sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

HAK İLE BATIL BİR OLUR MU?

14.01.2019
1.139
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hak ile Batıl Bir Olur mu?

Hamd Hak ile batılın ayrılması için insanlığa peygamberler gönderen âlemlerin Rabbi olan Allah azze ve celleye mahsustur. Salât ve selam Hakkın temsilcisi olan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) in üzerine olsun.

“O, gökten su indirdi de dereler kendi ölçülerince dolup aktı ve sel üste çıkan köpüğü aldı götürdü. Süs eşyası veya yararlanılacak bir şey elde etmek için ateşte erittikleri şeylerden de böyle köpük olur. İşte Allah, Hak ile batıla böyle misal getirir. Köpüğe gelince sönüp gider. İnsanlara yararlı olan ise yerde kalır. İşte Allah böyle misaller verir.”(RAD 17)

Bu ayeti kerime aslında çoğumuzun baş gözüyle şahitlik ettiği tekvini nizamın bir manzarasıdır. Allah azze ve cellenin yağan yağmurun ardından derelerin taşması, su yüzeyinde köpüklerin birikmesi ve bu köpüğün akan suyla birlikte gözlerden kaybolması son derece normal ve bilinen bir doğa olayıdır. Ancak ilâhî kelamda bu olay Hak ile Batılın, doğru ile yanlışın veya aydınlık ile karanlığın her açıdan nasıl ayrıştığını gösteren bir misal olarak karşımıza çıkıyor. Basit gibi görünen tabiat olaylarının dahi aslında ilâhi kudretin birer işareti olduğu gerçeğine çekiyor dikkatlerimizi.

Şimdi bu misal üzerinde biraz düşünelim: Suyun yüzeyinde biriken köpük bazen o kadar birikir ki, su yüzeyinin tamamını kaplar ve adeta akan su değil de akan köpüktür. Ancak ne kadar çok olursa olsun sonuçta köpük köpüktür değil mi? Altından akan nehrin gücüne ne kadar dayanabilir ki? Çünkü asıl olan sudur ve bize, tabiata hayat veren rahmettir; diğeri ise biraz sonra yok olmaya mahkûm bir kalıntıdır. Aynı şekilde altın, gümüş ve demir gibi çeşitli işlerde kullanılmak üzere eritilen madenlerin yüzeylerinde biriken tortular da tıpkı köpük gibi geçicidir; asıl ve faydalı olan ise madendir. İşte bu yüzden Hak, can veren suya, faydalı olan madene; batıl ise varlığı geçici olan, yok olması an meselesi su yüzeyindeki köpüğe ve madenin üzerinde birikmiş tortulara benzetilmiş. ” Batıl zaten yıkılmaya mahkûmdur” (İsra 81) ayeti de bunu ifade etmekte. Dolayısıyla Hakkın gücü gerçektir, batılınki ise sahtedir. Bu itibarla Hz. Musa’nın asasının gerçek yılan olup sahte (batıl) yılanları yok ettiğini bildiren ayette son derece anlamlıdır. Bu misaller, Hakk’a inananlar olarak bizlere kuvvet vermelidir.

Şöyle ki; çoğu zaman batıl, gözümüzde yıkılamayacak veya karşı konulamayacak bir güç gibi görünebilir. Buna asla aldanmamalıyız. O, güçlü gibi görünse de Hakk’ın karşısında son derece zayıftır. Batılın Hakk’a karşı gücü, ne kadar çok da olsa köpüğün suya karşı gücü mesabesindedir. Ancak bunu anlamamız için inancımızla, mücadelemizle Hakk’ın yanında olduğumuzu göstermek zorundayız. Kuranı kerimde anlatılan her bir Peygamber kıssası bize bu gerçeği vurgulaması bakımından büyük önem taşımaktadır.

 Her Peygamber, batıla karşı bir Hak mücadelesi vermiştir. Kuranı kerimin sık sık yer verdiği bu mücadelelerde göze çarpan ilk husus, bâtılın sayı ve maddi olarak üstünlüğüne karşı Hakk taraftarlarının gözle görülebilir ciddi bir güçlerinin olmayışıydı. Sevgili Peygamberimizin bir avuç insanla başlattığı Hakk mücadelesinin hiçbir batıl ve şeytanî güç tarafından durdurulamamış olması da bu gerçeğin önemli bir parçasıdır.

