakkak biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk. Daha iyi anlar, daha iyi uygular, daha doğru giderdik demeyesiniz. Gerçi Kitabın hükümleri geneldir ama, ne yapalım ki, kendi dilimizde olmadığından biz onlar kadar olamadık, yoksa bu halimizde bile birçok hususlarda zekamızı, üstünlüklerimizi göstermiş olan bizlere, bir de kendi dilimizde bir kitap verilmiş olsaydı, neler yapmaz, ne başarılar göstermezdik! Ne çare ki Allah vermedi, diye özür ve övünmeye kalkışmayasınız. Artık muhakkak ki size Rabbinizden, benzersiz bir beyyine (açık delil) ve büyük bir hidayet rehberi ve rahmet geldi. Bunun üzerine Al l ah’ın âyetlerini yalanlayan ve insanları onlardan çeviren; hem doğru yoldan sapmış, hem de başkalarını saptıran kimselerden daha zalim, daha haksız kim olabilir? Halkı, âyetlerimizden çevirenleri, bu çevirmeyi, sapıtmayı âdet edindiklerinden dolayı aza b ın kötüsüyle cezalandıracağız.

Evet Allah azze ve celle bizim kitabımız dediğimiz elimizde ki Kitabı yahut duvarlara astığımız, sandıklara bastığımız, düğünler de gelinlere damatlara hediye ettiğimiz hatimler de cenaze başlarında okuduğumuz ses yarışmaları için kullandığımız ama bir türlü anlamaya ve yaşamaya yanaşmadığımız kitabımızı tanıtıyor ve tanımak istemeyenlerin akıbetinden haber veriyor. Peki nasıl bir kitapmış bu son kitap?

Mubarekun, mübarek, bereketli, bereket kaynağı bir kitap. Bereket ; insanın hayra Hakka hidayete ve Cennet’e ulaşması demektir. Peki Rabbimiz ne için indirmiş onu? Ne yapalım? Yazısını güzel yazalım, Kûfi olsun, sülüs olsun, lafzatullah alt alta, üst üste gelsin, lüks kılıflar ve süslü ciltler yapalım ona (KURAN’A).

Hayır, hayır bunların hiçbirisini istemiyor bizden. Peki ne istiyor? Ona tabii olun, ona uyun, onu takip edin gerek ferdi gerek içtimai hayatınıza yön veren yasa kitabınız olsun. Onu anlayın ve sizden ne istiyorsa öylece yapın.

Tabi ki kitaptan uzak kalınca anlamaya yanaşmayınca mecburen başkalarının kitaplarıyla amel etmek zorunda kaldık. Elimizde açık net bir örneğimiz olmayınca mecburen kendimize örnekler aradık bulduk ve onlar gibi yaşamaya başladık. Onlara tabii olmaya onları taklit etmeye mecbur kaldık demeyesiniz diye size bu kitabı ve onun pratiği olan son Resul’ü gönderdik diyor Rabbimiz. Artık bundan sonra Allah’ın kitabını Allah’ın elçisini yok farz ederek O’nları yalan sayarak O’nların gösterdiği hayat nizamından farklı bir hayat yaşayan ve yaşatanlardan olmamak için zalimlerden, fasıklardan, müstekbirlerden, müsteşriklerden olmamak için yönümüzü Kuran’a acilen çevirmeliyiz. Neyi, neden ve niçin yaptığımızı ve yapmamamız gerekenin neler olduğunu yaratıcımız ve yöneticimize danışarak yapmalıyız. Allah azze ve celle bizlere fıkh eden bir kalp gören göz işiten kulaklar bahşetsin ki bizler kurtulaşa erenler kervanına dâhil olabilelim inşAllah. Öyle bahanelerin arkasına saklanmakla, korkaklıkla, tembellikle, vurdumduymazlıkla, savsaklamakla Hakkın üzerini örtemeyiz. Hakkın kaybı olmaz, Kaybedenler yine bizler oluruz.

Allah (c.c)’u kalınlaşmış olan perdeleri yırtıp, kaldırıp, atıp arka kısmı görebilmeyi nasip etsin İnşAllah.

Uyanık, diri, hayat sahibi kalpler bahşetsin inşAllah….

 

Rabbim Hakkı Hak bilip Hakka sarılan batılın batıl olduğunu bilip batıldan uzaklaşan kullarından eylesin inşallah..

‘’ Oradaki duaları: ‘Allah’ım, Sen ne yücesin’ dir ve oradaki dirlik temennileri: ‘Selam’dır; dualarının sonu da: ‘Gerçekten, Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır.’’
(Yûnus – 10)

                                                                                                            Selam ve Dua ile.. Allah’a emanet olun.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.