GÜNÜN AYET VE HADİSİ
GÜNÜN AYETİ
اِقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ فٖي غَفْلَةٍ مُعْرِضُونَۚ
İnsanların hesaba çekilecekleri gün iyice yaklaştı; halbuki onlar gaflet içinde haktan yüz çevirmektedirler.
(Enbiya Suresi 1. Ayet)
GÜNÜN HADİSİ
11-..
3- Bab:
‘Ruhlar (sınıf sınıf) toplanmış cemâatlerdir1
Buhârî dedi ki: Ve bize el-Leys ibn Sa’d, Yahya ibn Saîd’-den; o da Amre bintu Abdirrahmân’dan söyledi ki, Âişe (R) şöyle demiştir: Ben Peygamber(S)’den işittim, şöyle buyuruyordıı: ‘Ruhlar (sınıf sınıf, zümre zümre) toplanmış cemâatlerdir. Bundan ötürü içlerinden birbirleriyle tanışanlar, sevişip anlaşmışlardır. Aralarında birbirleriyle birleşemeyen (yâhud zıdlaşanlar) ise -dünyâda- ihtilâfa düşmüşler, anlaşamamışlardır”.
Ve Yahya ibn Eyyûb şöyle dedi: Bana Yahya ibn Saîd el-Ensârî yukarıda geçen bu hadîsi tahdîs etti.
4- Azız Ve Celîl Olan Allah’ın Şu Kavli Babı:
“And olsun Nuh’u kavmine peygamber gönderdik de: Ey kavmim, Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir tanrınız yoktur. Ben büyük bir günün üstünüze (gelecek) azabından cidden korkuyorum, dedi.
Kavminden ileri gelenler de şöyle dedi: Biz seni hiç şübhesiz apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz. (Bunun üzerine Nuh) dedi ki: Ey kavmim, bende hiçbir sapıklık yoktur. Fakat ben kâinatın Rabblnden (gönderilmiş) bir
peygamberim. Size Rabb ‘imin vahyettiklerini tebliğ ediyorum, sizin iyiliğinizi istiyorum. Size o korkunç akıbeti haber vermek içiny korunmanız için ve belki (o sayede) rahmete kavuşturulmanız için kendinizden bir adam (vâsıtasıyle) Rabb ‘inizden size bir ihtar geldi diye taaccüb mü ettiniz? Bunun üzerine onu yalanladılar. Biz de kendisini ve beraberinde gemide bulunanları selâmete erdirdik, âyetlerimizi yalan sayanları (tûfân ile) boğduk.
Çünkü onlar (kalb gözleri) kör olan bir kavim idiler” (el-A’râf: 59-64).
İbn Abbâs dedi ki: “Bâdiye’r-re’y” (Hûd: 27), düşünmeksizin bize ilk anda zahir olan; “Aklı’ı” (Hûd: 44), “Ey semâ, suyunu tut”; “Vefâre’t-tennûr” (Hûd: 40), fırın kaynadığı zaman, yânî tencerenin kaynadığı gibi su yükselip fışkırdığı zaman demektir. İkrirne de: “et-Tennûr”, yeryüzüdür, dedi. Mucâhid:
“el-Cûdî” (Hûd: 44), Cezîre’de, yânî Dicle ile Fırat arasında bir dağdır; “öe’öw«” (el-Mu’min^îi), “Hâl” gibidir, demiştir.
5- Yüce Allah’ın Şu Kavli Babı:
“Hakikat biz Nuh’u kavmine, kendilerine elem verici bir azâb gelmezden evvel kavmini korkut diye gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim, muhakkak ki, ben sizi (başınıza gelecek azâbdan) apaçık korkutan bir peygamberim. Allah’a kulluk edin. O’ndan korkun. Bana da itaat edin dîye (gönderildim). Tâ ki Allah sizin günâhlarınızdan bir kısmını mağfiret etsin, sizi mukadder bir müddete kadar geciktirsin. Şübhe yok ki, Allah’ın ta’yîn ettiği müddet gelince geri bırakılmaz.
Eğer bilseydiniz. Dedi; Ey Rabb ‘im, ben kavmimi hakîkaten gece gündüz da’vet ettim. Fakat benim da’vetim, kaçmalarından başka (birşey) artırmadı.