Şunu unutmamalıyız ki, Hakk’ın gücü yine Hakk’tan gelmektedir. Nitekim bir âyette Rabbimiz, kendisini “Hakk” olarak nitelerken, kendisi dışında tapınılan, ibadet edilen unsurların ise “bâtıl” olduğunu zikretmektedir. Allah azze ve celle, nankörlük edip ayetlerine sırt çevirenlerin davranışlarını boş ve faydasız ilan ederken, Hz. Muhammed’e “Hakk” olarak indirilen kitaba inanıp bu doğrultuda yararlı işler yapanların ise günahlarını bağışlayacağını müjdelemektedir. Bu müjdeyi de dikkate aldığımız zaman her ne şart altında olursa olsun doğrunun, gerçeğin yanında yer almaktan asla çekinmemeli, ancak Allah’a dayandığımız takdirde tüm şeytanî ve batıl güçlere karşı dik durabileceğimizi bilmeliyiz “İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.”(En-am 153) Allah (c.c) bizleri yoktan var edip sayısız nimetlerle donattığı dünyaya göndermiş ve bizden kendisini tanımamızı istemiştir. Allah (c.c) kendisini tanıyabilmemiz, kulluk yapabilmemiz, gereği gibi hayatımızın her alanında tevhid edebilmemiz için öncelikle bize akıl vermiş, kendi varlığımız ve etrafımızda meydana gelen harikulâde olaylar üzerinde tefekkür etmemizi emretmiştir.

Allah Teâlâ’nın bizlere kendisini tanıma yolunda bahşettiği akıl nimetinden sonra ikinci önemli nimeti ise; Rabbimizi, âhireti, cennet ve cehennemi, dünyadayken yapmamız ve kaçınmamız gereken konuları bizlere anlatan peygamberler göndermesidir.

Allah (c.c) nun peygamberleri vasıtasıyla bizlere bildirdiği inanç, ibadet ve muamelat ile ilgili bilgiler bütününün oluşturduğu hayat nizamına din denir. Dünya ve ahiret saadetini elde etmemiz, Yaratıcımızın rızasını kazanmamız ancak İslam dininin bizlere sunduğu prensipler doğrultusunda bir hayat yaşamamızla mümkündür.

 Allah (c.c) nun Hz. Âdem (a.s)’den sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) e kadar gönderdiği tüm peygamberlerle insanlara ulaştırdığı çağrıda hiç bir değişiklik olmamıştır. Bu yönüyle Hakk’ın dini veya Hakk’ın yolu tektir ve değişmemiştir. Allah’ın varlığına ve birliğine, ahirete, meleklere, peygamberlere ve getirdikleri kitaplara inanmayı gerekli kılan tevhid inancı, ilk peygamberden son peygambere kadar aynı şekilde devam etmiş ve hiçbir değişikliğe uğramamıştır.

Şeytanın ve nefsimizin batıl telkinlerine kulak asmamamızı aksi takdirde Hak yoldan sapıp ayrılığa düşebileceğimizi haber vermektedir. Akıllarını kullanmayan, peygamberlerin getirdiği tevhid inancına tabi olmayıp hevalarının ve şeytanın saptırıcı yönlendirmelerinin peşine takılan insanlar, tarihin her döneminde çok çeşitli yanlışlıklara düşebilmekte, birçok zararlı ve sapık inanç yahut uygulamalara sahip olabilmektedirler. Nefislerinin ve şeytanın kılavuzluğunda yönlerini tayin edenler, Haktan uzak Allah’ın yolundan uzak, insanı gerçek anlamda tatminden uzak, çok sayıda batıl yola saptıklarından bir türlü doğruyu bulamamaktadırlar.

‘’Allah (c.c) inanıp yararlı işler yaparak kendi yolunda yürüyenlere dünyada saadet, ahirette ise cennet vaat ederken, ilahî hatırlatmalarını dinlemeyip yolundan yüz çevirenlere de dünyada ve ahirette azap hazırladığını haber vermektedir.’’ (Secde 19-22)

Umalım ki Rabbimiz bizi Hak taraftarları ile birlikte Hakkın temsilcileri olan peygamberlerle birlikte haşretsin inşallah.

Selam ve Dua İle…

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.