GÜNÜN AYET VE HADİSİ
GÜNÜN AYETİ
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ اَنْ يَقْتُلَ مُؤْمِناً اِلَّا خَطَـٔاًۚ وَمَنْ قَتَلَ مُـؤْمِناً خَطَــٔاً فَـتَـحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهْلِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ يَصَّدَّقُواۜ فَاِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ عَدُوٍّ لَكُمْ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَتَحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍۜ وَاِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌ فَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهْلِه۪ وَتَحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِۘ تَوْبَةً مِنَ اللّٰهِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً
“Bir mü’mine, -hata sonucu olması dışındabir başka mü’mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü’mini ‘hata sonucu’ öldürürse, mü’min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü’min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü’min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ailesine bir diyet ödemek ve bir mü’min köleyi özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah’tan bir tevbedir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.“
(Nisa Suresi 92. Ayet)
GÜNÜN HADİSİ
167-……. Bize Hammâd ibn Zeyd, Yahya ibn Saîd’den; o da Ensâr’ın mevlâsı olan Buşeyr ibn Yesâr’dan; o da Râfi’ ibn Hadîc ile Sehl ibn Ebî Hasme’den tahdîs etti ki, bu ikisi ona şöyle tahdîs etmişlerdir. Abdullah ibn Sehl ile Muhayyısa ibn Mes’ûd; ikisi birlikte Hayber’e (hurma toplamaya) gitmişlerdi. Bu iki yoldaş Hayber’e vardıklarında hurmalıklar içinde birbirinden ayrıldılar. Abdullah ibn Sehl öldürüldü. (Ensâr’dan) Abdurrahmân ibn Sehl ile Mes’ûd’un iki oğlu Huveyyısa ve Muhayyısa, Peygamber’e geldiler ve öldürülen arkadaşlarının işi hakkında konuştular
Konuşmaya Abdurrahmân başladı. Hâlbuki Abdurrahmân onların en küçüğü idi. Peygamber (Sav) ona:
— “İlk sözü büyüğe bırak!” buyurdu.
Râvî Yahya “Konuşmayı en büyük olan üzerine alsın!” şeklinde söyledi.
Böylece onlar arkadaşlarının işi hakkında konuştular. Sonunda Peygamber onların üçüne:
— “Maktulünüzün -yâhud arkadaşınızın- kan bedeli olan diyetine, sizlerden elli kişinin (bu cinayeti Hayberliler işledi diye) yemin etmeleri suretiyle hakk kazanır mısınız?” buyurdu.
Onlar:
— Yâ Rasûlallah, bu, görmediğimiz bir iştir (nasıl yemîn ederiz)? dediler.
Rasûlullah:
— “O hâlde Yahûdîler’den elli kişinin (bu cinayeti biz işlemedik diye) yemîn etmeleri sizi davânızdan uzak kılar (yânî isnâd ettiğiniz suçtan kurtulurlar)” buyurdu.
Onlar:
— Yâ Rasûlallah, Yahudiler kâfir bir kavimdir (biz onların yeminlerini nasıl alırız)? diye razı olmadılar.
(Yânî Peygamber evvelâ elli yemîn etmeyi müddeîlere teklif etti. Onlar yemîn etmekten çekinince, elli yemîni müddea aleyhim olan Yahûdîler’e teklif edeceğini söyledi. Müddeîler buna razı olmayınca) Rasûlullah cinayetin diyetini müddeîlere kendi tarafından (yânî kendi malından yâhud da beytu’l-mâlden) ödedi
Sehl ibn Ebî Hasme: Ben Peygamber’in diyet olarak verdiği bu develerden bir dişi deveye, develerin toplandığı ağılda eriştim de deve beni ayağıyla tepti, demiştir.
el-Leys ibn Sa’d: Bana Yahya, Buşeyr’den; o da Sehl’den tahdîs etti, dedi.
Yahya ibn Saîd el-Ensârî: Ben Buşeyr’in: Râfi’ ibn Hadîc’in beraberinde dediğini sanırım, demiştir.
Sufyân ibn Uyeyne de: Bize Yahya, Buşeyr’den; o da Sehl’den yalnız olarak tahdîs etti, demiştir (Râfi’ ibn Hadîc’le beraber dememiştir)
(KİTABU’L EDEB – BUHARİ – 167. HADİS)