Hakikat ben, senin kendilerini mağfiret etmen için, onları ne zaman da’vet ettimse, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine hüründüler, ayak dirediler, büyüklük tasladılar da tasladılar. Sonra ben onları hakîkaten en yüksek ses(im)le çağırdım. Sonra da onları hem ilân ederek da’vet ettim, hem kendilerine gizli gizli söyledim. Artık dedim, Rabb’inizden mağfiret dileyin. Çünkü O çok yarlığayıcıdır. (O sayede) O, üstünüze bol yağmur salıverir. Sizin mallarınızı, oğullarınızı da çoğaltır; size bağlar, bostanlar verir; size ırmaklar akıtır. Ne oluyor size ki, Allah’ın sizi bir vakaar (ve şeref sahibi yapmasını) emel edinmezsiniz?
Hâlbuki O, sizi hakikat türlü türlü tavırlar(hâller)la yaratmıştır. Görmediniz mi, Allah yedi göğü birbiriyle âhenkdâr olarak nasıl yaratmış? Onların içinde Ay’ı bir nûr yapmış, Güneş’i de bir kandil (olarak) asmıştır. Allah sizi yerden ot (gibi) bitirdi. Sonra sizi yine onun içine döndürecek, sizi (yeni) bir çıkarışla (tekrar) çıkaracak. Allah yeri sizin için bir döşek yapmıştır, onun geniş yollarında gezip dolaşınız diye. Nûh dedi:
Ey Rabb ‘im, hakikat onlar bana isyan ettiler. Mal(lar)ı ve evlâd(lar)ı (kendilerinin) husrân(ın)dan başkasını
artırmayan kimselere uydular. Bunlar da büyük hileler (dolaplar, meVânetler) yaptılar. (Halk tabakasına) Sakın
taptıklarınızı bırakmayın. Hele “Ved”den, “Suvea'”dan, iiYeğûs”tan, “Yeûk”tan ve “Neşreden zinhar vazgeçmeyin, dediler. Hakîkaten onlar birçoklarını baştan çıkardılar. Sen (ey Rabb’im), o zâlimlerin şaşkınlığından başka şeylerini artırma. Bunlar günâhlarından dolayı suda boğuldular. Ardından da
(büyük) bir ateşe atıldılar. O vakit kendileri için
Allah’tan başka yardımcılar da bulmadılar. Nûh şöyle demişti: Ey Rabb ‘im, yer(yüzün)de kâfirlerden yurt tutan hiçbir kimse bırakma! Çünkü eğer sen onları bırakırsan, kullarını yoldan çıkarırlar. Kötüden, öz kâfirden başka da evlâd doğurmazlar). Ey Rabb ‘im, beni, anamı, babamı, îmân etmiş olarak evime giren kimseleri, (kıyamete kadar gelecek) erkek mü ‘minleri ve kadın mü ‘minleri Sen yarlığa. Zâlimlerin helakinden başka bir şeyini de artırma” (Nûh: 1-28).
“Onlara Nuh’un kıssasını oku. Hani o, kavmine demişti: Ey kavmim, eğer benim (aranızda) duruşum,
Allah’ın âyetleriyle öğüt verişim size ağır geliyorsa (ne diyeyim), ben ancak Allah’a dayanıp güvenmişimdir. Siz
ve ortaklarınız da artık toplanıp ne yapacağınızı kararlaştırın. Bilâhare bu işiniz size hiçbir tasa olmasın.
Sonra hükmünüzü bana icra edin, bana mühlet de vermeyin. Eğer (benim öğütlerimden) yüz çeviriyorsanız
ben sizden (bu hususta zâten) hiçbir mükâfat istemedim.
Benim mükâfatım Allah’tan başkasına âid değildir. Ben (O’nun emrine boyun eğen, O’ndan başkasından hiçbir
ümîd beslemeyen) müslümânlardan olmamla emrolundum. Yine onlar kendisini tekzîb ettiler. Biz de hem onu, hem gemide beraberinde bulunan kimseleri selâmete erdirdik ve bunları (yeryüzünde) halîfeler yaptık. Âyetlerimizi yalan sayanları ise suda boğduk. Bak korkutulanların sonu nice olmuştur” (Yûnus: 71-73).
(KİTABU’L ENBİYA – BUHARİ – 11. HADİS)